Nisan 2007 Kahraman 57 nci Piyade alayının Komutanıdır.13.08.1015 de bir topçu memisi ile şehid olmuştur.Org.Tekin Aruburnu'nun babasıdır. Yarbay Hüseyin Avni Bey'in Mezarı: Mezara, Conkbayırı'na çıkan ana yoldan, Yüzbaşı Mehmet Şehitliği'nin hemen güneyinden ince bir yolla inilmektedir. Bu yol 600m. uzunluğundadır. Yol, güneydoğu yönünde Kesik Dere'ye doğru inmekte, Bomba Sırtı-Edirne Sırtı'nın güney ucunda son bulmaktadır. Bu alana “Zeytinlik Mevkii” denir. Yarbay Hüseyin Avni Bey, 57. Alay'ın ilk alay komutanıdır. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Parlamento Üyesi Tekin Arıburun'un babasıdır. 57. Alay, düşmanın ilk çıktığı gün olan 25 Nisan 1915'te Yarbay Mustafa Kemal'in emriyle Conkbayırı Mevkii'ne gelen ve büyük kahramanlıklar göstererek düşman ilerlemesini durdurmuş, adeta savaşın kaderini değiştirmiş bir alaydır. 57. Alay Sancağı'na; Altın-Gümüş Kılıçlı imtiyaz, Liyakat Madalyaları, Kılıçlı Mecidiye ve Osmaniye Nişanları ile Türk Harp ve Demir Salüp Müttefik Nişanları takılmıştır. Bu şanlı alayın komutanı olan Yarbay Hüseyin Avni Bey, 13 Ağustos 1915 tarihinde, şu anda mezarın bulunduğu vadi içerisinde bulunan karargahına isabet eden top mermisi sonucu şehit düşmüştür. Şehit düştüğü gün, Kurban Bayramı'nın 1. günüdür. Hüseyin Avni Bey şehit olunca karargahın yakınına gömülmüş, daha sonraki yıllarda mezar şu anda bulunan yere taşınmıştır.*
--spoiler--
çanakkalede kendisine esir düşen anzak bir subay yıllar sonra eşi ile çanakkaleyi ziyaret etmek ister ve o günün şartlarından izin için gelekurmaya başvururlar.
o dönem Genelkurmay Başkanlığında Hava Dairesi komutanı Tekin Aruburun üç gün izin verir, yalnız bir şartla der Benim babam Çanakkale şehididir, dönüşünüzde sizleri Ankaraya evime bekliyorum .
Avustralyalı subay savaş alanını gezer hatıralarını anar ve izin sonunda verdiği söz üzerine Ankaraya Tekin Arıburunun evine gider. Misafirlere Tekin Arıburun babasının şehit düştüğünde 8 yaşında olduğunu söyler, babasının salonda asılı duran üniformalı resmini gösterir. O an Avustralyalı savaş gazisi subay resme bakar ayağa fırlar ve haykırır. Hanım hanım sizlere sık sık anlattığım esir düştüğümde çadırında bulunduğum komutan var ya bu O Tekin Paşa şaşırır. 30 yıldır babasının arkadaşlarından savaşta yaşananları dinlemektedir. Olayı Tekin Paşa anlatmaya başlar.
Çıkarmadan sonra esir alınan iki Anzak subayı 57 inci Alay Komutanı Hüseyin Avni Beyin çadırına getirilir, tir tir titremektedirler. Alay Komutanı bilgi alabilmek için onlara ikramda bulunur. Onların üzerinde tabanca, fildişinden dürbün ve incil gibi çıkan eşyalar alınır. Ancak titremeleri devam etmektedir. Gösterilen ilgiden sonra esir subaylar rahatlarlar. Ancak bir tanesi Avni Beyin etrafında dolaşmakta, dil bilmediği için derdini anlatamamakta. Sonra gönderilirler. Subay hayretler içinde dinlemekte, anlatılanların hepsinin doğru olduğunu beyan eder. Tekin Paşa, sorar Babamın etrafında neden dolandığınızı merak ediyorum der. Misafir subay, Bakın bugün hayattayım, diğer arkadaşım da Avustralyada yaşamaktadır. Babanız bize misafir gibi muamelede bulundu. Bugünümüzü ona borçluyuz. Çadırında bu asil muameleden sonra hicap duydum, bizzat babanıza söyleyemedim, fakat bizi esir alanlara işaretle anlatmıştım. Şimdi size buradan anlatıyorum. Çıkarmadan bir gün önce Limni Adasında bizlere hitap eden ordu komutanı Sakın Türklere esir düşmeyin, ölene kadar çarpışın. Türkler yamyamdır, sizi yerler dedi. Bizler de o gün çadırda yeneceğimiz günü bekliyorduk. Ancak, Türklerle harp etmekle asil bir milleti yakından tanımış ve vatanları için ne büyük fedakârlıklara katlandıklarını görmüştük.
