sınav stresinden olsa gerek bir gece saçmalığın da dibine vurmuş rüya mıydı kabus muydu ayırt edemediğim birşey gördüm.ozzy osbourne elinde çiçeği, çikolatası ve kocaman bir sepet içindeki civcivleri ile beni istemeye geliyordu.
padişahtım,modifiyeli ford focusumla viyanayı fethe gidiyoruz. Kapıya gelioz vuruyoruz vuruyoruz açılmıyor. Üstten kral bağırıyor 2 kere geldiniz alamadınız ne haber hırbo sie şurdan .avşak diyor. Bende gösteririm sana lan nidalarıyla kapıya bakıyorum ki kale kilit kapı istanbul. Çilingir geliyor açıyor sonra ben o kralı evire çevire..
ilgiyle izleyip beğendiğim film , oyun vs. ardından gece rüyama giriyor sözlük. AZ mı john kanner oldum , az mı snake oldum. bazen işi daha da ilerletip çevremdekilere anlattım ve mutlaka film yapılmalı dediğim rüyalar gördüm.ki kesinlikle değerlendirilmeli o rüyalar.Sözlük bak bir cehver var burda atraksiyonlu filmler yok türkiye de. bi denesinler inan çok güzel filmler olacak. bi deneyin yaw bi deneyin.
rüyamda eski ilkokulum önünde duruyordum. ***bir öğrencinin velisi geldi ve üstünde hakim cübbesi, omuzlarında albay apoletleriyle, elinde dosyası. ben şaşkın şaşkın bakarken dönüp ne bakıyon hiçmi askeri savcı görmedin dedi.*
rüyamda ağzımda sigara dağ başındayım ateş yok. adamın tekine bağırıyorum "hacııı ateş varmı ateş ateş..." adam çakmağı fırlatıyor,yere düşüp kırılıyor,tekrar cebinden çalmak çıkarıp atıyor,gene kırılıyor,tekrar atıyor gene kırılıyor. "lan a.g sende de ne kadar çakmak varmış"diyorum.sinirlenip sigarayı atıp gidiyorum. böyle değişik bir rüyadır.
baza almak için çıktık geziyoruz ev arkadaşımla o dükkan senin bu dükkan benim. artık yorulmuşuz gezmekten, bir de fiyatların yüksekliğinden... sonunda ikinci el almak üzere eskici gibi bir yere * girdik arkadaşla, fiyatları soruyoruz. adam anlatıyor ama ben orada değilim o an, dalmışım.. dayı sordu o sırada:
- tek mi çift mi? *
+ tek! (dalgınlıkla..)
- eşek çöktü! (hain ve sinsice!)
Allah'ım!.. yardım et! "koş moruk, kaçalım buradan." dedim tam döndük arkamızı ama o da nesi? kapıları kitlemiş, anahtarı da gözümüzün önünde yuttu hayvan herif. ekranın sağ alt tarafında "warner bross." simgesi var. inanmak istemiyorum, şaka galiba diyorum ama amca ısrarlı.. kendimi tokatlıyorum fakat işe yaramıyor. "uzun eşek oynayalım!" diyor, karar vermiş dayı kıracak belimizi. elbisinin altındaki şahin k'yı hissettiriyor bize göbeğiyle. "uzun eşşeeeeek!" diye bağırıyor ama sokaktan geçenler duymuyor sesini.. tam da amcanın önünde eğilmeye razı gelmişken salim'in alo şarkısını duyuyorum. telefonumun alarm sesi bu!! oley! uyanıyorum, hala şaşkınım. hala bu şarkıyı duyacağıma bu kadar sevineceğime inanamıyorum. kalkıp üstümü giyiniyorum. okula gidiyorum.. tüm gün aklımda salim var. aman Allah'ım!
mezun olunduktan sonra ilk kez eski lise arkadaşıyla karşılaşılır ve muhabbet şöyle gelişir:
a: arkadaş m: mertillo
a: vay dostum napıosun; bik bik bik...nereyi kazandın?
m: x üniversitesindeyim ben...sen naptın?
a: ya ben y ilkokulunu kazanmışım?!
m: ooo çok iyi ya..hayırlısı ?!?!!!
penguen yazarı alpay erdem'i yatalak bir hasta olarak görüyorum.
