lise sonda dersten kaçıp sinemaya gitmeye karar verilir. film olarak dabbe adlı korku! filmi seçilir. neyse film başlar, ortam gergindir. yaklaşık 20 dk sonra çocuğunun gözlerini kapatarak filmi izleyen bi teyzemiz görevliye dönerek :'bu film kurtlar vadisi değil miydi yav?' der. şaşkın bakışlar altında salonu terkededip vadiyi izlemeye gider.
12 Nisan 2008 GS - TS maçının çıkışında ateşli bir taraftarın 2 katlı otobüsün 2. Katına çıkıp cama üzerinde "lanet olsun içimdeki Chelsea sevgisine Muro" yazılı pankartını yapıştırması.
cedit: ya ben de fenerliyim. yapmayın kardeşinize*
Memleketten Galatasaraylı arkadaşım gelmiş, Galatasaray Trabzonspor maçına gitmişiz.* Tabii geç kaldığımız için, maçın ilk yarısını giriş noktasında ayakta izlemek zorunda kaldık. Önümüzde de 25'lerinde adamlar var, beraber izliyoruz. Bir ara ben arkadaşa:
"Servet kendini baya geliştirmiş ya baksana" dedim. Önümdeki adam döndü ve "Ya Servet'ten cacık olmaz" ayarında bir şeyler söyledi. Ben de "yok ya fenerdeyken daha kötüydü" dedim. Adam: "Fenerdeyken de kötüydü, bizdeyken de kötü" dedi. Ben: "ya sizde en azından gol atıyor." Dedim ve muhabbet burada kapandı. en azından Kapandı sanmıştım. 15 saniye kadar sonra konuştuğum adamın yanındaki "sizde derken?" dedi. Ben: "eeee. Kem küm; Ben arkadaşım için geldim de maça" dedim. Fenerliyim tabii. Adam, "Fenerli misin" dedi. Ben de "evet" dedim. Adam güldü, biraz sonra da gizli bir iş yaparcasına elini uzattı ve gülerek elimi sıktı. ** Sanırım adam da fenerliydi. *
bugün minik bir köpek dikkatimi cekti önce.yanında oturan minik kız daha da dikkatimi cekti.neyse kücük kızla aramda şöyle bir diyalog gecti:
-bak bu da senin gibi minicik
+ihihihihi elimi yaladı
-sen cok tatlısın ondan yalamıştır.*
+adın ne senin
-yosun,ya senin..
-bikbik semanur karagün
+himm tamm ikinci adın semanur onu anladım da basındakini anlayamadım.
başındaki tokayı gösterir.
+bu mu
-hayır semacım iki ismin var ya ilkini soruyorum
+toka bu.
-tamam semacım tamam o toka
+bu da benim gibi minicik dimi ***
sema kendine iyi bak ben gidiyorum sema soruyu yanlış sordum rezil ettin beni sema ah sema sen ne tatlı kızdın öyle sema *
1. sınıflar güz dönemi vizesindeyiz.başrol oyuncusu dersi alttan almaktadır.sıralar kolçaklıdır, hocalar olası kopya durumlarını önlemek için sıraları ayarlamaktadır.başrol oyuncusu birinin sandalyesine çok yakına koymuştur sandalyesini.ve de hocaya seslenir:
+hocam peki alltan alanlar bu sınıfta girebilirler mi?
hoca sınavı yapan hocaya seslenmek için koridora çıkar.
-hocam burda hem alttan hem de yandan almak isteyen bi' öğrenci var.napalım onu?
sınıf yarıl.
üniversite, fizik dersi... hoca hiç durmadan, deli gibi tahtaya yazılar yazıp -şunun ispatı şu, bunun ispatı bu, kuantum da aslında şu; yaaa, böyle bir şey işte fizik gibi haybeden cümleler kurarken, iki öğrenciden tüm sınıfın duyacağı şekilde şöyle laflar duyulur;
-hocam, şurda ne yaptık, anlamadım?*
+şov yaptı. önemli değil, geç...
