kuzenimin başına gelen bir anaokul kayıt anısıdır yazacaklarım...
okul yönetimi kayıt sırasında kırtasiye listesi verir velilere içinde boyadan makasa hersey yazılı olan klasik okul ihtiyac listelerinden biri.
maddeler sıralanır derken
2 top (A4) kağıt seklinde belirtilen bir madde de vardır listede.
bizim kuzen bu madde karsiligi okula ne götürür peki
evet efendim
2 adet top 1 adet de dosya kağıdı...
(korkmaya gerek yok kuzenin okul hayatı o noktada bitmedi. şimdi hukuk son sınıf öğrencisi..)
--spoiler--
Arkadaşım The Exorcist (Şeytan) kitabını o kadar korkutucu bulmuştu ki, bir türlü okuyamadı. O zamanın çok moda kitabıydı okumayana cahil gözüyle bakıyorlardı. Kendi zorladı zorladı sayfa sayfa okumaya çalıştı ama nafile; kitap sanki onu eline geçirmişti, geceleri çığlıklar atarak uyanıyor, kitabın kendisine iyi gelmediğini hasta ettiğini söylüyordu; en sonunda yakın çevresinin de telkiniyle kitabı okumayı bıraktı, kitaplığına kaldırdı. Ama sorunları bitmemişti: Geceleri kabuslar devam ediyordu, kitabın kendisine seslendiğini, şeytanın kitap üzerinden onunla diyalog kurmaya çalıştığını düşünüyordu. En nihayetinde, yaşadığı kente en uzak yerdeki bir deniz kıyısına giderek kitabı gözlerimizin önünde Atlas okyanusuna doğru fırlattı; kitap dalgalar arasında yitip giderken arkadaşım yere çökmüş ağlayarak tanrı'ya kurtuluşu için şükrediyordu.
O zamanlar çok muzip zamanlarımızdaydık, türlü şakalar, pislikler...hatırlıyorum da utanıyorum, ama galiba bu en kötüsüydü. Gittik bir sahaftan biraz yıpranmış bir Exorcist kopyası daha bulduk; en yakındaki sahil kasabasına inip bir saat kadar denizde tuttuk, biraz kuruttuk ve yedek anahtarla arkadaşın evine girip çalışma masasına bıraktık.
Arkadaşın akşam eve gelince attığı çığlıkları sokağın başındaki polisler bile duymuştu...Bir daha kendine pek gelemedi sayılır.)
--spoiler--
Kuzenimin evinde maç seyrediyoruz, bir yandan da kuzenimin eşi, tatlı minik prensesle konuşuyor;
+ anne iyi ki biz sakat olmamışız
- neden sakat olacaktınız ki?
+ akrabalar evlenince çocukları sakat oluyomuş
- biz babanla akraba değiliz ki?..
+ değil misiniz?
- hayır değiliz.
+ sen utanmıyo musun yabancı adamla aynı yatakta yatmaya?
Adliyedeyim ve yine acaba bugün ne göreceğim diye düşünürken, şuna şahit oluyorum:
mahkemede hüviyet tespiti yapılıyor :
yıllar önce, teyze kızıyla fuardaki bir konsere gitmek üzereyiz. konak meydanı'ndaki bankamatikten para çekip yürümeye başladık. sonra biri geldi yanımıza teyzemin kızına; "merhaba nasılsın?" dedi, tokalaştılar falan benimle de tokalaştı başladık yürümeye. baya baya muhabbet ediyoruz, nereye böyle falan filan. epey bir yürüdükten sonra, teyze kızına dedim; "kim bu dershaneden mi?" birden durdu benim teyze kızı, hayretler içerisinde; senin arkadaşın değil mi?" ikimiz de dumur bir halde bu sefer sen kimsin falan demeye başladık. meğer tanışmak için gelmiş. yapıştı peşimize bırakmıyor, baktık çaresi yok. ilerde bir polis memuruna söyledik, aldı başımızdan:))
hele aynı teyze kızıyla bir kemeraltı anım var ki * ) bir gün çankaya'dan konak'a kestirme olsun diye kemeraltı'ndan geçiyoruz. ama saat ilerlemiş, hava henüz kararmamış ama kemeraltında dükkanlar kapanmış vs. neyse tam ortaya geldik. birden etrafımızı sokak çocukları sardı ama bir sürü nerden baksan 10,15 kişiler. allahım 3,5 atıyoruz. çocuklardan biri filmde görmüş herhalde, ya paranızı ya canınızı dedi * )) benim teyze kızı birden çantasından pasosunu çıkardı (eshot pasosu otobus için) bir de deodorant ben aval aval bakıyorum, başladı zırvalamaya; "çocuklar biz sivil polisiz (o sırada uğur mumcu için yürüyüşler vs had safhada. yeni öldürülmüş) bomba ihbarı aldık. yaklaşmayın sıkarım(elindeki deodoranttan bahsediyor) hahahahahah ben aval aval bakıyorum hala * )))))) çocukların modu birden değişti. abla demeye başladılar. aysun talimat veriyo çocuklara sen şuraya. sen, sen, sen, şu tarafa, (kemeraltının yan sokakları vardır.) uzaklaştırdı çocukları * )))) konak'a öyle bir koştuk ki, hala unutmuyorum.
Bir yakınım veterinerdi. lüks bir otelde köpekler arasında güzellik yarışması yapılacakmış. Bize french bulldog vermişti bir tane (canım köpegim)
Illa " onu yarışmaya götüreceğiz " diye tutturdu . Jüride de kendisi varmış.
Küçüğüm epey. Bayramlık elbisemi giydim gittik otele. Podyum gibi bir alan hazırlamışlar. Herkes köpeğiyle bir tur yürüyor. Köpeklerini nasıl güzel eğitiklerini gösteriyorlar. "Otur" diyorlar oturuyor köpekler, "yat" diyorlar yatıyorlar falan. Değişik şovlar da var.
Sıra bana geldi. Heyecandan kalbim duracak. Aldım köpeğimi çıktım yürüyorum. Bizim maymun civarda ne kadar köpek varsa hırlıyor, hepsine havlıyor, Tasmasından kurtulup saldırmaya çalışıyor.
"Otur" diyorum tınlamıyor. "Yat" diyorum hiç oralı değil (normalde yaptığı şeyler)
Herkes gülmekten yarılıyor.
Sonra sonuçlar açıklanıyor; "2. Olmuşuz.
Sevinçten havalara uçuyorum derken öğreniyorum ki yarışmaya yalnızca 2 french bulldog katılmış.
Ödül olarakta köpek maması vermişlerdi.
Bizimki bize uyumlu gariban bir french bulldog olduğu için mamadan nefret ederdi. Yan evde oturan Halamların köpeğinin (chow chow) mama kasesindeki yemeklerle takas etmiştim bir kaç hafta mamayı.
Abim bir sebepten sakatlamıştı kisa süreli degnekle yürüyordu. Bizim ev de müstakil o zaman.abimin oldugu kattan asagi inerken merdivende abimle dalga gecmek adına topal gibi gittim ve merdivenlerden yuvarladım. Yahu yapma diyorlar iste sakat taklidi yapmaa. Bende pert oldum tabi ama O zaman da güldüm hala gülüyorum.
Geçen gün bir yarden dondurma alıyorum birden sesler gelmeye başladı. Tencere tava sesleriyle birlikte - mustafa kemalin askerleriyiz diye bağırıyorlar. O ara dondurmacıya bir çocuk girdi ve dükkan sahibine bağırıyor :
- ablaaaaa ablaaaa dışardaki eşyaları topla mustafa kemalin askerleri geliyor