-alpay iyi misn? özlem'in nerde?
alpay'dan hiç ses yok. yavrum sesten soluktan kesilmiş.
alpay'ın annesi devreye giriyo hemen
-ahh kızm! ne özlem'i? özlem bize hiç gelinlik yapmadı. bugüne kadar bir kere bile kapımızı açmadı. şimdi mi açacak?
ben adeta yıkılıyorum.
alpay'a dönüp:
-alpay nasıl olur? adı üstünde o senin özlem'in diyorum.
alpay'dan yine ses yok.
sonra dışarı çıkıyorum eve bir geliyorum ortalık kan gölüne dönmüş.acaba özlem mi yaptı bunu diye düşünüyorum.sonra rüyamda kendi kendime rüya tabiri yapıyorum kan gördüm rüyam bozuldu diyip işin içinden çıkıyorum.
hakkında sözlüklerde binlerce entry girilince, televizyonda internette zilyon tane haber yapılınca olacağı buydu tabi...
ufak bir kilisede michael jackson'un cenaze törenindeydim.
ama enteresan bir seramoni gerçekleşiyor; aslında enteresan değil son derece sade bir tören. enteresan olmasının sebebi fazla kalabalık ve gazeteci ordusunun olmaması...
tabutun üstü kapalı ve papaz bir süre konuştuktan sonra ''meftanın yüzünü görmek isteyen var mı'' diyor* kimseden bir ses çıkmıyor ama yanımdaki teyze ''ben bakmak istiyorum diyor'' ve kalkıyor ayağa. akabinde tabutu açıyor papaz ve o teyzeyle beraber salondaki herkes bakmak için ayağa kalkıyor...
sonra kalabalık dağıldıktan sonra bir bakıyorum michael karşımda oturmuş bana ''müdür naptın'' diyor...sıçıyorum tabi o anda altıma; neyseki uyanıyorum hemen...
ee yaz aylarında değil kıç her taraf açık kaldığı için böyle rüyaların olması normal.
ay ışığıyla aydınlanmış kocaman bir salon. bir köşede beyazlar içinde bir moruk imam olduğunu sonradan farkediyorum. kolumdan deli gibi yapışıyo, birden moruklar dört tane oluyolar diğerleride papazmış kollarımdan çekiştirmeye başlıyorlar. avazım çıktığı kadar bağırıyorum haliyle. garip sesler çıkarmak suretiyle ev ahalisini başıma toplayarak uyanıyorum, bi bakıyorum ki altıma kaçırmışım * evet dinle ilgili büyük prolemlerim var.
benim şimdiye kadar hiç göremediğim kardeşimin ise nasıl bir bilinçaltı varsa fantastik hikayeler yaşadığı rüyalardır. subjektif oldu di mi bu tanım? dur davranma gammaz, objektifi de var. güldürücü öğeler barındıran rüyalardır.
kardeşim evin içindedir ve şeytan bunu kovalamaktadır. yüz metrekare ev içinde şeytan bunu kovalıyor evet. şeytanı nasıl görmüş de aklında nasıl bir şeytan imajı var bilmem. her neyse kaçarken bana rastlıyor banyoda. ama benim içime de şeytan girmiş.* ben de bunu kovalamaya başlıyorum. fakat banyonun zeminine sabun düşüyor ve ayağı kaydığından kaçamıyor. o kayıyor ben yaklaşıyorum, o kayıyor ben yaklaşıyorum...
bir rüyasında da soygun yapmış ve polislerden kaçıyor. çatılardan atlıyor, uçuyor, kaçıyor. elindeki silah ne peki? cetvel...
kavga eden 2 arkadaşımı ayırmamla beraber 2 sinin de benim yıllardır besleyip büyüttüğüm bonus saçlarıma bakıp; o saçlar ne lan eki eki diyerek kibrit atmaları, ardından kafamda alevlerle allah yarattı demeden bunlara girişmem.
gündüz vakti bir vampir tarafından evinizin bahçesinde kovalanmak, vampirin ''eninde sonunda yakalıcam seni kaç bakalım''türünden alaycı konuşmaları, sizinse bahçeden kaçmak için bahçe kapısını yoklamanız ve her seferinde kilitli olduğu halde bir tur attıktan sonra bahçe kapısına yönelmeniz, bu döngünün hiç bitmemesi..
dersime gitmek üzere okula gidiyorum. fakat kapıda bir kalabalık var. ne oluyor falan diye soruyorum sağa sola. ferhat güzel konseri var içerde sıraya gir falan diyorlar. lan ben öğrenciyim dersim var demeye kalmadan sıranın en arkasına itiliyorum. millet konser monser ayağına içeri girmeye çaışıyor, benim derdim derse girmek. hayır normalde öyle derslere pek giren birisi değilim. not falan bulurum öyle geçerim de, nedense deli gibi derse girmek istiyorum. neyse sıra bana geliyor. kapıdaki güvenlik görevlisi ise hakan ünsal. evet bildiğin hakan ünsal. böyle belinde cop, kafasında ortasında metal rengi plastikten yıldız olan şapka falan var. işin daha enteresan kısmı, herşeyi sanki çok normalmiş gibi karşılamam. uyandıktan sonra yarım saat güldüm orası ayrı. neyse bu biletin nerde falan diyo. ya ne bileti ben öğrenciyim dersim var diyorum kartımı falan gösteriyorum. binbir çaba ikna ediyorum hakan ünsal' ı (!) ve içeri giriyorum. hakkaten de ferhat güzel çekmiş beyaz takımı, okulun ortasında şarkı söylüyor. sahne de öyle şatafatlı bir sahne ki, zannedersin dünya çapında sanatçı gelmiş okula. millet de böyle zıplıyor, hopluyor okulun ortasında. lan ne biçim okul diye düşünüp, sınıfın yolunu tutarken; böyle kısa boylu, kavruk bi çocuk çeviriyor beni. dikkat kim olduğunu söylüyorum: küçük ibo! okul okul değil ünlüler çiftliği. neyse ne var falan diyorum. abi ot satıyorum lazım mı falan diyo. herkes mesleğinin dışında yani. lan yörü git dedikten sonra en nihayetinde dersime giriyorum. sonradan uyanıyorum zaten. lan ne biçim bi hayalgücü var bende arkadaş yahu.