29 ekim'de okulun bando takımında çalınacaktır ve öğretmen ayakkabı olarak illa ki (bkz: corcık)istemektedir. o ayakkabılardan nefret edilmesi ve tek sefer giyilecek olması nedeniyle satın alınmak istenmez ve yakın bir arkadaştan ayakkabısı istenir. tek sorun arkadaşın erkek ve ayak numarasının 42 numara oluşudur. * ayakkabının önüne arkasına yanlarına tıkıştırılan pamuklarla bu sorun halledilir. * derken bayram sabahı resmi geçit başlar derken sessizce önünden geçilmesi gereken protokolün karşısında ayakta bir eksiklik hissedilir ve arkaya dönüp bakıldığında ayakkabının bir yanda içine tıkıştırılanların diğer bir yanda olduğu görülür. tüm bando takımının kahkaları arasında seke seke arkaya dönülür ve ayakkabının üstüne basılıarak giyilerek bando çalmaya devam edilir.
lisede ingilizce dersinde tahtaya kalkıp fill in the blanks yapılmaktadır. sıra olayın kahramanı elemana gelir. cümle beyzbolla alakalıdır. bizim eleman kendinden gayet emin bir biçimde baseball kelimesinin basketball olacagını düşünerek baseball'a k ve t harflerini ekler yerine oturur. sınıf ise o sırada yarılmakla meşguldür.
sabah gevezenin programında dinlediğim beni koparan olaydır. telefonla yayına bağlanan bir ablamız anlattı. annesi karadenizliymiş, her gün fıkra gibi yaşıyorum zaten falan dedi. olaya geçelim pek uzatmadan:
annesi üst kat komşusunu aramak istemiş telefonla, yalnız yanlışlıkla evdeki diger telefonu cevirmiş. diğer telefonu kızımız açmış:
-annen evdemi yavrum,
+bir saniye. demiş esas kızımız, içeriye annesine seslenmiş anne seni arıyorlar diye, annesi de telefonda olduğunu daha sonra aramasını söylemiş. kızımızda aynen yapmış tabi, anne de bunu duyunca tamam daha sonra ararım diyip kapatmış telefonu.
(bkz: ya böyle anlatınca komik olmadı ama bizi yarmıştı yaaa)
(bkz: bu da böyle bir anımdı)
anneyle en yakın markete* gidilir anne tüm yol boyunca belindeki ve sırtında ki ağrılardan bahsetmistir alısveris yapılır para odemek icin kasa onunde kuyruga gecilir,kasanın yanında ki stand da ok *kutusunu goren anne ** kutuyu ezcanelerde satılan bel yakılarından sanarak can hırac sekilde kasada ki cocuga sesini duyurmak amacıyla "cocugum bu sırt agrılarına iyi gelen yakılardan mı" diye sorar soru ustune kasada ki cocuk ,ben ve sırada bekleyen onca ahali yarılmıstır anne ne oldugunu anlamadan kasada ki cocuktan son noktayı koyan cevap gelir "hayır teyzecigim o size gore bisey degil".
5-6 yıl önce adana'da yaşanan bir olay
sinemaya giden bir grup genç olarak çıkısta haliyle bi yemek yeme ihtiyacı hissetik.siparişleri verdik bekliyoruz.
o sırada elemanlardan biri"abi ben bi lavaboya gideyim"der.lavabo paravan arkasında bir yerdedir.
kalkan arkadas paravanın önünde mücadele etmekte,paravanı zorlamakta;sonra yarılmaya neden olan cümle gelir,"abi bu kapı neden açılmıyor?
bir yanda kopan bi ögrenci toplulugu artı garson artı olaya şahit olan diğer insanlar,diger yanda rezil olan arkadas..*
lise zamanı, sabah zar zor uyanılmış servise binilmiş servis söförümüz mahmut abiyle geyige başlanmıştır. arkadaşlar falan geyik uc noktalara kadar gelmiştir. o ara bir belediye kazısına doğru yakaşıyoruz yaklaşık 50 cm genişliğinde 1 metre derinliğinde, herkes yolu değiştireceğini düşünürken gözlerini hafifçe kıstığını görüyorum. başlıyoruz gazlamaya, abi hızlı gecersen olur, şimdi dolaşacaz bir saat falan, nolcak biraz basarsın gaza hoop geceriz, gaza geliyor ve yavastan hızlanmaya başlıyor. tam cukurun oraya geldiğimizde direksiyonu kendine doğru çekiyor, bisiklet sanki abura koyim, direksiyonu çek biraz gazla hoop önü kalksın servisin. kalıyoruz, dingil falan kalmamış arabada.
vakti zamanında bir muhasebe bürosunda yaşanmasına rağmen, halen daha akla geldiğinde sidik keseme baskı oluşturmayı sürdüren olaydır.
günlerden bir gün, okuma/yazma olayını pek çözememiş olmasına rağmen ticaretle * uğraşan bir abimiz fatura defterini muhasebeye -yani bize- bir elemanı vasıtasıyla yollar. bir de not düşmüştür, "hedö köyü hödö camii derneği 'ne 1000 ytl. lik fatura kesilip fatura adresine yollanacak."
bu çok saygıdeğer müşterimizin ricasını hemen emir telakki eden elemanımız, o anki stoklara bakarak faturayı keser ve kargo ilen yollar. bir görevin daha üstesinden gelinmiş, iş başarmanın dayanılmaz hafifliğiyle 2 gün sular seller gibi geçmiştir. derken telefon acı acı çalar. telefondaki; okuma/yazma olayını pek çözememiş olmasına rağmen ticaretle uğraşan bir abimizdir. elemanın suratının girdiği renk, model, desen ve şekilden bu abimizin sürdirek sövdüğü anlaşılmaktadır. telefon kapandığında olayın rengi belli olur.
bizim çok zeki elemanımız stoklarda şişmiş olan condomun anlamını bilmediğinden, cami derneğine dayamıştır kutu kutu. dernek başkanı bu abimizi, bu abimiz de bizim elemanı fırçalamıştır.
97-98 yıllarında, babanın yanında çalışılmaktadır. elektronik işiyle uğraşıyoruz, dolayısıyla bazen evlere tv ayarlamaya, servisliğe gidilebiliyordu.
tv sinde sorun olduğunu söyleyen bi bayanın evine servise gitmiştim.
eve gittiğimde 5-6 yaşlarında sinsi sinsi bakan bi veletle karşılaştım.
hiç durmadan konuşuyordu, ben tv yi ayarlarken yok o niye öyle, bu niye böyle binbirtürlü soru sorarak delirtti beni. bi yerden sonra cevap vermemeye başladım. annesi mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu.
velet gıcık olmuştu bana, artık soru sormuyor direk küfür ediyordu. salak, aptal derken pat annesi girdi içeri,
- oğlum ne kadar ayıp, niye küfür ediyorsun abiye ?
+ ama anne oda bana ananı .ikim dedi!
b dumur...
ulan velet olur ya bu yazıyı okuyorsan, bilki iyi dileklerimi iletiyorum sana.
sene 2007, yer almanya, okul hamburg teknik üni., arkadasimin basindan gecen olay.
arkadasim bir hocadan tez konusu almistir ve hocaya bir türlü ulasamamaktadir. hocadan tez almis baska bi meksikali arkadasa mail atacaktir ve hocayi soracaktir.
mailin cc kismina yanlislikla hocanin ismi yazilmistir ve mail su sekildedir:
"hi mario,
do you know where is that motherfucker buse *, anyway i cannot write the fucking thesis..." **
tam send tusuna basarken hocanin ismi görülür cc de ama artik cok gectir. gecmis olsundur. o anda gözden damlayan bir damla yas cok sey anlatmaktadir. bir türk hocaya bunu yaparsan okulu bitirmek hayal olur. adamin genisligi gözlerimizi yasartmisti ve anlayisla karsilamisti. ilginc tabi.
okulda bir kız ders arasında bir arkadaşın yanına gelir. ve muhabbet başlar.
