dolabın içine iki kişi saklanır. ışıklar kapanır. dolaptan çıkan iki kişi şaka yapılan insanların ağzını kapatarak kapıya doğru sürüklemeye başlar. bizi yaran ise şaka yapılan elemanların korkmayıp dolaptan çıkan şakacıları dövmesi olmuştur.
kapi yari acik birakilir ve uzerine iki su dolu kova konulur. yan odadaki arkadasa seslenilir ve kapiyi actiginda kovalar dumduz kafasina iner su dokulmez. kafasi yarilan arkadasi hastaneye gotur dikis attir olaylar olaylar. harbiden de yardi be.
erkek kardeşimin ergenliğinin ilk yılında olması münasebetiyle enginlere sığmadığı bir dönemdeyiz. annem bu dönemi "dabiii guvvatını atması lazım." şeklinde yorumluyor. türk anne birliğinin anlayışına göre, bu dönemde dışarı atılması gereken bir guvvat hasıl olmakta. neyse efendim akşam yemeği hazırlığı içindeyiz. evin salata yapıcısı olarak kesme tahtası ile bütünleşmiş, hayat gailesini tamamen kafamdan çıkarmış durumdayım. o an benim için önemli olan tek şey, hıyarların aynı ölçüde doğranması. öylesine dalmışım ki işime, nuri alço damardan gazoz zerk etse fark etmiycem.
-çooottt!
derin bir sızı hissettim kafatasımda. bir de bu çooot sesine eşlik eden yarılma sesi. dünyanın gerçekten döndüğüne emin olduğum o anda, arkamı döndüm. döndüğümde ortadan ikiye yarılmış devasa ve tabi ki hormonlu havucun bir parçasını elinde tutan bir ergen gördüm. daha doğrusu göremedim. yere kapaklanıp gülmekle meşguldü. yarılan şey sadece havuç muydu onu da bilmiyordum. "senin götüne sokarım o kalan parçayı laaaaan" diye böğürerek aynaya koştum. kafamda bir tümsek belirmişti. olur da bir deve atlayacak hendek bulamazsa, tümseğimi ona sunabilirdim. engelli yarışlarda dizlerimin üzerine çöküp engel olabilirdim yarışçılara. o derece büyük bir şişti kafamdaki.
ertesi gün manşetlerde yer alacak haberi düşündüm. "mutfakta hıyar doğrarken bir ergenin havuçlu saldırısına uğrayan ö.b.t hala yoğun bakımdan çıkamadı. havuçder başkanı, yaptığı basın açıklamasında "bir havucun suçunu tüm havuçlara yükleyemeyiz. şüphesiz ki bir havuç ölür, binlerce havuç yaşar. ayrıca üç beş havuç yarıldı diye meclisi toplayamayız" dedi. göz altına alınan ergen yaşam formu, gülmekten ifade veremedi. ö.b.t'nin ailesi oldukça üzgün görünüyordu. öte yandan hıyarder'den yapılan açıklamaya göre, bu havuçların ilk cinayeti değildi.
olaydan ve yarılan havuçtan nasıl etkilendiysem, bir hafta boyunca havuç rendelemiştim. zira hıncımı havuçtan çıkarmazsam, ergen yaşam formunun guvvatını dışarı atmasına müsaade edemeyecek, bilakis ergen guvvatımın şaha kalktığı yıllara geri dönerek onu parçalayacaktım.
allah tüm insanları ergenlerin deli guvvatının hışmından korusun. şüphesiz ki, havuç tek başına zararsızdır. havucu silah yapan, ergenlerin guvvatıdır.
