yarasanın iletişime açık bir hayvan olması

entry1 galeri0
    1.
  1. yarasaların insanlarla iletişime geçme konusunda hevesli olmasıdır.

    haki yeşil renkli baksırın üzerine mavi puanlı atlet giymiş olduğum ağır amele bir günümdü. yıllardır tokatlanmamış bir çavuş olarak yüreğimin mangal gibi olduğu sanrısına kapılmış olduğum bir dönemdi ve kıçımdan beynime bir kazık soksanız ancak bu kadar dik açıyla yürüyebilirdim yollarda -ki siz bu duruma kısaca s.k gibi yürümek diyebilirsiniz.

    evime gelmiştim ve otuz-otuzbir kadar yeterli libido bakiyesine sahiptim, bu benim gibiler için toplanma yeter sayısıdır ve oturum açılabilir demektir.

    yanımda getirdiğim nevalemi mutfağa koymak için harekete geçtiğim esnada mutfaktan havalanan küçük ve siyah bir organizma yüzüme çarpmış ve beni çığlık çığlığa yere sermişti. bu bir yarasaydı. bekarken geceleri peder bey uyandığında porno kanalı kapatıp hemencecik açıverdiğim belgesellerden hatırladığım kadarıyla bu hayvan göremiyor ancak sanırım sonar prensibiyle yönünü buluyordu.

    bana çarpıp salon tarafına gittikten sonra bir süre onu bulamadım. tam onun evi açık bir camdan terk etmiş olduğunu düşünürken yatak odamdan bir ses geldi. gelen ses konusuz filmlerde aktörün kasığının aktrisin göt yanağına çarptığı anda çıkan "şlap, şlap!" benzeri sesi andırıyordu.

    yatak odamın ışığı ledlidir ve pembe, mavi ve daylight olmak üzere üç fazlıdır. ilk ikisini bireysel doyum seanlarında, üçüncüsünü ise yere saçılan biyolojik akıntı damlalarını silerken kullanırım. yarasanın neden olduğu tırsıntıyla lambayı tam beyaz olarak açtım ve sesin geldiği yöne baktım ki bakmasaydım ve bugünü yaşamasaydım daha iyi olurdu kanımca.

    yarasa pelerine sarılmış bir fare gibiydi. hiç bu kadar yakından görmemiştim. haplanmış bir psikopatolojik insancık gibi kanlanmış gözleri görmemesine rağmen sanki görüyormuşçasına deliyordu insanın gözlerini.

    kanadının bir tanesini ucuyla sanki okşar gibi yatağın üzerinde gezdirmeye başlamıştı. anlamıştım yatağa uzanmamı istiyordu.

    bu isteğe uyup o yatağa hangi cesaretle yattığımı hatırlamıyorum, sanırım bu bir nevi büyülenmeydi. yatağa uzanır uzanmaz beni soymaya başladı. bu işteki tecrübesizliği belli oluyordu zira atletim falan dururken doğrudan donumu çıkardı.

    ve yarasa inanmayacaksınız eminim ama konuşmaya başladı.

    -"Sen" dedi, "Sen, efsahanelere inanır mısınız?"...

    -"Belki" dedim, "Her ne kadar yanlış telaffuz ediyor olsanız da..."
    -"Kes sesini!" dedi, "Sana bir sorum olacak".
    -"Kanlı mı istersin, kansız mı?"
    -"Neyi?" dedim.
    -"Liberta" dedi, "seni bugün özgür bırakacağım".

    Cevap veremedim ancak zımnen bir anlaşma yapmışçasına, kendimi yarasanın ellerine bırakıverdim bir solukta.

    Küçücük ağzıyla kasıklarımı yalıyor ve inanılmaz duygular yaşatıyordu ki tam bu esnada ön dişlerini sağ arka kanadıma sapladı ve dişini kırdı.

    "Ya!" dedim "Vasiliou, ne boktandır Konya'ya gidip tandır yiyememek".

    -"ismimi ne bilin?" dedi.
    -"Ben" dedim "ilk defa görsem de seni dübrüne talibim ve dübür evrenseldir."

    Saatli marif takvimi güneşin 5.00'da doğacağını söylüyordu ve saat henüz 00.00'dı. 5 saatte her türlü hevesimi alırdım.

    sabaha kadar süren bir saadet gecesiydi ki sonu kanlı oldu. ancak bu kan benden değil, yarasanın dübründen sadır olmuştu.

    bekaretinin kırmızı alametini yatağıma bırakmış olarak sabah giderken evimden, benden alabildiği tek şey sağ arka kanadım olmuştu.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük