lisedeki ilk aşkın bitmesi dünyamı sikmişti. ilk ayrılık acısı işte. çok sevdim. daha önce hissetmediğim bir şeyler hissediyorum. geçmiyor ama. üniversite için memleketten 700 km uzağa gidiyorum. ortam boktan. insanlar keza. benim hisler yoğunlaşıyor. sol yanım sancıyor amk. o zamanlar da lise yeni bitmiş falan sik sik düş sokağı sakinleri, kıl huzursuzları falan dinlyorum. radiohead in şarkılarındaki gibi hissetmiyorum bariz. bir ara lethe de sanki aradığımı buluyor gibi oluyorum o isyan o her şeyden üstün unutma arzusu ama nafile. yazmak istiyorum hissettiklerimi ama olmuyor o dinlediğim okuduğum şeylerin etkisinde kalıyorum. düşüm aynalar kovalar beni veremem sana götümü falan olmuyor. yazamıyorum da. ne hissettiğimi bilmeden mal küreği gibi ortalarda dolaşıyorum. kimse de anlamıyor. birey olma ilüzyonuna kapılmış, ay sonunda son parasına belki sikişirim umuduyla tazmanya canavarlı boxer alan adamlara anlatmıyorum da zaten. sonra yine bilgisayar başında freecell beynimin ırzına geçerken ilahi winamp shuffle ı tam da sabah ezanından önce bunu çalıyor. zaten sazı duyup yaktığım sigaramın ikinci üçüncü fırtında bütün tüylerim neşet üstadıma saygı duruşu için ayağa kalkıyorlar. son bir buçuk iki senemin özetini neşet ustam çok hızlı bir "previously on sikilmiş hayat"da geçiyor. "yaralı yaralı gezdim gurbette yaralı" kısmından "soğutmuyor bağrımı buzlar"a kadar tek kelimesi dışarı taşmıyor. garip şekilde gözlerim dolmuyor. beynimi kemiren sorunun cevabını bulmanın huzuruyla sabah ezanına müteakip yatağıma uzanıyorum ve kısa sürede uyuyorum.
ortaokuldayken çok sevdiğimiz bir edebiyat hocası tayin olduğunda bütün sınıf üzülmüştük. hocam bir anınız olsun, sizi unutmayalım demiştik. o da "anı isteyenler tahtaya çıksın tek sıra dursun" deyip tahtaya çıkanlara tokat atmıştı ki normalde asla yapmayacağı bir şeydi. biz de hocayı unutmadık. o türküyü ilk dinlediğim gün neşet ertaş bana tokat attı. gün geldi kız unutuldu ama o tokatı unutmam. daha da neşet ertaşı unutmam.
Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş'ın şöhretin eşiğindeyken 18 yaşında söylediği bir bozlak. Belki de Usta'nın söylerken kendisinin en çok zorlandığı, detone olmanın sınırlarında dolaştığı bir icrası... O kadar içten duyarak söylüyor ki, dinleyenini mest ediyor, alıp götürüyor, bozlağın içine sokuyor...