hipnozcunun biri ihsanı eskiye götürdüyünde ağzında şu kelimeler dökülüyor
-başar oğlum sıçdınmı babanın eline? ben hiç senin eline sıçıyormuyum evladım?
irfan: azizim(ihsan), sizin bu şiirleri okuyunca aklıma rahmetli büyük büyük büyük amcam tacettin efendi geldi.
ihsan: sensin tacettin!
irfan: efendim ben değilim amcam. kendisi mehmet akif'in sıra arkadaşıymış. istiklal harbi dönemi şairlerinden, düşünsenize! fakat pek geçinemezlermiş, hatta bir münakaşa esnasında amcam, mehmet akif'in kafasında o paylaştıkları meşum sırayı kırmış. neyse efendim, yıllar sonra istiklal marşı yazılacakken mehmet akif'le beraber tacettin amcama da teklifte bulunmuşlar. amcam anında duygulanıp 58 kıta destanı inmiş! fakat, mehmet akif'inkini tercih etmişler.
menekşe: neden?
irfan: vallahi tacettin amcam pek vizyon sahibi değilmiş, o yüzden harbi yunanlıların kazanacağını zannedip daha birinci mısradan "dalgalan ey mavi beyaz!" diye girince affedersiniz arta kalan 57 kıtayı kendisine yedirmişler.
Başar'la pelin'in düğünü için davetli listesinde Yorgo'nun tanıdıkları vardır.
+(ihsan) ver bakayım şu listeyi bana. Bu ne be, neyin listesi bu! yunan ikinci piyade alayının mı!
-(Feraye) onların çoğu yorgo'nun akrabaları ihsan.
+Nerede bizim akraba listesi?
-(Sevinç) Ne yapacaksın bu saatten sonra listeyi?
+Ekleme yapacağım. Askerlik çağına gelmiş, eli silah tutan tüm tanıdıklarımızı.
Bonus:
ihsan ve yorgo (nerede olduğunu hatırlamadığım) bir mekanda oturuyorlar ve aralarında da bir tane boş sandalye vardır.
+(Sevinç) Aranızdaki sandalye niye boş ihsan?
-(ihsan) O sandalye değil, Ege denizi!