mutluydum, kız arkadaşımla bir yıldan beri nişanlıydık ve evlenmeye
karar vermiştik.
ailem bize her türlü yardımı yaptı, arkadaşlarım cesaretlendirdiler
ve kız arkadaşım rüya gibiydi!!. ama beni rahatsız eden bir şey vardı;
nişanlımın küçük kız kardeşi!.
müstakbel baldızım açık, saçık giyinen, yirmi yaşında bir afetti.
ne zaman yanıma gelse öne eğilip iç çamaşır şovu yapardı.
bunu başkalarının yanında yapmadığı için temkinli olmalıydım.
bir gün baldız düğün davetiyelerini kontrol etmek için beni yanına
çağırdı.
yanına vardığımda yalnızdı, yakında evleneceğimi, bana karşı engelleyemediği ve engellemek istemediği duygu ve arzularının olduğunu kulağıma fısıldadı.
kendimi ablasına adamamı ve evlenmeden önce benimle yatmak istediğini söyledi. söyleyecek bir şey bulamadım. tamamen şoke olmuştum.
- ''yukarı yatak odama çıkıyorum ve eğer beni istiyorsan yukarı gel'' dedi.
afallayıp kalmıştım, merdivenleri çıkarken arkasından şok içinde
bakıyordum. merdivenlerin sonuna vardığında pantalonunu çıkartıp
aşağıya bana doğru fırlattı.
birkaç dakika öylece kalakaldım.
sonra arkama dönüp ön kapıya doğru yürüdüm.
kapıyı açtım ve evden çıkarak arabama doğru yürümeye başladım.
müstakbel kayınpederim dışarıda bekliyordu.
gözyaşları içinde, sevgiyle bana sarılarak,
- ''küçük sınavımızı başarıyla geçtiğin için hepimiz çok mutluyuz,
kızımıza senden iyi bir damat bulamazmışız ailemize hoşgeldin''.
oysa şu ana kadar kimseye itiraf edemedim, prezervatifimi almak için arabaya gittiğimi.
insanların abartma sanatını kullanarak değişik hallere getirdiği eğlendirici ve güldürücü hikayelerdir. özellikle dertli zamanlarda bakılıp gülünmesi tercih edilmelidir.
Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet'in annesi akşam yemeği süresince Handan'ı uzun uzun süzer ve aslında Handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup,olmadığını merak eder. Aklını okumuşcasına Mehmet annesine der ki: Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok. Akşam yemeğinden sonra Mehmetin annesi evine döner. Aradan bir iki gün sonra Handan der ki: Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum. Mehmet yanıtlar: Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım. Oturur ve yazar: Anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum, ama almadın da demiyorum. Fakat konu şu ki: Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. Sevgiler oğlun Mehmet. Bir hafta sonra Mehmet'in annesinden mektup gelir: Sevgili oğlum: Handanla yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum. Fakat konu şu ki: Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu. Sevgilerle annen...*
izmir de belediye otobüsüne bindim. bornovaya doğru gidiyordu. arka tarafların boş olmasına rağmen kimse arkaya doğru ilerlemiyordu. şöför kimsenin ilerlemediğini görünce yerinden kalktı arka tarafa doğru "sayın yolcular otobüsün arka kısmı da bornovaya gidiyor lütfen ilerleyin" dedi ve beni benden aldı.
PARANIN GÜCÜ
18 yasindaki kiz, annesine iki aydir hastalanmadığını söyler. Annesi, cok
tedirgin olur ve eczaneye bir hamilelik testi
almaya gider ve sonuclar kizinin hamile oldugunu gosterir. Anne
cildirmistir, bagirir cagirir ve "Bunu yapan hangi domuz, bilmek
istiyorum!!!" der.
Kiz telefon acar ve yarım saat icinde bir Ferrari evin onunde durur, icinden
hafif kirlasmis saclari ve cok pahali bir elbisenin icinde manyak yakışıklı
biri iner ve kapıdan içeri girer. Anne baba ve kızla beraber otururlar.
Adam: "Kiziniz durumu anlattı" der. "Kişisel durumumdan dolayı kızınızla
evlenemem. Ancak tum sorumluluğu alıyorum" der. "Eğer bir kiz çocuğu
doğarsa, annesine bir ev, bir yazlık villa ve 1 milyon dolarlık bir banka
hesabi..."
"Eger bir erkek çocuk olursa, birkaç fabrika ve bir milyon dolarlık bir
hesap..."
"Eger ikiz doğarsa, her ikisine de 500 bin dolarlık hesap ve birer fabrika
vereceğim." der.
"Ancak düşük olursa...."
O zamana kadar sessizce bekleyen baba elini dostça adamın omuzuna koyar ve
"O zaman tekrar denersiniz evladım" der.
nerde yazilmis, kim yazmis bilmiyorum. ne yazik ki kaynak gosteremeyecegim. bana mail ile geldi, paylasiyorum.
****quoted*****
Askerlikten muaf tutulma talebi :
(Aşağıda anlatılan bu olay resmi kayıtlardan alınmıştır.)
Saygı değer Hakim Bey.
Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak bazı şeyleri bildirmek
istiyorum. Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa kavuşturursunuz.
Şu günlerde askerliğe çağrılacağım. Adım Cafer Ke........k 24 yaşındayım ve şu anda 44 yaşında olan Mahmure adındaki dul bir bayanla üç yıl önce evlendim. Evlendiğim kadının şu anda 25 yaşında Düriye bir kızı var ve babam Ferit
Ke........k ise bu bahsetmiş olduğum üvey kızım Düriye ile geçen yılın ocak ayında evlendi. Böylelikle babam, karımın kızı ile evlendiği için damadım olmuş oldu. Aynı zamanda, üvey kızım da babamla evlendiği için üvey annem olmuş oldu.