kız: ya ben senle bişiy konuşcaaaam
ali: olur tabi, nedir sorun?
kız: benim bi arkadaşım vaaaeeıır, senden çok hoşlanmış
ali: ee kimmiş bu?
kız: senle çıkmak istio ama utanıyomuş kendi gelip söyleyemedi
ali: ben adam yemiyorum ki
kız: ya olsun o utanıyo sen teklifini kabul ediyomusun
ali: görmem lazım kızı
kız: dedim ya utanıyo diye
ali: ya bsg aq mal mısın nesin. ne bok olduğunu bilmeden nası çıkayım
kız: !'^++%%
evden okuduğum şehre döndüm ve akşam telefonum çaldı. arayan klimanjaro* :
- naber napıyosun canım? ya bişe sorcam senin dişin çıkmadı dimii?
- ne dişi be 20lik mi? ne alaka?
- yok hayır evde dişe benzer bişe bulduk eminsin di mi dişin çıkmadı?
- hayır bee dişlerim dişimde ne diyosun.
(arkadan babamın sesi gelir: "çıkmamış mı?"
- ya iyi misiniz dişim mişim çıkmadı yerinde dişlerim.
- ya burda aynı dişe benzer bi şey var acaba dedik senin mi çıktı?
- hayıııırrrr, kalkıyorum aynaya bakıyorum şimdi dişimde işteee.
- hıı tamam o zaman hadi iyi akşamlar görüşürüz. **
* abi ve de kardeş istanbul'da dolmuşla bir yerden bir yere gidiyoruz. hava buz gibi. kar yağıyor. yollar buz tutmuş. fena yani. ineceğimiz yer ise yokuş aşağı bir yer. şoför pür dikkat. neyse ineceğimiz yere yaklaşırken seslendim:
-şoför bey! müsait bir yerde inebilir miyiz?
şoförden ses yok. ses çıkmadığı gibi durmuyor da. ineceğimiz yeri çoktan geçtik. tekrar seslendim:
-şoför bey! müsait bir yerde inebilir miyiz demiştik! dedim.
şoförden gelen yanıt:
-bilaaader! müsait bir yer arıyorum.
kardeşim ve ben koptuk bu cevaba. gayriihtiyarı ben de şöyle dedim:
-o da doğru. *
sınıfta bir yandan sevgilisine mesaj atıp bir yandan da bize laf yetiştirmeye çalışan hatun arkadaşımız ve yanımda oturan kankam arasındaki muhabbetten alıntıdır. (B: Hatun G: Erkek)
B: (biraz safça) Yılbaşı ne zamandı?
G: (bu daha safça) 1 Ocak'ta
B: Hımmm... Sagol.(olayın vahimiyetinin farkında bile değil. Muhtemelen sevgilisinden gelen mesajı okuyor heyecanla.)
izmir-buğdaycılar halı sahasında devamlı gördüğüm uzun sakallı amcanın ateş istememle beni güldürdüğü olaydır; maca cıkmadan son bir cuwara yakayım dedim. baktım ateşim yok. amcamın sigarasını görünce gidip ateş isteyeyim dedim. ateşiniz var mı? dediğimde elini anlına koydu, ilk başta pek anlam veremedim tekrar sordum belki duymuyordur diye. eli anlında yok gibi dedi. gülümsedim ve sigara yakacak kadar ateşiniz olsa bir terslik olurdu zaten dedim. kısa bi gülüşmeden sonra sigaramı yaktım. teşekkür ederim dedim. gelen cevapla beni tekrar güldürdü bey amca: afiyet olsun, burnundan gelsin.
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
felixdecat ve arkadaşı ps salonuna gitmiştir. uygun bir yer bulup oturduktan sonra oynamaya başlarlar ve biraz zaman geçtikten sonra yan masaya iki andaval gelir. * bu iki andaval ps kolundaki tüm tuş kombinasyonlarını denedikten sonra oyunu çalıştıramayacaklarını anlar ve felixdecat'e dönerek şu cümleyi sarf eder:
- pardon siz bizim kollarla oynuyorsunuz sanırsam?