tam olarak yarmasa da aramaya inandım ve bu başlık altına yazmaya karar verdim. *
dün akşam saatlerinde abim saçını kestirmiş. yaz münasebetiyle baya kısa kestirmiş. görür görmez abartılı bir şaşırma ifadesiyle 'ne kadar kısa kestirmişssin lan böyle, arkalar hep boşluk gibi' diyerek şakama başladım. korktu tabi 'hadi ya arkadan bi foto çeksene lan bakıyım' dedi. ben de hemen şılak diye bir deklanşör sesiyle fotoğrafını çektim, sonra da galerimdeki kel bi tanıdığın arkadan çekilmiş fotoğrafında kafasına zoom yaptım. abimin gördüğünde verdiği tepki görülmeye değerdi. nadir küfreden insan birden o ani şaşırmayla 'ananı s*kiyim bu ne!!'diye bir tepki verdi, tabi ben o sırada yerlerdeydim.
yurtta yeni yetme birine yapılmış bir şakaydı. * çocuk oda numarasını öğrenince direk odaya çıktı. battaniye ve nefresimin nereden alındığını sordu. odadaki son sınıf bir arkadaş yatağı aşağıya indirmesini söyledi. orda yatağı mühürlettirdikten sonra battaniye ve nefresim alabilirsin dedi. bizim saf buna inanıp yatağı sırtladığı gibi aşağıya indi. bizde gizlice peşinden. yatağı müdür yardımcısı odasına soktuya gülmekten ölmüştük.
bilinci kaybedecek kadar içip, böğüre böğüre " çok özledim ben onuuu," diye 15 dakika ağlayıp, sonra gözleri silip şaka yaptım diye gülmesi, gülmeye çalışması. **
1 nisanda kız arkadaşıma ablası tarafından yapılan şaka bunlardan bir tanesi olabilir. tarih geçmiş 1 nisan ve biz 1 nisandan habersiz evde takılıyoruz gece 1 sularında kız arkadaşıma bir mesaj geliyor. atan kişi ablası ve mesajda ''kızım şoklardayım'' yazıyo. kız arkadaşım hemen ablasını arıyor ve
a: ablası
k: kız arkadaşım
K:noldu abla hayırdır ?
a: duyacaklarına inanamassın!
k:ne oldu söylesene çatlatma insanı!
a: sıkı dur! annem hamileymiş.
k: hadi be nasıl olur ya şaka mı yapıyorsun ?
a: yok la ne şakası duyduğumda şok oldum cinsiyetide erkekmiş.
k: nası ya nasıl yaparlar ya!
a: kazayla olmuş sanırım.
K: nasıl kazayla ya şaka gibi korunmuyolar mı bunlar ben mi öğretecem ya olaya bak ya çok fena moralim bozuldu kapatıyorum annemi arıycam.
kız arkadaşım fena bozulmuş ve baya sinirlenmişti bende şaka olduğunu bilmediğim için yatıştırmaya çalısıyodum. dayanamadı annesini aradı.
an: anne
k: kız arkadaşım
an: hayırdır bu saatte bişey mi oldu kızım ?
k: bana mı soruyosun anne ?
an: ne diyosun kızm?
k: anne nasıl yaparsınız bunu bize ya nasıl olur böle bişey ?
an: ne yaptık kızım ne saçmalıyosun ?
K: bi de erkekmiş!
an: ne erkekmiş ?
k: çocuk
an: allah belanı vermesin ne çocuğu kız o haltıda mı yedin.
k: ben değil sen yemişsin hamileymişsin.
an: kız kapat telefonu allah belanı versin yine içkimi içtin sen kapat şimdi ben sana sabah sorarım bunu hesabını.
sonra kız arkadaşım tekrar ablasını arar ve bu olayın ablası tarafından yapılmış 1 nisan şakası olduğunu anlar. *
Burada anlatınca ne kadar yarar bilmiyorum ama biz baya bir gülmüştük. Arkadaşı arayıp ertesi gün almanca'dan sınav olduğunu ama sadece bizim bildiğimizi kimseye söylemememiz gerektiğini belirttik. Arkadaşımız da saolsun hemencecik yiyiverdi bunu ve gayet güzel çalıştı. Hatta ve hatta adam gece 3'te sorduğumda hala çalıştığını söylemişti. Ertesi gün geldiğinde gerçekten çalıştığına şahit olduk herşeyi sorduk bildi adam fakat sınav olmadığını öğrenince olan şok ve nefret ifadesi bizleri gülmekten öldürmeye yetmişti. Arkadaş bize bunun eşşek şakası olduğunu ve bir daha yapmamızı telkin etti, gene güldük.
