kalabalık bir sokakta sevgili yerine başka bir kızın elini tutmak, yine kalabalık bir ortamda arkadaşla yan yana yürürken hızlıca yürüyen başka bir kişiyi arkadaş sanıp " dur sana lan gerizekalı ne bu acelen " diye yetişip durdurmak.
denizci cakabey'in kardeşi bayram için manisa'dan orhangazi'ye gelir, evdekilerle hoşbeşten sonra dışarıya arkadaşlarıyla gezmeye çıkar. akşam eve gelirken de beni de alıp biraz daha dolaşmak ister. araba ile eve yaklaşırken beni arayacakken yanlışlıkla yalova'daki teyzesinin oğlunu arar. ancak seslerimizin de birbirine yakın olması nedeniyle ben olmadığımı anlayamaz ve "aşağı in yarım saat sonra geliyorum" der. saf kuzenim de olayı anlamaz ve evinden aşağı iner, beklemeye başlar. evin altında yarım saat beni bekleyen kardeşim bu kez doğru numarayı arar ve gereksiz yere bana çıkışır
-nerdesin olum, yarım saattir bekliyorum
-kimi bekliyorsun
-seni
-olum söylemedin ki bana bişe
-aradım ya seni
-yoo
-olum aradım, tamam iniyorum dedin ya
-ne diyon olum sen, kimi aradın
bu noktada kafasında ampul yanan kardeşim son aranan numaralardan kuzenini aradığını farkeder ve yalova'da yarım saattir evinin önünde bekleyip kimse gelmeyince eve giren kuzenini arayıp durumu izah etmeye çalışır, ancak olay "aşağı in geliyorum" esprisi olarak aylarca konuşulur.
msnde slm veren ablamın kocasını kız arkadaşım sanıp kunuşmak. oda slm canım cevabını alınca pc başında oturaın ablam olduğunu sanıp bana mutfak fantazisini anlatmata başlaması sonucunda kız arkadaşımın çıldırmış olduğunu düşünerek hatta korkup msn yi kapatayla sonuçlanan sağlam bir dalgınlık hali.
bizzat tarafımdan yaşanmıştır.
bayram ziyaretlerinden sıkılmış ve evime dönmeye karar vermiştim. ancak yolda gayet sinsi bir şekilde kakam geldi.son derece hızlı bir şekilde evimin yolunu tutmuş, giyisilerimi çıkartmış ve hiçbir psikoloğun beceremediği kadar rahatlatıcı olan o malum eyleme başlamıştım. ilk vakitler her şey çok yolunda gitti. gayet rahatlamıştım, moralim filan düzelmişti ki birden aklıma evden çıkmadan önce annemin yıllardır süregelen ihtiyat duygusu ile su vanasını kapattığı aklıma geldi. denedim. yıkıldım. evet annem vanayık kapatmıştı ve götümü yıkayacak borudan hiç su gelmiyordu.işte o zaman başladım gün yüzü görmemiş küfürleri sıralamaya. tuvalet kağıdı ile kaba bir temizlik yaptıktan sonra vanayı açmak için dışarı çıktım. vanayı açtığımda keskin bir su sesi geldi. işte o an kendimden geçtim. bahsi geçen borunun musluğunu açık bırakmıştım. sanki başımı vidanjör motorunun içine sokmuşlardı. banyoya döndüğümde manzara gayet vahimdi. tüm banyo sular altında kalmıştı. ben donu götü toparlamya çalışıyordum hala. bileklerime kadar su içinde götümü temizledim. buna ek olarak yarım saat kadar banyoyu temizledim.moral yerlerde geziyordu haliyle. ettiğim küfürleri hatırlamıyorum. hatırlasam muhtemelen siz de ilk defa duymuş olacaktınız kendilerini.
(bkz: öldüm sanki yaşarken. Kaçtım hemen o sahneden!)
eve gelirsiniz. karnınız da acıkmıştır. tam buzdolabına yönelecekken, telefon çalar. telefonla konuşurken bir yandan da buzdolabını karıştırırsınız. konuşma biter. buzdolabında da o an ilginizi çeken bir şey bulamayıp kapağını kapatırsınız. aklınıza eve yemek söylemek gelir. telefona yönelirsiniz... yerinde yok. nerde bu? şeklinde aranıp bir türlü bulamazsınız. en sonunda cep telefonunuzdan ev telefonunu arayıp telefonu bulmak aklınıza gelir. sinir gelmiştir çünkü artık. nerdedir ki bu lanet telefon?! ev telefonu çalmaya başlar. sesi takip edersiniz... edersiniz... edersiniz...ta ki buzdolabına kadar...
yok böyle bi salaklık gerçekten.
sıcağın beyine işlemesi sebebiyle dükkana girer girmez kapının yanındaki aynada kendini görüp tanıyamayıp "bu kaç para" diye ağzınızdan çıkacak olan cümleyi yarısında yakalamak. ve anında tezgahtara doğru yönelmek.
elemanımız dışarda dolaşırken ayağına bir taş çarpar, ayağına çarpan taşı inceleye inceleye yoluna devam eder ve aklına parlak bir fikir gelir bu taşı satarak kısa günü karlı bir güne dönüştürmeye karar verir. önüne gelen ilk dükkana girer ve elindeki taşı satmak istediğini söyler, taşı iyice inceleyen adam;
- kardeşim bu taş etse etse 2 tane kaşık eder o da senin hatrın için he.
