köyden yeni gelen hedecan "h" babanne "b"
h: havalar ısındıkça ya bu dudaklarım mahvoldu kurudu çatladı *
b:şu masanın üstünde bi krem wardı onu sür evladım
h:babannem ya saol
h:!!?? babanne ya yanıyor dudaklarım agggh bu ne ya ne kremi bu
b: ne bilem oğlum bana iyi geliyodu bu krem
(en sonunda kremin üstündeki yazıyı okumayı akıl etmiştir)
h: !!!!????? basur kremi.. *
(bkz: ben buna şahit oldum)
bir gün böyle bir çay bahçesindeyiz yine. (ayıptır söylemesi amcamın olur idi, bir zamanlar...) elimde de bir sandwich, tabi en torpillisinden. (torpil dediysek içindeki sucuklar ışığı geçirmeyecek minimum kalınlığa sahiplerdi. ne de olsa amcam da bir ticaret adamıydı ve oyunu her zaman kuralına göre oynardı. ha ne oldu, ardından bir kaç büfe daha işletti, küçülmeye gidip market açtı, en sonunda seyyar bi şeyler satıyordu. neyse konumuz bu değildi sanırım. ama içimde tuttuğum bu gereksiz bilgiyi siz sevgili okurlarla paylaşarak bir nevi amcam gibi içimde küçülmeye gittim ve artık daha huzurluyum). birden etrafımızda ben yaşlarda (evet, bu tabiride her zaman kullanmak istemişimdir, kısmet sizeymiş sevgili okurlar) bir çocuk belirdi. ağlayan çocuk çiko tipine ve o güne kadar tanıdığım tüm kadınları(babaannem dahil) etkileyebilecek derecede masum bakışlara sahipti. daha ilk anda o çocuğa karşı kötü hisler beslemiştim. sanki etrafımdaki kadınlara ve elimdeki sandwiche göz dikeceğini hemen sezinlemiştim(bu da her daim kullanmak istediğim bir diğer sözcüktür). avının etrafında sinsice planlar yapan bir national geographic hayvanı gibi yapışmıştı masamızın dibine velet. ve ölümcül hamlesini yapmıştı artık. önce elimde duran opak olarak tabir edebileceğimiz sucuklara, incelikte birbiriyle yarışan kaşar ve domateslere sahip sandwiche bir bakış, sonrada babaannemin gözbebeklerine... artık istediğini almış ve 70 yaşındaki kadını kazanmıştı. top artık babaannemdeydi. ve benim yıllarca muhafazakar olarak bildiğim kadın cinsel içerikli bombasını patlatmıştı...
-yavrum bir parçada kardeşe verelim, yoksa bülüğü şişer.
allahım bu kadın ne diyordu böyle. bülük neydi ve daha önemlisi bülük şişmesi ne menem bir şeydi? dahası sanwichle arasında nasıl bir ilişki vardı?
babaannem hemen atıldı(yıllarca kullanmayı beklediğim bir diğer söz öbeği) ve elimdeki sandwichin kalanını o veled-i zinaya verdi; beni kafamdaki binlerce soruyla başbaşa bırakarak. o güne kadar benim için sadece işemeye ve abimle sidik yarışı yapmaya yarayan şey, aynı zamanda şişebiliyormuştu. dahası dünya bu şişebilen şeyin üzerinde dönüyormuştu.
sağol babaanne, hayata dair edindiğim ilk derste açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyorum...
seni kerhanecinin tohumu git şurdan bacaklarını kırarım senin.
fakat babaanne bu sözünden dolayı en fazla 3 dakika pişmanlığını saklayabilir sonra gelir torunundan özür diler.
odamda uzanmış tek başıma x files seyretmekteyken reklam girer. reklamda ibo show reklamıdır. tesadüfe bakın ki reklamdaki ibo show un dansözü kıvırtmaya başlarken babaanne dalar odaya, kilitlenir dansöze.
"gavurun bebesi, bu cenabetlere bak anca"
dansözün aniden çıkan bir reklam olduğunu anlatma çabalarım boşunadır. resetlenir tüm itibarım babaanne nazarında. ibrahim tatlıses e olan nefretim daha da artar.