ders ingilizce
lise 1
kaç yıl oldu hatırlamıyorum.
hoca soru sorar. ceketin iç cebinde siemens cx70 *. tuşlar iri iri olduğundan açma tuşuna denk gelen kol sayesinde bir gürültü çıkartır. tabi yasak olduğu için kameralı telefon, ingilizceden pek haz etmeyen ben haykırarak ben cevaplıyım hocam diye tutturum. o sırada telefon susar, başka birisini kaldırır hoca ve kıl payı tehlike atlatılır.
Yer öğretmenler odası yanı.
3 habersiz genç *** bir öğretmeni çekiştiriyorduk ve öğretmeni de öğretmenler odasının karşısındaki sınıfta olduğunu şarkı söylediğini sanıyorduk.
öğretmenler odasının kapısı açık.
biz konuşurken bir arkadaş odaya baktı ve odada o çekiştirilen mazlum hocayı görüverdi.
konuşamadan uzaklaştık.
ilkokul birinci sınıfız şimdi.
Mücahit diye bi arkadaş dersin başından beri parmak kaldırıyor tuvalete gitmek için. Öğretmende ya görmemezlikten geldi yada görmedi.
Mücahit- Öğretmenim tuvalete gidebilir miyim?
Öğretmen- Git yavrum.
Ve kapıyı açtığı an mücahit oracıkta sulayı verir.
lisede sanat gecesi düzenlemiştik.şiirler,danslar falan.ilk şiir benimdi okudum atilla ilhandan 3. şahsın şiirini.sonraki görevim ise sunuculuk ve dekor, fon müziği gibi işlere yardımcı olmaktı.taktım şu kulaklık-mikrofon ikilisini neyse arkadaş çıktı sahneye şiirini okudu dekor olarak mum koymuştuk sahneye bunun şiiri bitti perde yavaşça kapandı biz o arada mumları kaldırıyoruz çünkü birazdan dans gösterisi var.mumları acele acele taşırken birden ayağım takıldı ve düştüm mum elime çarptı mikrofonu unutarak "ahh yandım amına koyiim" diye bağırdım.tabi tüm veliler,hocalar,müdür iptal.
üniversite 2. sınıftayken türk halk edebiyatı dersteyiz. konu halk edebiyatında köroğlu. hocamızda azeri bir prof. şivesi konuşmaları azeri türkçesiyle. köroğlu üzerine azeri türkçesiyle, türkiye türkçesiyle kitapları var. köroğlunun bir hikayesini anlatıyor hoca dalmış baya konuya. konuda yarak diye bir kelime geçti. bütün sınıfın dikkati direk o kelimeye çekildi tabii. hoca yarak dedikçe gülüşmeler oluyor baya sınıf dağıldı. dayanamadı biri ordan sordu:''hocam bu yarak ne demek?'' diye. hocada gayet güzel bir biçimde yarağın azeri türkçesinde silah anlamına geldiğini anlattı. tabii sınıf aldı bi kere gazı. hoca yarak dedikçe kahkalar falan derken sınıfta kızın biri gülüşmeler olunca öteki anlamını anlayıp:
-ııyyyyyyy iğrençsiniz, midem bulandı deyip dışarı çıktı.
hoca arkasından 10 saniye baktıktan sonra,
-hayatında kaç kere görmiş ki iğrenir. dedi ve sınıf koptu. ders orada bitti.
lise iki de sözel sınıfında evet bide sözel sınıfında
hocanın bir kıza osmanlı haritasında anadoluyu göstermesini itemesi, kızında kırım dan irana ordan italyaya kadar heryerde el gezdirip anadolunun nerde olduğunu bilememesi. sınıfın en tenbel öğrencilerinden birinin ben gösteriyim diyerek anadoluyu göstermesi bide üstelik lan insan yaşadığı yeri bilmezmi demesi.
ingilizce dersinde hoca, bir doktor-hasta diyaloğu yapıp canlandırmamızı ister ve olaylar gelişir. bir erkek arkadaş hamile bir kadını canlandırmaktadır. doktor olan arkadaşıyla beraber tahtanın önüne geçer ve derdini anlatmaya başlar:
yıl 2003 , sınıfta kargasa oldu kağıt savası vs. bana gelen kagıdı tam atacakken öğretmen gördü ve bana cıkmamı söyledi. Ben de çıkmıyorum dedim. 2 dk sürdü bu çıkıcaksın , çıkmıcam. En sonunda ağlayarak sınıfı terk etmişti hoca üzülmüştüm lan.
Sınıfın en haylaz çocuğu 112 yi arayıp "benim ateşim çıktıda fitil bulamadım. Soğuk salatalık soktum olur mu?" demesi ile karşıdaki kişinin aniden telefonu kapatması bir olmuştu. Sınıfça gülmekten bir hal olmuştuk.