insanı doğduğuna pişman edici özelliği vardır. neye uğradığını şaşırır insan..
de hayde!..
erzurum'a tatile gitmişiz. 12 yaşındayım. o zamanlar heidi diye bir çizgi film var. dağlar bayırlar peter heidi ve koyunlar ohşş durun lan yanlış anlamayın adult değil. sıradan bir çizgi film. peter çoban idi orada.
çok güzel bir çizgi filmdi yalnız heidi ve peter bütün gün koyunlar ile devr-i alem eyliyorlar sütlerini içiyorlar peynir pişiriyorlar falan. o dönem bütün çocukların hayali çoban olmaktı. evet ilginç ama öyleydi en azından benim hayalimdi.
neyse..
erzurum'a tatile gitmişiz. giderken aklıma koymuşum ''çobanlık yapacağım'' diye. bizim köyde sabit bir çoban vardı. aşagı köyde ise her hane 1 haftalığına çoban oluyordu bütün köyün hayvanlarını otlatıyordu falan.
aşağı köydeki çocuklar arkadaşımızdı tabi. onlar çobanlığa giderken bizde yanlarında gidiyorduk. pek bir şey yapmıyorlardı sadece hayvanların arkalarından yürüyorlardı o kadar. hani zorluğu falan yok.
bizim köyde ise çoban vardı ve ailecek çobanlık yapıyolrdı. ailenin en küçük çocuğu benimle yaşıt ve köy takımında futbol oynuyordu.
artık izmir'e dönmemize 10 gün falan kalmış ama ben hala tek başına çobanlık yapamamışım. gel zaman git zaman o gün maç var ama çoban olan çocuk o gün koyunlara bakıyor. 200 küsür koyun. tabi biz maça gittik çoban gelemedi.
neyse ben çobanın yanına gitim çobanı başladım kafaya almaya..
+la olm seni çağırıyorlar maçta
-olm koyunlar var kimse yok kime bırakayım ?
+ben varım ya olm bana bırak *
-la olm sen beceremezsin la
+yok olm ben biliyorum çobanlığı
-la olm yapamazsın
+olm ben profesyonel çobanım lan*
-olm ya bir şey olur *
+yok olm ne olacak
-tamam zaten bir şey yapmayacaksın sadece arkalarından yürüsen yeter zaten onlar yolu ezberlemişler bir şey yapmasanda olur ama dikkat et bahceye girmesinler. taze yonca yerlerse çatlar ölürler sonra başımız belaya girer.
+tamam
çoban ayakları kıcına carpa carpa yehü yehü diye diye gözden uzaklaşır...
kaldım koyunlar ile baş başa (oha) ilk 5 dakika süperdi. tabi ibne bir koyun baş kaldırana kadar. bir bahceye girmeye kalkmasın mı? peşinden 200 koyun dalmasın mı?
benim nevrim dönmüş 100 metre alanda koşturuyorum. koyunların cevresinde. kendi gölgemi yakalayacagım neredeyse bir yandan da bağırıyorum..
annem ve ablam izmir'e döneceğimiz için kuşburnu toplamaya çıkmışlar. recel yapacaklar kışın yiyecekmişiz çok yararlı bir şeymiş falan.
ben çobaaan deyüü bağıra durayım çoban topa tekme atadursun annemler sesimi duymuşlar. bir eşek böğürüyor kimdi bu falan diye merak etmişler.
sonra yanıma geldiler. ne görsünler ben kıpmırmızı olmuş bir vaziyette deli dana gibi koşturuyorum.
anam soruyor.
+laa deli, çoban nerde sen ne yapıyon burada?
-anne ablaaaa geln ölecem
+noldu lan ?
