akşam ile gece arası bir vakitte bir halk otobüsüyle eve dönüyorum. gece olmak üzere, zaten yorgunum, kulağıma taktım müzik aletinden ses çıkarmaya yarayan kulaklıları, müzik dinliyorum. otobüs garajdan bir önceki durağa geldi. bu durakta da genelde herkes iner, çünkü son duraktır ama bilenler garaja kadar gider. ben tam biletçinin çaprazında oturuyordum. biletçi eliyle bana işaret yaptı ama anlamadım. kulaklıkları çıkarıp sordum
"efendim?"
"garaja mı gidiyorsun?"
başımla onaylayıp kulaklıkları tekrar kulağıma taktım. aradığım biraz huzur sadece. ama fırsat olur mu hiç. biletçi yine işaretler filan yaptı, bir de konuşuyor benimle. (bu arada belirtelim, biletçimiz tam da biletçi kalıbına uyan bir insan, göğsü açık, arabesk sever.)e anlamadım haliyle çünku kulaklarım dolu lan. iç geçirerek çıkardım ve yine efendim dedim.
-ne dinliyorsun?
-(şaşkın) müzik!
-tamam anladım onu zaten o kadar da mal değilim ama ne radyo mu?
-yok, mp3 çalar var ondan dinliyorum.
-ya tamam ama ne, kimi dinliyorsun allah allah.
-(ne diyor bu ibrahim tatlıses sever kılıklı) şu anda morandi dinliyorum, duydun mu?
-mmmm, yok pek sanmıyorum. ne ki o.
-ya bu adam biraz pop müzik yapıyor sayılır.
-hahaha pop mu dinliyorsun, öyle de bir tipin yok aslında.
-(sabır) ya yok normalde değil de şimdi öyle ağır müzik kaldıramam.
-e normalde ne dinliyorsun?
-(allah allah) daha kaliteli şeyler.
-vaay. eric clapton var mı aletinde.
-?? onu nerden duydun sen?
-hanzo mu sandın beni. tinsley ellis var mı peki? veya bessie smith de çok güzeldir, hatta pek öyle görülmese de en usta yorumculardan birisidir bence.
-vaaay, sen baya biliyorsun ya bunları. blues filan mı dinliyorsun.
-eskiden dinlerdim. şimdi ne para var onlara ayıracak ne de zaman. şu halk otobüsü işine başladım, işlerim kötü gitti. çok yozlaştım burada. eskiden argo nedir bilmezdim. burada sabahtan akşama kadar küfür ediyoruz.
-bak herbie hancock var, sen kesin jazz da seversin açayım dinle istersen.
-bana ağır geliyor herbie, klasik jazz dinlemeye çalıştım ama ağır geliyor bana, smoot jazz bile dinleyemiyorum. you cut me to the bone var mı, bak uzun zamandır dinlemedim.
-yok be abi. vayy be. (bu arada garaja geldik bile.) sen buralarda mısın ben sana cd'ye çeker getiririm.
-hahah sağolasın, zahmet etme.
-yok valla bak, hediyem olsun.
-sağolasın. ya bir on beş gün daha buralardayım, görürsün beni. çok güzel olur.
-sen de sağol, kolay gelsin.
çıktım. insanları asla görünüşleriyle değerlendirmemek gerektiğine bir kez daha şahit olmanın verdiği düşüncelerle eve yürüdüm.
sabahın köründe bir final sınavına girmek için binilen dolmuşta,şoförün boş yer kalmamasına rağmen yolcu almak istemesi üzerine duruma isyan eden bir kızla girdiği diyalog,ama ne yalan söylüym o saatte beni ayıltabilecek tek şey bu kavgaydı herhalde;
k : ya bakarmısınız,doldu işte dolmuş daha ne kadar yolcu alacaksınız?
ş :*hanfendi!ben her durakta durmak zorundayım.
k : ya ama yer yok,daha ne duruyorsunuz?
ş : ya kim o*siz mi konuşuyorsunuz hanfendi!
k : evet,ben diyorum,sıkıştık iyice
ş : hanfendi bu dolmuş!rahatınıza düşkünseniz taksi tutun o zaman
k : *
Yer : Cep Telefonu Kullanimi Yasak Olan Yesil otobus olarak anilan iett
Sabahin bir köründe otobuse binilir.cep telefonu kapatilmaz.sesi kisilir.ve yolculuk esnasinda kisiye onemli bir telefon gelir telefonu acmak zorundadir.ve olaylar gelisir.
Dirrrrrr Dirrrrrrrrrr
kahraman - aloo..efendim,ya evet ben unuttum onu
yolculardan biri - beyfendi telefonla konusmak yasak.
kahraman - ya tamam da vaktim olmadi canim ya yoksa biliyosun. (uyari umursanmaz)
baska bir yolcu - kapatirmisiniz telefonu konusamazsiniz.
kahraman - unuttum iste..vakitde geciyor off.napcaz. (uyarilar hala umursanmamaktadir)
yerinden kalkan yasli amca telefon ile konusan kahramanimiza yanasir ve;