- tamam abi verdim taşı sana, bana iki tane kaşık ver
kahramanımız elindeki taşın gerçek değerini bilmeden 2 kaşık karşılığında satar ve alemin en aptalca dalgınlığını yapar. *
bir gün arkadasla cafe de oturulmaktadır. cafe ye bir genc gelir masaya bir kağıt bırakır.kağıtta: " sağır ve dilsizim bu sattıklarımın parası tedavime harcanacaktır." yazmaktadır. ve masaya bir anahtarlık bir küçük ayıcık bırakır. döner dolaşır. alıcak mısınız anlamında eliyle işaret yapar. arkadasım: "yok abi sağol almıcaz" der. genc çocuk anahtarlıkları toplayıp çantasına koyduğu sırada arkadasım:" abi sen türk müsün " diye sorar. ben şaşırmış durumda arkadasın suratına bakarım. genc kulaklarım duymuyor ve dilsizim anlamında el kol hareketi yapar.arkadasım gayet sakin"hee.."der. ve genc adam gider. benim koptuğum andır o.
insanın en gafil olduğu anlardan birinin gerçekleştirmesinde oluşan utanma duygusu içinde gülmekten yarılma durumu.
-asılı olan anahtarlıkdan bakmadan anahtar alayım derken bayan müdürün göğüslerine ellemek*
dolmuşta yolculardan birinin " camide inecek var" sözünü, şöförün "camide inecek var mı? " şeklinde anlamak ve akabinde " evet var !" diye haykırmak.
metonun yanlış istikametine binmek,yanlış yöne gittiğini anlayıp tee metronun dışına çıkmak,daha sonra ulen metrodan inmeme ne gerek vardı yine iç taraftan karşıya geçebilirdim diyerek hayıflanmak ama yine ters yöne binip ters yöne devam edip gitmek. kişi son yanlışlıktan sonra bırak dağınık kalsın hesabı son durağa kadar gitmiştir. bakalım ne olacak lan sonum? kader beni bir yere çağırıyor ama hayırlısı diyerekten herhalde.. bi b.k olmadı. zaman kaybı sadece..
(kışın dolmuş camlarının buğulandığını hesaba katarak) buğu ?
yine dolmuşta, geçince inecek var deyip, daha dolmuş geçmeden o kısacık hareketi sanki çoook geçmiş gibi algılayıp " hüyoppp kaptannnn durr inecek var inecek varrr !!" diye haykırıp inmek.. dolmuştaki herkesin "yazıkk" diyerek bakması.
yazıcının şeridi biter ve hemenek kırtasiyeye gidilir,normalde fotokopicinin getirdiği fotokopi tonerinin "boş kutusu" ele alınır ve kırtasiyeci ablaya gösterilerek "bundan var mı?" denir. kırtasiyeci abla da şaşkın bakışlarıylan " biz de olmaz ki bufotokopiciniz de olması gerek. kişi ısrar eder "olur mu yauvvv daha geçen de aldıydım.. nasıl olmaz?!?! yok yahu hatta nerde o.. hani genç bir arkadaş vardı ondan aldıydım" (hala jeton düşmez). kırtasiyeci ablaya karşı da bir pot al buyur: "nasıl yani ben yaşlı mıyım aşkolsun".. bocala devam... "yok yani siz gençsiniz de göstermiyonuz.. yok o da genç siz de .. ben de gençlerbirliğini tutuyorum.." aradan zaman geçer.. sonra birden şimşek çakar ama iş işten geçmiştir.. hemen telefon çalmış numarası.. g.t dönülür.yankös yankös dükkanın yolu tutulur..
kapısı açık arabanın kapısı açmaya çalışlır. gaz dolduran genç en sonunda uyarır " abi kapı açık "
aynı arabadan başka bir tane daha vardır..geç kalınmışlığın verdiği ardinal ile yanlış olan arabanın kapısı zorlanır.. sonra etrafa bakılır.. çaktırmadan doğru arabanın yolu tutulur..
askerde koğuşa hızla giren murat isimli şahsiyetin hışımla "murat nerde?" demesi. koğuşta başka murat olmadığından suratına bakıp kalmamız. aradan bir askerin "kendini kaybetti" demesi..
lise döneminde evin boş olmasından yararlanılarak kız arkadaş ile evde bir güzel güreşilir akabinde ev ahalisinin gelme saatine yakın evden aceleyle çıkılır. tabi telaştan kullanılmış prezervatif öylece masanın üstünde unutulur. sonrasında ise birisi bulup onu radan atmıştır ama kimse muhabbetini yapmamıştır. halada konu açılmamıştır. bulan ve atan kim gizemini koruyor.
telefonun tercihler kısmına kopya yazıp, bu telefonu saati olmadığı için saat isteyen hocaya vermek*. neyse ki dalgınlığın farkına çok çabuk varılmış, hoca görmeden telefonu sessize almak bahanesiyle tercih değiştirilmiştir.
tüm sınıfa karşı yapılan bir sunumda, e-ticaret sitelerine örnek verilirken, ilgili sitede sadece erkek sağlık ürünlerinin olması. (bkz: enlarge your penis)