para çekmek için bankamatiğe yaklaşılır. maaş kartı yerine evin anahtarı çıkarılır. bir süre kendi kendine dumur olunur. bir bankamatiğe bir anahtara bakılır. "off ya ne olcak benim bu halim" serzenişleriyle para çekme işlemi sonuçlandırılır.
zaman geçirmek için internetten fotoğraflara bakılır, çok beğenilen bir fotoğrafın kenarında eylül2008 yazmaktadır.bunu gören september, allah allah biz temmuz'da değil miyiz bu fotoğraf nasıl eylül 2008'de çekilmiş, acaba 2009'da mıyız diye düşünmeye başlar.sayfayı biraz indirince fotoğraf yorumlarında gerçeği öğrenir ki eylül fotoğrafı çeken insanın adıdır.yatıp uyunur...
istanbuldan antalya'ya donmek istenirken az biraz salaklık fazlaca dalgınlık ve yorgunluktan oturu ankara yonune sapmak surekli "ulan bir yerler de bir yanlıslık var kuzen neden surekli onumuzde ankara plakalı arabalar" var dedikten sonra boluya bilmem kac km tabelesını gorup "kuzen manyak mısın nereye gidiyoruz biz" demek sonuc olarak antalya'ya ankara uzerinden donmek.
karnım acıkmıştır ve hemen hergün aradığım büfeyi arayıp bir patates kızartması ve kola söylerim toplamında 5 ytl eder bu söylediklerim. ve cebimde bilirimki 105 YTL var fakat 100 ytl 5 ytl nin içnde kalmıştır yani bakıldığında 5 ytl gözükür içiçe geçmiş ya. kendime sürekli söylerim dalma sakın şimdi yemek gelecek bırak sözlüğü derken kapı çalar büfenin küçük piçi uzatır poşeti der bana 5 YTl ok der veririm parayı . otururum sözlük başına . vakit geçer biraz ortak gelir bana para ver aidat yatırıyım der. ha ha ha o da ne para yok. gitmiş . 5 ytl lik yemeği 105 ytl ye yemiş oldum. hemen aşağı inilir küçük piç bulunur e tabi haklı olarak yok bende bana sadece 5 ytl verdin der. tabi tabi derim uzaklaşırım. bu benim yaptığım salaklıktı resmen. ama küçük piçe de kızmadım değil ayıp yani ben hesabımı biliyorum. bir daha sizden yemek almıcam desemde ona ne o orda sadece çalışıyor.
melemen yapmak için biberler, domatesler, soğanlar ince ince kıyılır ve hepsi bir tabağa konup çöp kovasına atılır. daha sonra da ne yaptım ben edasıyla tezgahtaki soğan, domates, biber kabuklarına mal mal bakılır.
sabah uyanılır ve kahvaltı edilir. kahvaltı masasından bir elde ekmek bir elde de bir zamanlar salatanın olduğu tabakla kalkılır. salata tabağı lavaboya, ekmek ekmek kutusuna konur.* akşam ekmek almak için ekmek kutusu açıldığında bir adet salata tabağıyla karşılaşılır. evet uc nokta ustuste kişisi ekmeği de lavaboya koymuştur.
araba sürmeyi yeni öğrendiğim zamanlar. trafik ışıklarında yokuş yukarı iki otobüs arasında girdim. o zamanlar yokuşlarda kalkmayı hiç beceremeyen bendeniz o korkuyla sıkı sıkıya el frenine sarılmışımdır. dalgınlıktan yeşilin yandığını görmedim, doğal olarak otobüsler haraket ettiğinde frene basmama rağmen lan noluyo niye geri geri gidiyoruz diye tepki verdiğimi hatırlarım. *
3 arkadaş, okey oynayalım dedik. en iyi 4. de arkadaşlardan birinin babası olur diye gittik arkadaşın evine, kurduk 4lüyü oturduk masaya. efendim, anne de hanımefendi bir kadın. beni de pek sever, hep dile getirirdi. neyse biz kurduk masayı kaynamış mısırlarımızı aldık yanımıza başladık oyunumuza. eller geçti geçti ben daha tek el alamadım. elimde bir ikili, bir türlü 3.sü gelmiyor, hırsıma yenik düştüm ellerce bekledikten sonra ve sinirle aldım taşı elime. tam artık o ikiliyi bozmaya karar vermiş ve taşı ortaya atıyordum: "defol git." o arada arkadaşın annesi de yanımıza gelmişti: "ben banyoya gidiyorum."
diyalog aynen şöyle yaşandı:
anne: ben banyoya gidiyorum.
yenidunya atlasi: defol git.
