uzun bir uçak yolculuğu... gece uçusu... servis bitmiş herkes uyumuş.
arkada iki tane gay. biri hadi sevişelim der öbürü duyan olur yakalanırız falan diye karşılık verir. yok ya bişi olmaz bak deneyelim der
- hostes hanım bir kola alabilir miyim?
diye seslenir...herkes uyumuş zaten, hostes de gelmez. peki deyip sevişmeye başlarlar.
sabah olur... kahvaltı servisi başlamıştır. hostes yaşlı kadına sorar;
- teyzecim su çay ister misiniz?
- amaaannnn kızıııım... yok kalsın! gece birisi kola istedi de sabaha kadar ziktiler!
ünlü bilgisayarcı Bill Gates ölmüş. Sorgulama için
tanrı'nın karşısına çıkmış.
Tanrı demiş ki: "Bill senin durumun hakikaten karmaşık. Seni
cennete mi cehenneme mi yollamalı bilemiyorum. Her eve bilgisayar
girmesine yardımcı olarak insanlığa katkıda bulundun ama bir yandan da
Windows gibi bir rezaleti de yarattın.
Ben de senin özel durumuna göre bir şey yapacağım, cenneti de
cehennemi de ziyaret et, hangisine gideceğine karar ver." "Tamam" demiş
Bill Gates,"Önce cehenneme bir bakayım."ve inmiş cehenneme. Bir de bakmış
berrak sulu bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor, güneş
parlıyor hava süper. "Allaah" demiş Bill Gates, "Cehennem böyleyse Cenneti
hakikaten görmek isterim." Ve cennete çıkmış. Bir bakmış, bulutların
üzerinde bir yer, etrafta melekler uçuşuyor, insanlar lir çalıyor, güzelce
bir yer ama Cehennem kadar değil.
"Tamam" demiş tanrı'ya Bill Gates, "Ben cehenneme gitmeye karar
verdim." iki hafta sonra tanrı cehennemi ziyaret edip Bill Gates'in nasıl
olduğuna bakmaya karar vermiş.Gitmiş Bill'in yanına, Bill bir duvara
zincirlenmiş, alevler içinde karanlık bir mağarada ve zebaniler işkence
ediyor.
- Nasılsın Bill?
- Korkunç! Burası iki hafta önce geldiğim cehennem değil! Kızların
oynaştığı o güneşli kumsala ne oldu?
Temel matematik öğretmeni, sınav kağıtlarını okuyor, öğrenci 7 almış, rakam ile not defterine 7 yazmış, yazı ile de yazacak ama nasıl yazılır tereddüt ediyor, işin içinden çıkamamış Türkçe öğretmenine soruyor;
-hocam yazi ilan 7 yazacağum, dirabzonun de’si ilan mi yazacağum yoksa tiyarbakirin te’si ilan mi?
beyaz misyoner afrika'nın dış dünyayla tanışmamış bir kabilesine gitmiş. yıllar yılları kovalamış, kendini kabileye kabul ettirmiş, aileden biri gibi olmuş, hatta içlerinden din değiştirenler bile olmaya başlamış. her şey yolunda giderken bir sabah şefin adamları paldır küldür misyonerin kulübesine dalmışlar, yaka paça misyoneri şefin huzuruna çıkarmışlar.
- aman şefim, ne güzel geçinip gidiyorduk, ne oldu şimdi, ben size ne kötülük yaptım?
+ sus lan sus daha hala konuşuyor, bak marifetine..
derken kucağında yeni doğmuş beyaz bir bebek tutan zenci kızı göstermiş şef. misyoner saatlerce dil dökmüş. kah yalvarmış, kah mendel'den girip watson'dan çıkıp kalıtımın yasalarını anlatmış, yavaş yavaş şefi tava da getirmiş.
- ... ya şefim, işte böyle, görüyorsun bak modern genetik bilimi göstermiştir ki zenci anne babadan beyaz bebek, beyaz anne babadan zenci bebek pekala doğabilir.
şef kafayı bir sağa çevirmiş düşünmüş, bir sola çevirmiş düşünmüş.
+ hadi lan ordan, iyice keriz yerine koydun. alın götürün şunu kazığa geçirip gebertin.
şefin adamlar misyoneri yaka paça tekrar aralarına almışlar. o sırada misyonerin gözü kabilenin ağılına takılmış.
- şeeeef, şeeeeffffff! yalvarırım dinle bak. bak sizin koyunlara hepsi beyaz ama içlerinde bir tane kara. bak görüyor musun. demek ki beyaz anne babadan pekala zenci bebek oluyormuş. hadi ne olur bırak beni de tatlıya bağlayalım şu işi.