+ benim kolu verim ödeşelim demedim diyemedim. içimde uktedir...
yaklaşık 7-8 kişilik arkadaş gurubu eşşek yüküyle aldıkları içkileri içmek için bir evde toplanırlar. başlangıçta herşey normaldir. seviyeli muhabbetler, bir birlerine sevgi-saygı kuralları çerçevesinde yaklaşmalar falan filan...
aradan geçen 1-2 saatlik zaman dilimi sonrasında alkol beyinleri yavaş yavaş etkisi altına almaya başlamıştır. seviyeli hitap şekilleri yerini lan lı lun lu konuşmalara, " sözünü balla kestim " tarzı nezaket içeren cümleler " ulan kapa çenenide bi dinle önce " şeklinde emir cümlelerine dönüşmüştür.
alkolun beyinleri tamamen esir almaya başladığı gecenin ilerleyen saatlerinde olay artık " enseye şaplak göte parmak " şekline dönüşmüştü. bir birlerine siz li biz li hitap eden kitle artık;
- hişşşş bana da bi kadeh koy lannnn
+ önden mi, arkadan mı koyiimm hahahuuu
şeklinde cereyan ederken grupun en sıska, en sessiz elemanının tuvalete gitmesiyle birlikte kulakları sağır edercesine bir gürültü eşliğinde ağzı burnu kan içinde, " ahhh kolummmm kırıldı " feryatları atarak odaya girmesi bir oldu.
apar-topar 5 kişi taksiye binerek hastanenin aciline giriş yapılır. yaralı kişinin feryatları tüm hastaneyi inletirken doktor gelir ve olaylar gelişir.
dr: doktor y.k. : yaralı kişi p:polis t: taksici
dr : ne oldu neyin var?
y.k. : kolum kırıldı.
dr : ( eliyle hafiften kırık olduğu iddia edilen kolu tutarak ) kırık falan yok ama istersen alkolle mücadele ünitesine yönlendirebilirim seni.
y.k. : ne biçim doktursun sen be ? kırık işte kardeşim aha ( kolunu göstererek ) görmüyon mu ?
dr: : ( arkasını dönmüş yavaştan uzaklaşmaktadır ) hemşire hanım güvenliğe haber verin dışarı çıkartsınlar şu sarhoşları.
y.k. : gel lan buraya abura kodum herifi!!! ne biçim hastane lan burası, tıp bilimine olan inancımı sarstınız be hepinizin abura koim emiiii.
p : ne oluyor kardeşim? ne bağırıyosun? kırık mırık yok kolunda hadi çıkın gidin burdan
y.k. : bırak lan kolumu emniyete inancım zaten yoktu iyice yerle bir ettin bırak beni.
p : istersen karakola götürüp inancını tazeleyim ha koçum.
bu sırada hastaneden çıkılmış ellerde sigara ile taksiye binilmiştir.
t : çocuklar sigaraları atalım.
y.k. : yeşilaycı mısın abi hayırdır.
t : yeni yasa geliyor, bundan sonra yasak sigara içmek.
y.k. : şimdi bu yasa çıkınca ben takside sigara içemeyecekmiyim?
t : hayır.
y.k : ben böyle yasağın taaa aburaaa koim.
taksiden de atılınca yaklaşık 5 km lik ev yolu yürüyerek digilmek zorunda kalınır...
olay Bundan yaklaşık 3 yıl kadar önce gelişmektedir...
- sevgilinin evine gidilir. Biraz oynaşmadan sonra sevgili bakire olduğu için anal seks yapılır... Akşam eve döndükten sonra bir mesaj sesi duyulur. fakat Telefon uzakta olduğundan ve üşengeçlikten(!) "Anne şu mesajıma bir bakıver, kim, ne diyor?" diye anneye seslenilir. Ardından annenin sözüyle yer yarılır ve içine girilir: "Sevgilinden geliyor, kanaması varmış da, yanlış yere mi yerleştirdin diye soruyor."
kaynak: bir arkadaşım tarafından şahsıma atılmış bir mail.