....
yenidunya atlasi: ben taşa dedim haa!...
not:
neyse ki anlayışlı aile çıktılar. evden çıkarken kadından bir özür daha dileyim dedim, sordum: zehra teyze banyoda mı hala?
arkadaş da cevabı yapıştırdı: defoldu banyoya gitti, kih kih kih....
kırmızı ışığı son anda farkedip durmak, yayaların geçişine engel olduğun için arabayı biraz geriye almak, yeşil ışık yandığında ise var gücünle gaza basmak ama vitesi geride unuttuğun için arkadaki arabaya çarpmak. *
okula gitmek icin sabahin köründe kalkip sadece saatin yelkovanina bakarak gec kalmak üzere oldugunuzu farkedersiniz. sonra hizlica hazirlanip cikarsiniz disari. ters giden birseyler var. megersem 1 saat önce cikmissiniz. saat 7.15 yerine 6.15 tir. hay aq...
azarath babasının iş yerine gitmiştir ve telefonla sipariş almak gibi kutsal görevi ona bahşetmişlerdir. azarath hem bilgisayardan hırvatistan türkiye maçının gollerini izliyor evet 14.07.08 tarihinde tekrar tekrar izledim ve sipariş almaktadır. artık telefon konuşmalarını refleksi olarak yaptığı için maça kendini kaptırmıştır. karşı tarafa sipariş almak için aradığını söyledikten sonra, semih'in golü gelir azarath birden o anda goooooollll diye sevinç çığlıkları atmaya başlar 2-3 sn sonra elindeki telefon ahizesi aklına gelir ve sipariş işini bitirdikten sonra pederle bozuşur. eve kızarak gelir ve tekel votka ile sözlüğe gömülür.
yükseltme sınavının başlamasından hemen önce ögretmeninin kendisine uzatılan eline bakıp "1 YTL VER" cümlesini duymadığı için salak gibi öğretmenin elindeki bir ön sıradaki öğrencinin vermiş olduğu 1 YTL ye uzanmak! **
b. adlı genç yoğun geçen derslerden dolayı yorulmuştur. gözlerini ovuşturduğu sırada elektrikler kesilmiştir. gözlerini açtığı sırada etraf doğal olarak karanlıktır. b.'nin verdiği tepki aynen şöyledir:
-annnnnnnnnnnnaaaaaaaaaaaaaaaaammmmmmmmmmmmmmm kör oldum yaa!!!
ingilizce bir text okurken refuse edilecek kelimeyi paragraflardan aramak için ctrl+f yapma arzuzu. sonra bünyenin bilgisayar başında olmadığını algılaması.
en aptalca olmasa da hayvancağızın iki gün buzdolabında yaşamasına sebep olduğum için bayağı bi aptalcadır.
Güzel güzel kahvaltı yaparken birden arı gelir ve kahvaltıyı mahveder. Uzun uğraşlar sonucu maalesef ki mutfaktan çıkartılamaz. Bu nedenle içinde reçel bulunan kavanozun kapağı açılır ve arının önüne konur. Arı sazan gibi atlar kavanoza. Kavanozda arının çıkması için balkona konur. Asıl hikaye şimdi başlar ve asıl dalgınlıkta. saatler sonra kavanoz balkondan alınıp buzdolabına konulur.
Bu olay üzerinden 2 gün geçtikten sonra, yine bir kahvaltıda reçel kavanozu çıkarılır ve arının hala içinde olduğu görülür.
* kavanoz tekrar balkona konur ve uçup gider diye düşünülür.
* birkaç saat sonra arının hala çıkmaya çalıştığı görülür.
* Çay kaşığı yardımıyla arı çıkarılır.
* Günlerce reçelin içinde yaşadığı için uçamaz hatta yürüyemez haldedir.
* Çay tabağına su konulur ve arı banyo yaptırılır.
* Ben bu entryi yazarken o hala çay tabağından oluşan olimpik havuzunda yüzüp recelden temizlenmeye çalışıyor. Yazık lan. Hayvan bizim eve geldiğini geleceğine pişman oldu. 2 gün buzdolabında yaşadı, sabahtan beri de yaşam mücadelesi veriyor.
