ezan sesi bedenime işliyor yavaşça
şafak henüz sökmek üzre, gök lacivertini kaybediyor...
dudaklarımdan çıkan nefes camı kaplıyor
bir adamım bir kadını sardığı gibi..
her nefeste bulanıklaşıyor biraz daha dünya kirlerini yok ediyor..
ışık gözümü alıyor
ses göğsüme çarpıp titretiyor bedenimi..
cam dudaklarıma aşık oluyor..
dudaklarım nefesiyle cama can katıyor..
yıldızsız bir gecenin sabahına bulutların gölgesinde bir aşk...
garipsemiyor bu aşkı ayrılığın filizlerini taşısa bile
sessizlik sesim ile sevişiyor diğer bir yandan
nefesim hızlandıkça aşkı da artıyor camın...
bir an donuklaşıyor her şey yavaşlıyorum
nefesim kesiliyor..
irkiliyor kıl köklerim..
"sahi; sen mi gelecektin bu gece de?
ısrarlarımı toplamalıyım yerden
belki de ezan sesine aşığımdır seninle?
biliyor musun? kısacıkmış ömrümüz.
yaşlanmak bir tramva işareti, ölüm ise esaret sonu imiş...
biliyor musun?, cok kısaymış gönlümüz...
sen suda ki balık, ben balıkçı oltası."
cam dudaklarıma veda eder gibi buğuyu damlacıklara çeviriyor..
gözyaşlarım besliyor ayrılığın her filizini..