ara sokakta yürümekteyim, kulağımda kulaklıklar. Müziğin sesinin sonuna kadar açık olmasından mıdır bilmem, ayağımı yere biraz sert vuruyordum galiba. Önümde yürüyen çocuk -takip ediliyor hissine kapılmış olacak ki- yürürken döndü, bana bir baktı, yine devam etti yoluna. devam etti etmesine de, birkaç adım sonra ben onun yaklaşık 3-4 metre uzağında iken, tam benim sağ sokağa döneceğim köşede durdu, yere düşünceli düşünceli baktı. Tabi ben bu arada yürümeye hiçbir şeyin farkında değilmişim gibi devam ediyorum. Kendi içinde küçük bir münakaşa yaptıktan sonra dümdüz yoluna devam etti. ben de o tam devam etmeye başlamışken ve gözleri yan yan üzerimdeyken sağ sokağa döndüm. işte o sırada içimden şunu demek geldi: *
içimizden geçirdiğimiz veya kendi kendimize konuştuğumuz durumlardır.
dersin hocası ilk üniversitenin 1088 yılında bologna'lı öğrenciler tarafından kurulduğunu ve amacının dönem yönetimine karşıt görüşlerin tartışıldığı yer olduğunu anlatırken;
-kurdunuz da iyi yaptınız aq...kendi aranızda tartışsaydınız ya!
yine dersin bir hocası sınavda kelime sayısından bahsederken;
-saydın da noldu aq kelime hazneni mi geliştiriyorsun!
yüzyüze konuştuğun bir insanın dişine takılmış (genellikle maydonozdur) iğrenç şeyleri görünce;
-aq midem ağzıma geldi.ağız ağız değil ki belediye çöplüğü!
maçtasındır, faul olur ve hakem sana sarı kart gösterir. ikinci sarı kartı yememek için bir şey diyemezsin ama biraz uzaklaşıp;
-avradını siktiğimin adamı da altıma yatmasaydı, burası yatak değil ki nazik davranayım!
otobüse binersin, ortama bir koku yayılır ama yolcular öyle soğuk kanlıdır ki, onlardan beklemez;
-lan yoksa benden mi kaçtı! aq kız alırsa kokuyu gitti karizma!
yataktasındır ve kız sana dönerek;
-senden önce bir kez yaptım. der,
yine içinden -aq bacağım girecek o adam da neymiş öyle!
karşındaki kız daha önce de izlediğin biridir ve yine onu izlerken ayağın kayar düşersin, götün öylesine acırki suratın kıpkırmızı iken o kız sana yaklaşır;
-bir şeyin var mı?
--hayır hayır sorun değil... derken; aq götüm kırıldı ama erkeklik işte! dersin.
içses durduk yere anlamsız bir şekilde şu cümleyi kurar:
- onun dişi doğasına saygı duyuyorum.
+ kimin olm kimin?
- onun.
+ o kim.
- o
+ ulan ne salak içsesmişsin sen tamam sus.
20 saniye sonra yine başlar:
- onun dişi doğasına saygı duyuyorum.
+ kimin olm kimin?
- onun.
+ o kim.
not: günlerce böyle sürdü bu kelimeye içsesim kitlenip kalmıştı galiba tıp literatüründe veya psikolojide bu hastalığın bir tanımı var sıkıntıdan ortaya ikiye yarıyordu bu yaran içses beni.
- ne bahane uyduracam şimdi geçen hafta hastaydım, ondan önceki hafta çek cirodaydı.(borçlu)
- ulan ne biçim yemek mına koyim böle işin (yemek davetinde)
- aha arif bindi hemen cama dönmem lazım yoksa gene dolmuş parasını ben ödemek zorundayım (dolmuşta)
- bir kerede elini cebine at beeee (kız arkadaşla sosyal faaliyetler)
- hadi olum öp şunu başarabilirsin (sinemada)
baba : ooo evlat hoş geldin.
ogul : hoşbulduk baba.
baba : nasıl hayat nasıl gidiyo anlat.
. .
. .
. .
. .
oğul :( aha geliyo şimdi sıra derslere nasıl kaçıçaz şimdi? )
-benim neremi beğeniyosun aşkım ?
+yavrum senin her yerin ayrı bi güzel..
+içses:ulan götün büyük,bacaklar yamuk,saçlar dökük,meme desen yok ulan ne işim var benim senle !!!
özellikle üniversitenin staj kısmında yaşanıyorsa muhatabı daha çok işveren bir diğer deyiş ile "patron" olan iç seslerdir. her gün kendisine içerlerden bir yerlerden sayılır sövülür. genelde şöyle seslenilir;
- şu tipe bak, önce insan ol insan. sabahtan beri insanlıktan çıktım uleeeyn!
gibi.
lakin belli edilmez. devamında yüze çakma bir tebessüm yerleştirilir. patron çakmasın, aman diyeyim staj yanmasın.**