sınıfın tikky kızlarından biri aşağıda müdür yardımcısı tarafından kıyafet yönetmeliği* yüzünden azarlanmıştır. kızgın&sıkkın bir şekilde sınıfa girdiğinde sınıfın ortasında konuşan müdürü görmeyip "öf ya x* yine kızdı başlıycam artık" gibisinden bir laf söylemiştir. müdür insaflı davranıp çok fazla kızmadığı için yapılmış en aptalca dalgınlıklardan biri daha kazasız belasız atlatılmıştır; tikky kız gün boyu söylediği söz ile alay konusu olmuştur.
vapur üsküdar iskelesine yaklaşırken yağmur yağıyordu. ben ise direkt yüzüne bakamadığım için görüntüsü cama yansıyan hatunu camdan kesmeye çalışırken aklımdan ne kadar aç ve yorgun olduğumu geçiriyordum. sonra birden vapur iskeleye ucuna takılı lastikleri gıcırdatarak vurdu. kalktım. kestiğim hatun da kalktı ve yine herzamanki gibi sanki o hatunu kesen ben değilmişim gibi direkt önüme boş boş bakarak ve hatunu sanki hiç farketmemiş gibi yaparak yürüdüm ve karaya çıktım. şemsiyemi açtım ve tekrar yürümeye başladım. elimde şemsiye olduğu halde şemsiye satan amca bana bir şemsiye daha satmaya çalışıyordu. onun da benim gibi uykusuz, yorgun hatta aç olduğunu düşünüp dalgınlığına verdim ve yoluma devam ettim. olur ya insanlık hali.
sonra her sabah önünde durup tost yediğim büfeye yaklaşırken elimi cebime attım ve cebimdeki bozuklukları çıkardım. dolmuş kuyruğunda yağmurun altında kimi şemsiyeli kimi şemiyesiz insanlara bakarken elimdeki parayı sayıyordum. tam tamına 1.5 ytl vardı elimde. yani bir sosisli ve bir de ayran alacak kadar. sevinçle büfeye doğru yaklaşırken ve karşıdan gelen sarışın hatunun gözlerini üzerimde hissederken yağmurda da ne kadar yakışıklı göründüğümü düşündüm. görüntümü bozan tek şey eminönünden aldığım 3 ytl lik kalitesiz şemsiyeydi. hatunların beni ne kadar beğendiğini içimden geçirip daha bir kasılarak yürüyüp büfeye vardım ve parayı uzatıp;
-bir sosisli bir de ayran. dedim.
büfeci amca;
-ayran kapalı mı açık mı? dedi
ben;
-kapalı. dedim.
sosislinin yarısını yemiştim ki aklıma ayran geldi. aluminyum folyodan yapılmış kapağını açmış fakat bir yudum bile içmemiştim. hep unuturum zaten ayranı içmeyi. gerçi yemek bittikten sorna da bir dikişte bitirmek de hoşuma gider ya. neyse...
sosisliyi bitirdim ve ayranı da mideye indirmek için elime aldım. yapmur şiddetini arttırmış, dolmuş kuyrukları uzadıkça uzamıştı. acıdım insanlara. o soğukta, o yağmurda beklenir miydi hiç?
ayranın yarısını mideye indirmiştim ki kırmızı kafalı acıbadem dolmuşunun yaklaştığını gördüm. adamın biri;
-bir çift kaşarlı tost bir de çay.
büfeci amca;
-bozuk yok mu?
derken aklıma eve yaklaşık bir yıldır nasıl gittiğim geldi.
dolmuş? acıbadem? bi barbaros uzatır mısınız? hassktr...
ağzımda ayran kabı ve elimde şemsiyem varken diğer elimi cebime atıp yokladım. bomboştu.
son paramla tıkınmıştım. halbuki 20 dakika önce beşiktaş tansaştan büyük boy bi snickers almıştım eve kadar midemi tutsun diye.
sonra; yağmurun altında yokuş yukarı sağlıklı yaşam yürüyüşü. snickers'ı da yolda yedim.
arkadaşa doğum günü hediyesi olarak alınan kupanın üzerindeki fiyat etiketini çıkarmayı unutmak. hediye verilir, paket açılır. paket açıldıktan sonra durum farkedilir ancak artık çok geçtir, kupa arkadaşın elinden alınamaz. bu sırada arkadaş da etiketi görür, şöyle bir yüzüne bakar. utanmaktan yerin dibine girilir, yüz kızarıklığı, ne diyeceğini bilememek arkasından gelir.. ****
sevgiliyle buluşulacaktır.bir gün öncesinde kavga edildiği için düşünceli bir şekilde durakta beklenir.otobüs gelmiştir.binilir.* kentkart * basılmadan ilerlenilir.taa en arkaya gidilir.şoför bağırır duyulmaz.malum kulaklık var.en sonunda biri dürterde söyler.hayır ben bastım diye de inkar edilir.** daha sonra geri dönülür kentkart basılır.şoförün kötü bakışlarına maruz kalınır.** hep aptal hem de rezil konumuna düşülür.saf saf arkaya gider oturulur. **
sıradan bi günde kapanmayan mutfak musluğu uğraşırsınız. başedemediğiniz anda apartman görevlisini çağırsınız. bu sırada telefonla anneniz arar ona laf yetiştirmeye çalışırsınız. sonra apartman görevlisi gelir "-abla musluk bozuk değil , sen ters tarafa çevirmeye çalışıyormuşsun ." der.... ve bunu telefonda duyan anneniz sizin için çok eğlenceli(!) * şeyler hazırlar. *
arkadaşın dükkanından el altından sweatshirt almak, hava soğuk diye sırta geçirip saatlerce müşterilerle üstünde kocaman s beden yazısıyla ilgilenmek tam dükkandan çıkacakken farkedip etiketi çıkarmak.
hiç tuz kullanmayan birisine karabiber yerine tuzluğu uzatmak ve tabağına bolca ; karabiber yerine tuz dökmesine sebep olmak. bunun yanısıra başka çorba kalmadığı için kişinin çorbayı tuzlu tuzlu içmesine , tansyonunun yükselmesine neden olmak .
dışarı çıkarken çöpe atılması gereken iki torba çöpü elimde unutarak, beni bekleyen taksiye binip ve yaklaşık 10 km giderek çöp torbalarının bana eşlik etmesi
dalgınlığın bi örneği daha; elindeki kolayı bardağa boşaltıyim derken diğer elindeki tabaka boşaltmak,tost yaparken içine kaşar koymamak,buzdolabından peynir kutusu yerine yoğurtu çıkarıp hiç farkında olmadan açıp tabağa koyup çatal bıçakla yemeğe çalışmak ...
bilgisayarın sesini televizyon kumandasıyla açmaya çalışmak. üstüne birde "ee ama açılmıyo bu bozuk mudur nedir allah allah yaa?" diyerek ortamda bulunan herkesin kahkaha atmasına neden olmak.
ingilizce den quiz e girilen cuma günün sabahı inilmiştir ankara ya. bütün gece uyunmamıştır, quiz e girilir. bir müddet sonra öğretmen seni uyandırdığında anlarsın, gözler açık uyumak ne demek. pazartesi günü*, kompozisyon quiz inden 46 aldığını öğrenirsin, kağıdı eline alırsın ve bir bakarsın ki, ingilizce kompozisyonda, arada almanca kelimeler gezinmektedir. sadece gülersin.