şefin suratı iyice ciddileşmiş. adamlarına bir eli işareti yapmış misyoneri bırakmışlar. bir göz işareti yapmış, hepsi 10 adım uzaklaşmışlar. şef misyonerin yanına gelmiş, kolunu omuzuna atmış, sesini alçaltıp:
+ bir gençlik hatasıdır yaptık işte olur böyle şeyler! bundan sonra ne sen aç bu konuyu, ne ben!!!
bir kilisenin çıkışında iki dilenci varmış. kiliseden çıkanlar; ilkin elinde "şu yahudi fakire lütfen yardım edin" yazısı olan dilenciyi, hemen ötesinde de elinde "isa babamız adına şu fakire lütfen yardım edin" yazısı olan dilenciyi görüyorlarmış. ne hikmetse kiliseden çıkan herkes hristiyan dilenciye sadaka veriyormuş ve kimse yahudi dilenciye yardım etmiyormuş. adamın biri bu durumu farketmiş ve yahudi dilenciye acıyıp: "dostum gidip bir havranın önünde dilensene buradan ekmek çıkmaz sana" demiş. dilenci de diğer arkadaşına "hey jack, baksana adam bize işimizi öğretiyor!!!" demiş.
adamın beyninde tedavisi mümkün olmayan bir hastalık varmış ancak tıp artık nasıl ilerlemişse beyin nakli yapılabiliyormuş.
ameliyatı yapacak doktor adamın ailesini çağırıp ameliyatın risklerinden falan bahsederken gelen soru üzerine beyin erkek bir donörden alınırsa 50, kadından alınırsa 70 bin dolarlık maliyeti var demiş.
aile bireylerinden biri "demek kadınların beyni daha kıymetli" deyince hoca durur mu yapıştırmış cevabı:
"onlarınki az kullanılmış oluyor!!"
zamanın birinde çok zengin ve yaşlı bir adam, çok sevdiği karısını kaybetmiş. bunun üzerine yemeden içmeden kesilen adam hastalanmış ve ölüm döşeğindeyken kendisine bakması için bir hemşire tutmuş. hemşire o kadar güzel, ilgili ve şefkatliymiş ki, bizim zengin bu genç kıza aşık olmuş ve yeniden hayata tutunarak hızla iyileşmeye başlamış.
iyileştikten sonra ilk işi güzel hemşireyle evlenmek olmuş. bizim zengin güzel eşini her konuda mutlu edebiliyormuş. yatlar istese yatlar, katlar istese katlar alıyormuş. ancak arada ki yaş farkından dolayı hemşireyi yatakta mutlu edemiyormuş. naparız ne ederiz derken, dönemin ünlü papazına gidip aman dilemişler. papaz çifte, zenci bir köle tutmalarını ve onlar birlikte olurken, kölenin havlu sallaması gerektiğini bunun sorunlarını çözeceğini söylemiş. akşamına hemen bu fikri uygulamışlar ancak, hemşire yine mutsuz, fikir işe yaramamış. duruma oldukça kızan yaşlı adam ertesi gün tekrar papazın kapısını çalmış. fikrin işe yaramadığını, eşinin mutsuzluğunun devam ettiğini söylemiş. papaz biraz düşündükten sonra, adama köleyle yer değiştirmesini, köle ve eşi birlikte olurken havlu sallamasını söylemiş.
hemen akşamına bu fikri denemişler, zenci ve kadın birlikte olurken bizim zengin ihtiyar havlu sallamış. orgazm üstüne orgazm yaşayan kadın artık yorgunluktan birlikte olamayacak hale gelince, bizim zengin ihtiyar yüzünde bir gururla zenci köleye dönüp, elindeki havluyu sertçe silkeledikten sonra, "gördün mü koçum, havlu böyle sallanır!!!" demiş.
temel afrika’ya safariye gitmiş. ilk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş.
ingiliz; ben bugün 1 gergedan vurdum.
fransız; ben de 1 aslan vurdum.
temel ; ben de 1 noşut vurdum.
ingiliz ile fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar.
ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar.
ingiliz : ben 2 kaplan vurdum
fransız: ben de 1 fil vurdum .
temel: ben 4 noşut vurdum .
ingiliz dayanamamış sormuş ; kusura bakma ama noşut nasıl bir şeydir? bunca yıllık avcıyım hiç duymadım ?
temel ; ben de ilk defa burda gördüm. kara kara bir şeyler, insana benziyorlar. ellerini kaldırıp no şut no şut diye bağırıyorlar!!!