Nevruz Bayramı'nda okul günü ve lise 2. sınıftayız arkadaşlarla dersin ortasında hoca arkasını döndü, bir hevesle yere silgi kağıt ne bulursak attık ve onları yaktık... sonrada üstünden sırayla atladık hoca gördü haliyle ilk başta bağırdı sonra pek takmadık devam ettik herkes atladı hocanın kanına girdik hep birlikte halay çektik sonradan hoca teker teker bize iki fiske attı ama değmişti açıkçası....
dersanede 4 arkadaş hocaların verdiği testleri uçak yapıp aşağı attık. Öyle 3-4 değil. Bir gün boyunca derse girmeyip pencereden uçak attık. Sonra ki gün gıcık geometri hocası pencereden dışarı bakıp " gördünüz mü ne yapmışlar her tarafı kağıttan uçak olmuş sokağın". Tabi tüm sınıf bize bakınca bizde itiraf etmek zorunda kaldık.
Kadın da bizi o derse almayıp yaklaşık 200 tane kağıttan uçağı yerden toplattı.
(bkz: vay anasını)
lisede yangın tatbikatı yapılırken hocama "hocam okulu yakalım çok gerçekçi olur" dedikten sonra hocamın verdiği "tamam biz de seni çatıdan atalım daha gerçekçi olur" demesiyle olduğum yere çakılmış kalmıştım resmen.
behr-i zamanda, anadolu'nun bir üniversitesinde, uluslararası iktisat dersinde yaşanmıştır.
Huysuz mu huysuz, ters mi ters bir prof, teklifsiz eğrilerini anlatmaktadır. bir ara öğrencilere döner ve orta sıralarda oturan bir şakirti işaret ederek, önündeki şeyin ne olduğunu sorar.
Hoca: o ney evladım?
Öğrenci: ney hocam.
H: O sıranın üstünde kılıfın içindeki şey.
Ö: ney hocam, ney.
H: lan adamı hasta etme dalga mı geçiyon sen benle?
Ö: (öğrenci nesneyi havaya kaldırarak) Hocam, bunun adı ney. Buna ney derler. üflemeli çalgılardan hani.
hocanın kırmızıya çalan suratıyle birlikte sınıf kahkahalara boğulmuştur. iyi de olmuştur.
bir dersten sözlü sınav oluyor, hocanın odasına sınav için tek tek giriyoruz. herkes ortalama on dakika odada kalıyor. sırada okula hiç gelmeyen arkadaşımızda. odada kalma süresi ortalama bir dakika. şaşırıyoruz???!!!
+ ne oldu olum.
- sınav bitti.
+ niye erken çıktın?
- odaya girdim. hoca "sen kimsin, ne istiyorsun" dedi.
- sınav için geldim hocam, dedim.
- ben seni hiç görmedim yavrum, dedi.
- ben de sizi hiç görmedim hocam, dedim.
+ eee???
- seneye görüşelim o zaman, çıkabilirsin, dedi.
sınıf başkanı seçimi vardı. herkes seçmek istediği kişinin adını kağıda yazdı ve hocaya verdi. sonra hoca sırayla okudu kağıtları en son kalan kağıdı açtı ve kahkahayı bastı. malın biri kağıda 'ben' yazmış. sonra kim olduğu çıktı tabii ortaya ve onu ömür billah başkan seçmedik.
ilkokul ikinci sınıfta, bir cuma günü son dersteyim. çişim geldi. öğretmenden izin almaya çalıştım ama evde yaparsın diye vermedi. ulan çiş çiş derken arkadan bi de kakam geldi. eve zaten servisle gidip geliyorum o zamana kadar mutlaka işicem. istiklal marşına çıktık. küçük masum bir osuruk geldi. yapayım dedim, yaptım. sen misin osuran? önden arkadan allah ne verdiyse çıktı. serviste boş koltuklara oturamadım bu yüzden. arkadaşlar falan oyun oynatmaya çalışıyor. rezil olduğum yetmezmiş gibi paçalarımdan akmasın diye pantolonumu çorabımın içine koydum. eve gittiğimde zaten acı gerçekle karşı karşıyaydım; annem ve çılgın terliği.
4. sınıfın ilk günüydü. istiklal marşı bitti ve koşa koşa sınıfa girmeye başladık. benden daha atik zekeriya isimli çocuk tam kapıdan girmişti ki şlaps diye çelme çaktım. sinek gibi öğretmenin masasına yapıştı piç. 7 dikiş attılar kafası yarıldı.
bir başka yaran anım ise, maç oynarken oldu. penaltı olmuştu. çekilin tipini siktiklerim diye topun başına geçtim. bi abandım canan isimli kızın kafasına geldi. o da hemen arkasındaki seda'ya çarptı. keçi gibi tokuştular 5 dikiş de onlar yedi. çok üzüldüm ama... çünkü bir daha penaltı kullandırmadılar.