-anne çoban maça gitti ölüyorum siz şu koyunları zapt eyleyin ben çobanı çagıryım bahceye girmesin ama ölüyorum laynnnn
+tamam koş gel hemen
gittim çobanı çağırdım ben tabi geri dönmedim. annem çobana kızmış baya ufacık cocuga 200 küsür koyun teslim edilir mi? o ne bilsin çobanlığı? hayatında kuzu mu görmüş? vs vs
neyse akşam oldu ben eve geldim. annem babam abim ablam babaannem salonda oturuyorlar. konusuyorlar öye havadan sudan. ben hala sinirliyim ölecektim diye.
babam: hamın bak ne diyorum?
annem: buyur bey hayırdır?
babam: diyorum ki izmir'deki evi satalım erzurum'a yerleşelim 100 tane koyun alalım deli çobanlık yapar mis gibi yaşar gideriz
ben: hayatımda ilk defa; senide koyunlarınıda sikerim ben gelmem dedemlerde kalırım ne çobanlığı?
bir sessizlik.
bütün ev halkı: zuhahdahahfaghfagdajdakjdakjdakjdakjdakdjak
benim iki tane akülü tekerlekli sandalyem var. baya güzel şeyler. ancak bunlar akülü olduğu için arada kullanılması gerekiyor. akülerinin bitmemesi için. neyse efendim işte. abimle beraber haftada 1 gün geziyoruz bu arabalarla. abim yürüyor ben yürüyemiyorum ancak arabaların aküleri bitmemesi için abimde tekerlekli sandalyeye biniyor. evet olay bu anlaşılmıştır sanıyorum..
bir gün yine babam hadi biraz gezin arabaların aküleri bitmesin demişti. tabi abim bir arabaya ben bir arabaya bindim. izmir sokaklarında arz-ı endam eyliyoruz, yarış ediyoruz, birbirimizi saranpole yuvarlamaya çalışıyoruz * , yani türlü türlü atraksiyonlar falan. eğleniyoruz yani.
tanımadığımız ve mahalle sakinlerinin de bizi tanımadığı bir mahalleye geldik. küçük çocuklar top oynuyorlar falan yanlarından geçer iken abimin kafasına top geldi. abim ilk önce vay amk diye arabadan fırladı ve akabinde;
deyüü bağırmaya hoplayıp zıplamaya başldı. tabi o bağırış çağırışları duyan herkes balkonundan, penceresinden falan bakmaya ''neler oluyor ya hü'' deyüü sorup sorusturmaya basladı. bir deli sokağın ortasında allah'ım yürüyorum deyü zıplıyordu.
türk filmlerinin etkisi ile mahalle halkı bu olaya bütün iyi niyetiyle, ve güzel kalpleriyle inandılar. mahalle de adeta bayram havası esmeye, çiçekler açmaya, kuşlar ötmeye başladı. herkes sokağa inmiş abimi tebrik ederken bana ''lan hayrına şu çocuğun kafasına da top atın da yürüsün garip pek bir ezik kaldı baksanıza'' bakışları atıyordu.
çünkü yüzüm gözüm kızarmış idi ve mahalle sakinleri bunu benim eziklik hissiyatımdan kaynaklandığını düşünmüşlerdi. oysaki ben gülmemek için kendimi sıkmaktan yüzüm gözüm ve götüm kızarmıştı. o kadar sıkmışım demek ki...
topu atan çocuk adeta bir kahraman şeklinde karşılanıyor omuzlarda dolaştırılıyordu. arkadasları beni dürtüp ''biliyor musun o benim arkadaşım'' deyip gurur duyuyorlardı. abim çocuğu öptü sevdi 5 milyon verdi ve mahalleden ayrıldık.
o çocuk sanıyorum şu anda şeyh modunda geziyordur. size bir uyarı yapmak istiyorum. eğer izmir'de ''yürüyemiyen kişilerin kafasına futbol topu atıp yürüten bir şeyh var oraya gidelim'' derse bilinki o yalan. inanmayın sakın.