Karım geçen sene benden hamile kaldı ve Kamil adını koyduğumuz bir oğlumuz oldu. Oğlum Kamil, üvey kızım Düriye'nin erkek kardeşi ve aynı zamanda babamın da hem kayınbiraderi ve hem de torunu, üvey annemin de erkek kardeşi
olduğu için benim de dayım oldu. Babamın eşi yani üvey kızım Düriye geçen sene kasım ayında babamdan bir
erkek çocuğu dünyaya getirdi ve adını Arif koydular. Arif'te babamın oğlu olduğu için benimde erkek kardeşim ve de kızımın oğlu olduğu için de benim torunum oldu. Yani ben de aynı zamanda torunum olan Arif'in erkek kardeşi oldum.
Ayrıca bir annenin evladının babası eşi olduğuna göre bende eşimin kızının babası olmuş oldum. Aynı zamanda kızımın erkek çocuğunun da erkek kardeşi oldum. Kısacası ben şimdi aynı zamanda üvey kızım Düriye'nin oğlu Arif'in de
büyük babasıyım. Sayın hakim bey sizden ricam, benim askerlik görevimden muaf olmam yönünde karar vermenizdir.
Zira şu anda ben... Babam Ferit Ke........k'ın oğluyum. Babamın üvey kızım ile olan evliliğinden doğan Arif Ke........k'ın büyükbabasıyım. Aynı zamanda babamın torunu olan oğlum Kamil Ke........k'ın babasıyım. Bu durumda, sizde iyi biliyorsunuz ki mevcut kanunlarımız uyarınca büyükbaba, baba ve oğul aynı zamanda askerlik yapamazlar..
Saygılarımla.
Cafer Ke........k.
Not : Adıyaman ili .... ilçesi ... Asliye Hukuk Mahkemesince...
Adli Tabiplik raporunda belirtilmiş olan psikolojik rahatsızlıklarından ve
(!) aile içindeki dengesizliklerden dolayı Cafer Ke........k'ın askerlik
hizmetinden muaf tutulmasına ve askerlik şubesindeki dosyasına bu şekilde
işlenmesine karar verilmiştir
küçük, kasaba türü şehirlerde can sıkıntısı çokca olur. buralarda yaşayanların birbirlerine anlattığı çok komik hikayeler vardır. bu hikayelere gülünür geçilir can sıkıntısı dağıtılır. ne de olsa insan geçmişini değiştiremez..
hikaye aziz nesin den.
" bir gün ağayla marabası şehre gitmek için at arabalarına kurulmuşlar, düşmüşler yola. marabası elinde yular, ağa yanında yolda giderlerken ağanın canı sıkılmış, bir muziplik düşünmüş. bak demiş "şu yoldaki at pisliklerini yersen sana bu arabayı veririm" maraba şaşırmış, "ne olacak bir avuç at pisliğine bir at arabası kazanacağız" diye düşünmüş. inmiş arabadan başlamış at pisliklerini yemeye. ağada sözünü tutmuş. arabayı marabasına vermiş. kendi yuları eline almış, maraba da yanına kurulmuş. şehirde işlerini görmüşler. dönerken marabayı bir iç sıkıntısıdır, almış. "yahu ben ne biçim bir insanım, hiç insan araba alacağım diye at pisliği yer mi? şerefim iki paralık, oldu. köyde de barınamam artık diye" düşünür olmuş. ağa da yahu ben ne salak adamım bok yoluna bir arabadan oldum, diye düşünmeye başlamış. giderlerken bu sefer maraba "ağam demiş bak şu at pisliklerini yersen, tekrar arabanı alabilirsin" demiş. ağada zaten pişman hemen inmiş arabadan başlamış at pisliklerini yemeye. tekrar arabasını almış. köye yaklaşırlarken marabayı bir gülmedir almış. ağa sormuş neden güldüğünü? maraba "ağam köyden çıkarken bu araba kimindi?" diye sormuş ağa da "ee benimdi" diye cevaplamış. maraba "peki köye dönerken kimin?" ağa da "gene benim" demiş. maraba da "iyi de ağam o zaman biz bu boku neden yedik?" demiş.
BiR EŞEK ÖYKÜSÜ
Antik Yunan döneminde (MÖ 620-560 yılları arasında) Ege'de yaşayan
ünlü masalcı Ezop'un iki bin altı yüz yıldır canlılığını yitirmeyen
öyküsü:
Hikaye bu ya... Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp
insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar
verirler...
Her biri başka yöne gider.
Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir...
ikisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları
çıkmış, adeta çökmüştür.
Beygir merakla sorar:
'Nedir bu halin inek kardeş?'
inek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır:
'Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan
birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu
yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor
kurtardım be kardeş.'
Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:
'Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı
açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi!
Binmedikleri zamanlar zincire vurdular.
Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir
araba bağladılar.
Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça,
daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek
kardeş.'
inek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir.
Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir.
Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta,
gözlerinin içi gülmektedir.
Üzerinde lacivert takımlar vardır.
inek ile beygir şaşırmış bir şekilde sorarlar, 'Nedir bu halin? Neler
oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin?'
Eşek keyifli bir şekilde anlatır:
'Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı
çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu.
Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz,
yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana
haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok
bağırdım.
Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim...'
'Eee, sonra ne oldu?'
'Ne olacak beni başkan seçtiler!'
'Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?'
'Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar 'Seninle
gurur duyuyoruz' diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve
bağırdım!'
'Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?'
'Valla, yarısı anladı ama diğer yarısına anlatamadı!'