-gözlerin türk kahvesi gibi, bir bakışının 40 yıllık hatrı var sanki. aynı arkadaştan -gülüşün de cabası ben türk kahvesi yanında lokum severim. senin sohbetin bana çifte kavrulmuş. -o ne surat öyle tuvalet taşı gibi bembeyaz kesilmişsin. (vat didin gülüm tepkisi bakışı) bayram sabahı amcamın elini öpmeye gitmişim. kılık kıyafetim hoşuna gitti herhalde şöyle iltifat etti -doğduğunda saçların enseni aşmıştı. gözlerine dökülüyordu önlerin. kapkara tüylü çirkin bir şeydin. kim bilirdi o maymunum böyle güzel bir kız olacağını. (allah razı olsun sonunda toparladı)
x: niye gelmiyorsun sanki yiyeceğim seni?
y: ondan değil ya işim var.
x: seni yiyemem o ayrı bir konu zaten.
y: niye ben tiksinç miyim?
x: yok ben tatlı sevmem.
eski çalıştığım şirkette topluca öğle yemeğine gitmiştik. işe yeni başlayan şişman sevimli maskot denilecek kız dün gece bostancı sahildeki olayları anlatıyordu. masada tam karşımda da hayatımda öyle bir mavi görmediğim gözlere sahip diğer iş arkadaşım kız oturuyordu. bir iltifatı bu kadar hakeden bir şey olamaz.
maskot: tarkan konserine gitmek için fanta kapağı topluyorduk. hepsini içemeyeceğimiz için oradaki insanlara gittik. olayı anlattık. kapağı alıp fantayı hediye etmek istediğimiz kimse almadı. garip garip baktılar.
gruptan başka birisi: içine bir şey kattığınızı sanmışlardır. neden şimdi durup dururken ikram etti. kesin bir şey yapacak diye düşünmüşlerdir.
maskot: evet baktılar böyle üç güzel kız fanta sunuyor falan şüphelendiler tabi.(canım benim)
ben: kim kimdiniz?
maskot: ben, x, y.
ben: ben içerdim*. ama a öyle mi? ben bostancı sahilde mal mal otururken bu mavi gözlerle gelecek bana fanta kapak falan derken direk böbreği söker, gazeteye sarar verirdim. bu kızın benle ne işi olur diye.
bunu duyduktan sonraki gülümsemesi de bir iltifatı haketti ama maksadım çok belli olurdu.
0'nunla ilk çıktığımız günün akşamı nöbetim vardı.
akşam telefon açıp boyun kaç cm diye sordum?
şaşırdı, 1.72 dedi.
o' gece nöbette sabaha kadar a4 kağıdı ortadan ikiye kesip uç uça birbirine yapıştırdım. 1.72cm. uzunluğunda şiir yazdım. sabah vardiyadan çıktıktan sonra çiçekçiye uğradım. mevsim çiçeklerinden bir buket yaptırdım. içine çikolata ve şiiri koydum. o'nun çalıştığı şirkete yolladım(ilk çıkmamızdı, güzel bir gün geçirdiğim için ve ondan sonra her hafta çıktığımızda ertesi gün teşekkür etmek için çiçek yolladım).
o' akşam aradı. teşekkür etti. bana ''senin boyun kaç cm.'' diye sordu. 1.87 dedim. ertesi gün küçük bir paket geldi. içinde bir paket winston light sigarası ve bir rulo vardı. sigaradan bir tane yaktım. ruloyu açtım-ölçtüm. 1.87cm. geliyordu ve teşekkür ederim, telekkür ederim, teşekkür ederim diye devam ediyordu.
ve o insan ile bir ay sonra nişanlandık, bir yıl sonra evlendik (her hafta çıktık) eşim oldu.
'inan ki seni her gördüğümde, bokunda boncuk bulmuş medine fukarası gibi seviniyorum, eşşekleri kıskandıran gözlerinin hayali, amele sümüğü gibi yapışıyor aklıma, en keskin spatulalar bile söküp atamaz. yalanım varsa kara yaraklara yan basayım, seni, çöllerde götü başı dağıtmış, leyla manyağı olmuş mecnun gibi, am sevdasına düşüp dağları delmiş ferhat gibi, aslı bokuna kendinden geçmiş kerem gibi seviyorum aşkım'