büyük büyük teyzelerimiz ibadet esnasında gül kokusu duyulursa peygamber efendimizin orada olduğu efsanesini anlatırlardı. bende bir kandil günü ibadetle meşgulken etrafı inanılmaz bir gül kokusu sardı, mevsim kış:) ben nasıl tribe girdim, gözlerim doldu, Allah da beni seviyor, ben cennetlik bir kulum falan diye. az sonra kafamı kaldırdım ki koku hactan hediye gelen gül kokulu tesbihten:)
babayla machester united bayern münih maçı sonrası aramızda geçen diyalog.
baba balkona çıkar ve o tuhaf diyalog geçer.
-olm şu biberi bi budayalım.
+!'+^&%+/%i
+ribery mi? noldu ki ribery'ye...
-biber canlanmış diyorum bi dallarını keselimde canlansın.
+!'^+^'&^+/&)!'^!^'+%^+&^%++
sınavlar okunmuş arkadaş sınavdan 62 almıştır.kağıda yazar..
chezgi: tavşan yaparsın artık
ark:tavşan mı 62 değil o 69!
chezgi: emin misin ?!?!!!
ark:ay o başka bişeydi di mi? *
-oğlum şu işçini oradan çek güme gidecek yoksa.
finrod:içten bir ses (ne diyor bu yahu)
-oğlum tekrar söylüyorum işçini çek oradan.
finrod:yemişçi mi ne yemişçisi ne diyorsun sen be adam.
dakikalar boyunca 3 arkadaş ve ben kahkaha krizine tutulduk.
gülmemek için bünyeyi zorlasanız da 2 dakikadan fazla dayanamayacağınız olaylardır.
mağazaya giren bir adam yardım için arkası dönük kısa saçlı bir çalışana seslenir.
- pardon hanımefendi?
- buyrun?
- pardon ben sizi bayan sandım.
- ben zaten bayanım.
paronayak herzamanki gibi doktora gitmiştir
hemşire: canım recete kağıdın varmı
paronayak: evet var
hemşire :nerde yanındamı
paronayak: yok çantamda
hemşire: getirirmisin
paronayak (iç ses) ne yapacak lan peçete kağıdını
çantadan peçete kağıdı çıkarılır hemşireye verilir hemşire şaşkın bir ifadeyle yüzünüze bakar ve gülmeye başlar siz yaptığınız salaklığın hala farkında değilsinizdir niye gülüyo diye bakarsınız hemşire canım ben senden recete kağıdını istedim peçete değil der.
kıpkırmızı bir suratla odadan ayrılırsınız.
duştan yeni çıkılmıştır.saçlar taranacaktır ve şu diyalog geçer:
+ baba tarağı verir misin?(bu arada baba tv ye bakmaktadır)
- oha lan!
+ baba tarak dedim y.rak değil!asıl sana oha!
- he tamam.
akşam yemeği yenmektedir. ipek sacli kiz doyup doymamak arasında gidip gelmektedir. annesi bu durumu tam doyma olarak değiştirmek için şu cümleyi sarfeder ve diyalog gelişir:
+ dünden kalan tavuk var yersen?
- (içses: yumurtalık mı var? nasıl yaa?) ne dedin?
+ tavuk var dedim.
- cümleyi tam söylermisin az önceki gibi.
+ dünden kalan tavuk var yersen dedim.
- ben ne anladım?
+ ne anladın?
- yumurtalık var yersen.
+ ..... (mavi ekran)
- çılbır yiyoruz ya ordan çağrışım yaptı herhalde..
a- o kim, hani senin yanındaki(on numara bir hatundur)?
b- oda arkadaşım
a- ne odası lan, sen ev mi tuttun?
b- yok canım yaaa. yanlış anladın oda arkadaşım.
a- lan kafayı mı yedin ne odası?
b- yaa oda değil, oda arkadaşım yani. başka bir arkadaşım
a- lan kapat lan konuyu...
b- ihihihi
a- yaa sabırrr...
meğerse "da" ekini ayırma özürlüsü imiş. son derece kıl olmuştum o gün hatuna.
otobüsde kulaklıklar takılı müzik dinlenilmektedir.müziğin sesi yüksek olduğundan çevredeki yolcular da bir hışırtı duymaktadırlar.ve amcaların birinden bir soru gelir:
(amca 1)- yeğenim nedir bu gürültü , ne dinliyosun sen?
(ben) - metallica.
(amca 2)- ne dinliyomuş, ne dinliyomuş.
(amca 1) - mezdeke... ????????????????????