Tekin Paşa, hemen sordu Babamın çadırındayken, neden etrafında dolaşıyordunuz, babamda bunu çok merak etmiş ama cevabını bulamamış. Subay başını öne eğerek cevap verdi. Biz Türkleri yamyam olarak bildiğimiz için babanızın kuyruğu varmı? diye kuyruğunu arıyorduk. Bu cevap karşısında Tekin Paşa, kahkahalara boğulur. Daha sonra babasından kalan eşyaların içinde olan iki Anzak subayına ait fildişinden yapılmış dürbünü, incili ve tabancayı Anzak subayına verir. Bu durum karşısında subayın gözleri dolar ve boğazı düğümlenir konuşamaz, artık sözün bittiği yerdedir. Kahvelerini içerek, Türkiyede yeni bir dost kazanmanın verdiği bir hazla ülkelerine gitmek üzere yola çıkarlar.
--spoiler--
--spoiler--
“Bu subay, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tekin Arıburun'un babası 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey'in esir aldığı subaylardan birisidir. Arıburun, savaştan 30 yıl sonra da bu subayı tesadüfen misafir etmiştir” dedi.
1945 yılında eşiyle birlikte Çanakkale'deki savaş alanlarını gezmeye gelen Avustralyalı subayın, o yıllarda savaş alanlarının yasak bölge olması dolayısıyla, izin almak için Genelkurmay Başkanlığına müracaat ettiğini ve kendisine, Hüseyin Avni Bey'in oğlu Arıburun'un yardımcı olduğunu belirterek, “Tekin Arıburun, o günlerde Genelkurmay Başkanlığında Hava Dairesi Komutanıdır, aileye 3 gün izin alır. Arıburun, Avustralyalı aileye, Çanakkale'yi gezdikten sonra Ankara'da evinde onları misafir etmek istediğini söyler” diye konuştu.
DUVARDAKi RESiM, AVUSTRALYALI SUBAYI ŞAŞIRTTI
Tekin Arıburun'un, babası şehit düştüğünde 8 yaşlarında olduğunu kaydeden Erat, Avustralyalı subayın, Paşanın evine konuk olmasıyla yaşanan olayı şöyle aktardı.
“Anzak subayı, 3 gün sonra eşi ile Çanakkale'den Ankara'ya döner. Tekin Paşa onları karşılar ve evine götürür. Misafirleri salondayken ikramda bulunmak üzere mutfağa gider. Her şeyden habersiz olan Tekin Paşa, salondan ingilizce 'Bu komutan bizi esir almıştı' cümlesini duyar. Duvarda babasının üniformalı resmi bulunmaktadır. Tekin Paşa, 30 yıldır babasının arkadaşlarından savaşta yaşananları dinlemektedir:
'Çıkarmadan sonra esir alınan iki Anzak subayı 57. Alay Komutanı Avni Bey'in çadırına getirilir, tir tir titremektedirler. Alay Komutanı bilgi alabilmek için onlara ikramda bulunur. Onların üzerinden tabanca, dürbün, incil gibi eşyaları alınır, başka hediyeler verilir. Titremeleri yine de devam etmektedir.'
Bu anlatılan hatıralar Tekin Paşa'da canlanır. Hemen salonda bulunan bir dolaptan fildişi kaplı incil'i, tabancayı ve dürbünü çıkarır.
Misafir, eşyalarını görünce şaşırır. Tekin Paşa 'Babamın çadırında neden saatlerce tir tir titrediniz' diye sorar. Misafir subay, 'Bakın bugün hayattayım. Diğer arkadaşım da Avustralya'da yaşamaktadır. Babanız bize misafir gibi muamelede bulundu. Bugünümüzü ona borçluyuz. Çadırında bu asil muameleden sonra hicap duydum, bizzat babanıza söyleyemedim, fakat bizi esir alanlara işaretle anlatmıştım. Şimdi size burada anlatıyorum. Çıkarmadan bir gün önce Limni Adası'nda bizlere hitap eden ordu komutanı 'Sakın Türklere esir düşmeyin, ölene kadar çarpışın. Türkler yamyamdır, sizi yerler' dedi. Bizler de, o gün çadırda yeneceğimiz saatleri bekliyorduk. Ancak, Türklerle harp etmekle asil bir milleti yakından tanımış ve vatanları için ne büyük fedakarlıklara katlandıklarını görmüştük.”
Erat, anlatılan olayın Türk askerinin savaş kurallarına bağlı ve hoşgörülü olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.
--spoiler--