nadir dinlediğim türkçe şarkıların en güzellerinden. çamur grubunun derin tasavvuf içeren bir şarkısı. anadolu rock kültürünün en derin anlamlar içeren şarkısıdır belki de. gerekli açıklama bu başlık altında uzun uzun yapılmış. (bkz: yara/#2633526)
yarama tuz basmis basliktir. dun yine stajdayim. sabah grubu giderken ogrencileri anans ediyorar. iste ali gidiyorsun veli gidiyorsan derken bir sessizlik oldu ve onun ismi yankilandi. yarra gidiyosun ardindan tekrar yarra gidiyorsun elimdeki kartonlari hunharca yere atip gulme krizine girdim. bir yandan da icim acidi kizin durumuna. ama bu katila katila gulmeme engel olmadi tabiki. bu da boyle bir anim tabi paylasmak istedim. saygilar. o degil de nereye gidiyorsun yarraa?
yaralar kabuk bağladığında kaşınır. izin verilmez kendiliğinden düşmesi. illa ki deşersin kendin uğraşırsın kabuğu çıkartmak için. ve iyileşmez o yara.
"yaranın çıplağına vurulmaz. anlatmaya soyunanlar buna güvenir. giyinik yaralarla yazanların, anlatanların hikayelerindeyse bizi inandırmayan bir şeyler vardır. sonra yara kilitleri. kimilerinin ilk yarası kendinin kilidi olur; bir daha açılmaz. yarasının farkında bile olmadan yaşayanlarınsa anlatmaya, dinlemeye değer hiçbir hikayeleri yoktur, onların düzayak mutlulukları vardır; kolay sevinçleri." *
izlerken buram buram duvara karşı 'yı akla getiren bağımsız bir film. güzel fakat eksikleri var gibi duruyor. film boyu bazı meselelerle yüzleşmekten filme konsantre olamadım. tamam, ülkede adalet çökük, akıl hastanelerinin durumu ona keza falan. ama bu kadar da değili düşündürdü yara bana. değil, sanırım. bu facia bir resim... ya da biz iyimser usturubumuzu koruyoruz, bozmuyoruz. ikisinden biri, çıkamadım.
çocukların küçük yaşta köpek gibi çalıştırılmasıyla ilgili detayı aşan sahne fazlaca mesaj kaygılı. lakin, manidar. yelda reynaud filmi tek başına zirveye taşımış. özellikle kuklayla yalnızlığını aşma seansları... can yakıyor, oyunculuk budur hatrına dahi çekilir bu film. mükemmel bir iş çıkarmış yelda.
film bu haliyle iyi çalışma lakin tam manasıyla kotarılamamış gibi duruyor.
10 üzerinden 7!
pervazlarım ıslanıyor, sabaha karşı
geliyorum geceyi korumak için
peşine güvercinlerin düştüğü bir kırıntı
gibi uzanıyorum soğuk zemine
serinliğim çıplaklığımdandır
senin tenin frezyalar terliyor
gecenin nem vaktinde
ekime yetişmeyi beceremeyen
eylüller gibi kalakaldık yine
kokusu iki mevsim öncesinde unutulmuş
tohumlar gibi çocuklarımız
trabzanlarım tozlanıyor, manzaraya karşı
uzanıyorum , yatağım için
eşine rastlayamayan ayakkabılar
gibi giyilmeden duruyorum çekmecelerde
saklanışım unutulmamdandır
senin tenin nasılsa yara bende
iç içe geçmiş matruşkalar gibi
biri düştü diye
ötekiler hissetti
bekleyişim yorulmamdandır
iki kelimeyi bir (y)araya getirdim yine
gülüşün dudaklarımı öptü diye
kanadı bir tohum içimde