yaratıcı değil ama şimdiki piyasada her türlü tutacak ve her türlü insanın becerebileceği iki temiz iş var elimde.
1- viski, vodka ve rakı yapıp satmak. ülkede alkol altınla yarışıyor, tutmaması imkansız.
bu iş ufak çaplı kazandırıyor gibi gelse de aslında o iş o kadar da ufak değil. haftada 4-5 litre yapıp satanları görüp de az getirisi var deyip rafa kaldırmayın. onların vizyonsuzluğundan hep bunlar.
ilk etapta en iyi viski formülü nedir nasıl yapılır iyice araştırıp öğrenin. bu sorunu aştıktan sonra; vodka ya da viski yapanların düştüğü hataya düşmeyin. bu işi yapanların bilmediği bir şey de alkolü tat ve koku bakımından yumuşatma işlemi. yapılan viskinin ağzını açık bırakıp içindeki alkol uçmayacak bir derecede yani serin bir yerde 1 gün civarında bekletin. varsa geniş bir dolabınız, dolapta da bekletin ayrıca. hava alması ve ısı değişimi inanın tadına etki yapıyor. en azından 1000 lira ile başlayın, talebe göre rakı ve viskinizi yapın. çevreniz genişledikçe müşteriniz artar. reklamınız sadece içiciler tarafından yapılır. 4-5 alkolik de bulursanız haftalık 50 litre içki satmak gibi mükemmel seviyelere ulaşırsınız en fazla 3-4 ay içinde. bu da basit bir hesapla haftalık 1500-2000 civarında kâr demek. 1-1,5 yıl sonra haftalık 100 litre üzerinde satış yapabilmek var işi ucunda. sirkülasyonlu olarak satışa hazır olan içkiyi en az 1 hafta bekletecek şekilde sisteminizi kurun mutlaka.
2- alım-satım yapmak. letgo'ya dünyada en çok ilgi gösteren ülke türkiye'dir. ve evet, 18 yaşındaki erkek kardeşim bile benim tavsiyemle nasıl olduysa ziraat bankasının kendisine verdiği 5 bin lira krediyi alım satım için kullandı ve gayet iyi gidiyor. 2100 liraya aldığı telefonu 2300e satması gibi komik şeyler olsa da ne kadar çok ürün o kadar çok kazanç demek. ürün akışı ne kadar bolsa o kadar çok kazanç elde edersiniz.
5 bin lirayı kendi içinde çeviriyor, kredi ödemesi geldiğinde ise oradan ödeyecek. fakat 10 bin lira olana kadar o paraya dokunulmayacak. ki sermaye büyüsün. şimdiden 8 bin küsüre ulaştı.
en az 5 bin lira ile başlayın. internetten kazanç elde edebileceğinize inandığınız ürünleri toplayın ama her boka da atlamayın. sermaye büyüyene kadar paraya dokunmamaya çalışın. parayı kendi içinde çevirin bir süre. sermayeniz büyüdüğünde elinizde en azından 40 civarında ürün olsun ki para sirkülasyonu daha çok olsun ve daha çok kazanın.
muhasebe modeli:
bu iki işi ya da hangi iş yaparsanız yapın, bu muhasebe modelini uyguladığınız sürece kazanmamanız imkansız. alım satımı örnek alalım... 5 bin lira ile başladınız, o para 20 bin lira olana kadar cebinize 5 kuruş dahi atmayın. tabi 20 bin lira haricinde elinizde toplam değeri yaklaşık 10 bin lira edebilen 30-40 civarında ürün olsun. bu seviyeye geldiğinizde hiçbir şey yapmadan haftalık 8-10 ürün satarak 2-3 bin arası bir kazancınız olur. aylık 10 bin civarında kazanır duruma gelince kazancınızın en azından ufak bir kısmını sermaye kasasına atın, kasa ve siz büyümeye devam edin. aynı sistem alkol işinde de geçerli. belli bir seviyeye gelene ve işler rayına oturana dek kazanca el sürmeyin, sermayeye katın. güçlü sermaye ve atılım yapma çapınızın geniş olması sizi her zaman ayakta tutacaktır.
buraya kadar okuyan hayatının en güzel tavsiyesini aldı. ama biliyorum ki çok az kişi okudu. durumumuz yoktu okuyamadık diyorsun da aslında durumun olmadığı için buraya kadar okuman gerekirdi yiğidim.
