Bir gün padişah Vehbi Efendi'yi yanına çağırır ve: "Bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin" der. vehbi efendi de şöyle bir şiir yazar:
Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
* * *
Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
* * *
Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
* * *
Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
* * *
Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
* * *
Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
* * *
Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
* * *
Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
* * *
Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
* * *
Sen her zaman gelesin, ben Vehbi'ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.
--spoiler--
ERDEK GECELERi
Erdek geceleri bir rüya alemidir
Erdek geceleri bir sükun meltemidir
Dalgaların sesi tabiatın nefesi
Mehtap suda yüzen altından bir gemidir
Erdek gecesinde dalgalar hışırdaşır
Erdek gecesinde aşıklar fısıldaşır
ilhamlar uyanır, mehtap ala boyanır
Yaklaşır denize ufukta uzaklaşır
Erdek geceleri tüm sırların örtüsü
Erdek geceleri hatıraların süsü
Aşıkları gizler, onda tutulur sözler
Erdek meltemleri mutluluğun türküsü
--spoiler--
doğal olarak bunun neresi yarmış derseniz bir hevesle okul kütüphanesinden aldığım şiir kitabını okurken bu şiire geldiğimde işgüzar acemi komedyen birinin erdek kelimesinin başına g harfi koymasıyla o zaman ki beni yarmıştı.**