Adam otomobil almayı düşünüyor
Gazetedeki ilanlara bakıyor..
Derken, o da ne,
"250 DOLARA MERCEDES"
Yanlış basılmış deyip sayfaları çeviriyor
Ertesi gün yine aynı sayfa, yine aynı ilan
"250 DOLARA MERCEDES"
Hata devam ediyor diye düşünmüş....
Ertesi gün yine aynı sayfa, aynı ilan....
"250 DOLARA MERCEDES"
Bi dakika yaa bi arayıp ikaz edeyim, yanlış yapmasınlar deyip numarayı
çevirmiş....
Çok kibar ve güzel sesli bir bayan cevap vermiş,
-Buyrun beyefendi
-Hanımefendi, gazetede bir mercedes ilanı var, siz mi verdiniz?
-250 dolara yeni bir süper lüks mercedes, bunu soruyorsunuz sanırım
Evet, zaten sadece siz aradınız.
-Yani, ilan doğru mu?
-Evet beyefendi, arabayı almak mı istiyorsunuz?
-Yani 250 dolara mercedes öyle mi..?
-Evet..
-A ar arab araba ara arabayı gö gö göreb görebilir miyim?
-Tabii adresi vereyim yazın...
Adam hızla yola düşer, şehir dışındaki adresi bulur, görkemli bir malikanedir.
Bahçeden girer, zili çalar, Bir uşak kapıyı açıp adamı salona alır.
Güzel, genç ve alımlı bir bayan gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı...
-Hanımefendi, ara ara aa aarabayııı g ggö görebilirmiyim?
-Tabii ki, buyrun garaja gidelim
Garajın kapısı açılır,... pırıl pırıl, özel yapım, son model mercedes
tüm ihitişamıyla orada.......
-Ha ha han hanımefendi, a a ara araba ça çal çalışıyormu?
-Alın anahtarları deneyin
Adam elleri titreyerek arabaya oturur, anahtarları takıp marşa basar,
araba saat gibi çalışmaktadır.
-P pepekii, y yü yürüyormu? Diye sorar
-Bahçede bir tur atın isterseniz
Adam bahçede bir tur atar, evet... Mercedes şahane... Geri döner ve sorar
-Şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilirmiyim yani?
-Evet Beyefendi, aynen öyle
Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır.
Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır,
-Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın
Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-Hanımefendi, allahaşkına ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın,
yoksa delireceğim!
Kadın buruk bir kahkaha atarak "pekiyi", der. Ve çantasını açıp bir
kağıt çıkartır
-Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin
bıraktığı mektup:
Bakın ne diyor:
"Sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet...Sana evi,
çocukları, eşyaları, şirketlerden birini, sahildeki yazlığı
bırakıyorum. Senden bir küçük ricam olacak: Lütfen garajdaki mercedesi
sat ve parasını bana yolla"
nadide bir örnek: temelle fadime doktora gitmiş, fadime'nin şuram ağrıyor buram ağrıyor faslından sonra doktor demiş ki, fadime hanım sizin midenize bir şey dokunmuş. temel de doktora dönmüş demiş ki doktor bey teveccühünüz.
işyeri sahibinin karşısında satış mümessili ürününü övmektedir.
- efendim bu insansı kadın endüstriyel robotumuz bir sekreterin yaptığı bütün işleri hiç itirazsız yapar. her türlü bilgisayar programını kullanabilir. bütün şifreleri kırabilir. temizlik yapar, ütü, yemek, bulaşık elinden gelir. izin istemez sgk diye diretmez, maaş, ikramiye ile işi yoktur. bir sarjla 15 gün çalışır üstelik bir aylık maaş fiyatına. size kredi kartına on taksit de yaparım.
+ tamam kardeşim, iyi güzelde biz patronlar yani nasıl söyleyeyim sekreterlerden başka hizmetler de bekleriz.
- ne demek efendim. kamasutrayı yalayıp yutmuştur. on saniyede soyunup, on saniyede giyinebilir. hayır kelimesi lisanında yoktur. elleme, ısırma, mıncıklama, demez. bir işaretinizle hizmete hazırdır.
+ tamam beni ikna ettin. ver bakalım bir tane.
satışı yapıp, ödemeyi alan eleman sevinçle merdivenlerden inerken yukarıdan korkunç bir çığlık sesi duyulur. olduğu yerde kala kalan eleman.
- eyvah arka deliğin otomatik kalemtraş olduğunu söylemeyi unuttuk.