arkadaşımın aile şirketi vardı. babası, abisi ve kendisi tuvalet terliği üretiyorlardı. çocuk okula bir gün bmw 520, bir gün passat, bir gün audi ile geliyordu. tuvalet terliği dendiğinde benim aklıma cami önünde hacı misi satan tabladan başka bir şey gelmezdi halbuki.
bir arkadaşım bardak mısırlar ilk patladığı dönem toptancısıydı. bardağının kralı 2 liraydı bilirsiniz. tavuklara verilen darının ticaretini yaparak ortalamanın çok üstünde geçim sağlıyordu.
ahşap vileda sopası ithal edip satan tanıdığım var. endonezya'dan masa ayağı getiren vardı, hindistan'dan kömür...
bizim para kazanmadan anladığımız, işten çaktığımız şey ya memurluk, ya da tv'de gördüğümüz holding ceo'luğu, ajans sahipliği. ülkede kaç milyoner var? peki ülkede kaç ajans var, kaç holding var? hissesi halka arz olunan kaç şirket var toplasan? siz milyonlar kazanmayı, büyük iş yapmayı sadece polonezköy'de villa sahibi olmak, japon yöneticilerle iş toplantısı yapmak mı zannediyorsunuz?
insan varsa iş vardır, insan varsa fikir vardır. bugün azdır, yarın çoktur. ha yok televizyondaki hayattan istiyorsanız, hiç işe gitmeden şirketler grubu yönetmek istiyorsanız tavsiyem hemen bir tiyatro okuluna yazılın. ne yapın edin oyuncu olun. o şekilde her istediğinizi istediğiniz şekliyle olursunuz. gerisi hikaye.
bakın görün, bir 15-20 sene içinde "sosyal medya toparlayıcılığı" diye bir hizmet ortaya çıkacak, tabi ihtiyaç nedeni ile olacak bu. bu adamlar, insanların sosyal medya hesaplarının geçmişte yaptıkları abuk subuk paylaşımları toparlayıp, sosyal medya hesaplarına çeki düzen verecekler. mesela normalde bir terör yandaşı bir tip, vatansever olarak bilinen bir siyasi partinin il başkanı oldu diyelim. ama twitter hesabı ülke ve kurucusu aleyhinde yazdığı yazılarla mı dolu? hoop "sosyal medya toparlayıcısı"na başvurabilir, sosyal medya toparlayıcısı da o kişinin sosyal medya hesabında sıkıntılı ne varsa silecek, sadece twitter değil, facebook'dan linkedin'ine, pinterest'inden youtube hesabına kadar her şeyi pırıl pırıl yapacak. böylece normalde devlet düşmanı olan bir kişi, rahatlıkla vatansever olarak itelenebilecek.
Başka hiçbir millet yoktur ki patatesi bu şekilde taparcasına sevsin. Sabah patates haşlama, öğlen yemeğin yanında bir porsiyon cips patates, akşam istisnasız her mahalleyi saran fırında patates kokuları. Koskoca bir memalik düşünün ki patatese adeta aşık.
Sevgili hans gardaşım, helga bacım;
Kötü m’olur bunu fırında bişirsen, içine sucuklar, sosisler, Mısır taneleri, zeytin dilimleri, o çok sevdiğin mayonez kıvamında sarımsaklı yoğurtlu soslar, üstüne tereyağı. Bi de böyle ye. Beğenmezsen mal burda ben burda. Kimin gardaşı?
Yalnız bu çiftçilik faaliyetlerinin emek/sermaye eğrisi baz alındığında birbirini tamamlayıcı alanlar olması lazım.
Mesela; arıcılık, küçükbaş hayvancılık ve badem bahçesi kurduğumuzu düşünelim. Arılar bahçedeki bademleri tozlayarak verimliliğini artırıyor. Hayvanlar için ektiğimiz yonca vb çiçekli otlardan nektar topluyor, ağıldaki gübreyi bahçeye döküyoruz filan. Böylece minimum üretim maliyeti ile maksimum verim elde ediyoruz.
Ramazanda yemek tadıcılığı. Ramazanlarda oruçlu kadınların yaptığı yemeğin tadına bakar biber, tuz oranını söylersiniz. Artık ne verirlerse, allah bereket versin.