dün gece ilker başbuğ'la beraber babamın köyündeydik. tarihî orhangazi camiisinin avlusunda konuştuk. bugün yapacağı açılım hakkındaki konuşmasına yordum. ne yapayım.
geçen ay da recep tayyip erdoğan'ı görmüştüm. o da bize gelecekti annem işimiz var sonra gelsin deyince gelemedi. ama ben her nasılsa tv'de insanlarla konuşuyordum.
ailecek mutlu mutlu kahvaltı ediyoruz. teyzemin küçük oğlu da içeride uyuyor. henüz 9 aylık falan sanırım. -normalde teyzemin oğlu eşek kadar ama rüyamda küçük oğlu olmuş ilginç tabi- birden bebeğin odasından ağlama sesi gelir. bende velet uyandı getirim bari diyerek odaya gittim. aman yareppi bir de ne göreyim. resmen petek dinçöz boyunda, modacı zeynep tunus'lu sesli *, yanağında koca bir ben bulunan buruşuk suratlı bir kadın bebeği boğmaya çalışıyordu. anam ucube nineyi görünce korkudan dilim tutuldu bir anda. o an kafasına bebeğin çıngırağını fırlattım.
bu sefer bebeği bırakıp üzerime gelmeye başladı. uzuncana da tırnakları var ninenin sanki spa'da yaptırtmış blayer cadısı. boğazıma doğru batıracakken bir anlık güçle ucube nineyi dövmeye başladım. bir elimle ensesinden bir elimle de belinden tutup havaya kaldırdım. kafasını doğalgazın peteğine vura vura gebertmeye çalışıyorum. baktım olcak gibi değil o sırada gürültüye bizimkiler koştu. tabi nineyi görünce bunlarda bir korktu başlarda korkulmayacak gibi değil ki. hep beraber ucube nineye işkence yapmaya başladık. birimiz tırnak makasıyla etlerini yonuyor diğerimiz jiletle nineyi doğruyor. bende yumrukluyorum. ucube nine geldiğine geleceğine bin pişman oldu.
sonra elime jileti alıp benini kestim. * sonrasında uyanmışım. anllattıklarım aynen rüyada yaşanmıştır. bir gram sallama unsuru içermemektedir. evet sevgili sözlük garip rüyalarımız burada sınırlı değil. bir başka gerilim-fantastik- bilimkurgu rüyalarında buluşuncaya kadar şimdilik to be continued.
bildiğin bülent ersoy'la liseli aşıklar gibi o cafe senin bu bar benim takılıyorduk.*en nefret ettiğim türden kımıl kımıl bir ilişkiydi, koskoca kadın/erkek/dönme aman her neyse işte 18'lik kızlar gibi cilveleşiyordu. gece yatmadan victoria's secret defilesi izlemiştim halbuki niye böyle oldu bilmiyorum.
ünlü şovmen beyazıt öztürk ile birlikte seyahate çıkmak.
efendim gezmediğimiz yer kalmadı ancak km. bakımından fazla açılmadık sanırm benzin hesabı yapıyor. beraber, rumeli feneri, anadolu kavağı vb. anadolu yakası sayfiye yerleri gezdik.
son durak tahmin etmeyeceğiniz üzere beyazıd ın eviydi ancak sizi temenni ederim herhangi bir yakınlaşma söz konusu olmadı. zaten arkadaş tipim değil.
beyazın evi, hiç tahmin etmediğim kadar sıradan bir evdi. bana söylediği; "paranın beni değiştirmesine izin vermediğim için mütevazi bir evde yaşıyorum" lafı beni çok şaşırttı ama hoşuma da gitmedi değil.
bu arada fazla yüz göz de olmadık aramızda belli bir resmiyet vardı hiç anlamadığım.
yalnız o kadar gerçekti ki, beyaz şimdi karşıma çıksa, beni hatırlar gibi geliyor, o derece.
dream tv de lirix programında türkçe şarkı yayınlandığını, aynı anda altında da türkçe sözlerin yazıldığını görüp, alla alla şarkı türkçe niye böyle yaptılar diye sormak.