bir gün sonra saat 1300 da olacak sınavla ilgili bir aptallıktır.
sınavdan bir gün önce odaya saat 11'de gelinir ve uyunur. sonra saat 16:00 da ürperilerek kalkılır ve sınava geç kalındığı düşünülür. sanki 25 saat uyundu zannedilir. kıyafetler giyilir okula sınav tekrarı alınmak için gidilirken kendinizden adam olmayacağı ve dersten kalınacağı düşünülür. sonra cep telefonundan günün tarihine bakılır ve yanlızca 5 saat uyunmuş olunduğu anlaşılır. ve okul yolunda okula gitmeden bu aptallık fark edilmiş ve hocalara rezil olunmadan geri dönülmüştür.
yoklama için hocanın verdiği kağıtta, isim bulunur sıradan herkes imzasını atar. sonra bir sorun olduğunu hoca çakar ve 'başkasının yerine imza atan mı var' der ve kontrol eder bir şey çıkmaz. aradan 15 dakka geçer 'imzalamayan var mı' der hoca. markasiz ise direk atlayıp 'ben imzalamadım' der. 'e olum ismini okudum ya hani'. 'tamamda hocam imzalamadım' der. sonra jeton düşer ve 'pardom hocam' denerek olduğu yere oturulunur. aynı gerizekalı şaşkın bakışlar altında tarih sınavından sınıftaki en yüksek notu almıştır. insan şaşırıyor ikisi de aynı adam mı diye.
lisede matematik sınavında sıra arkadaşım olan kankam kağıtla cebelleşmektedir. benim bütün soruları çözmem de onu daha çok bunalıma sokar. benim kağıdımdan da bakamamaktadır çünkü sorularımız farklıdır. ben ona fısıltıyla sufle vermeye çalışırken o panikle söylediklerimin tam tersini yazar. matematik sınavı olduğu içinde ifadeleri anlayamaz * . bunun üstüne ver kağıdını ben yazıcam denilip hoca bakmadığı bir anda kağıt değiştirilir. buraya kadar her şey tamamdır ancak belki de kağıt değiştirme olayında yapılabilinicek en büyük hata yapılır ve isimler değiştirilmez. o arada benim sorularımda ufak bir hata olduğu farkedilir ve hoca duyuru yapar. derken hoca ** herkesin kağıdında tek tek düzeltmeye başlar tam da bizim sıranın bir önünden. sıra bana geldiğinde artık çok geçtir. hoca kağıdı alır 4 kere çevirdikten sonra soruyu bulamadığına kanaat getirir. derken kağıtta yazan isme bakar ve olanı biteni anlar. ne yapmaya çalışıyorsunuz siz dedikten sonra statik smiley bütün sınıfı kopartan salaklığı yapar *
alelacele evden çıkarken eşşek gibi ayakkabı çekeceğini ceketin iç cebine koymak ve o halde araba kullanıp, arabadan inip, asansöre binip, insanlara günaydın diyip ofise girmek.
evil kalkar, mutfağa gider. buzdolabını açar. içi su dolu şişeyi dışarı çıkarır, bardağa doldurur, içer, sonra boş bardağı buzdolabına kor ve odasına geri döner. şişe ise tezgâhın üstünde muhtemelen "bu işte bir terslik yok mu?" diye düşünmektedir...
askeriyenin içinde yapılmış bir havuza gidilmiş ve direk önde boş olan generallere ayrılmış bölüme oturulur. sonra saatlerce askerlerin biri gider biri gelir isteklerinizi dinlerler ve yanınıza hiç kimse oturmaz. millet arkada yer kavgası yaparken ve yerlerde oturmak zorunda kalırken nie kimsenin en önde oturmadığını merak edersiniz. sonra askerlerden biri yine 'bir isteğiniz var mı efendim' diye gelirler. sen de sorma gafletinde bulunursun.
-yaw hacı ya şu adamlara söyleyin de gelsinler şuraya dersiniz.
sonra asker
*yanlız burası general yeri efendim o yüzden oturamıyorlar.
sen de bir dumur kalırsın ve asker bu dumuru çakmış olacak ki,
*sizin babanızın rütbesi ne??
-ııı şey albay.
*sizi de arka tarafa alabilir miyiz??
'peki' denir ve herkesin enteresan bakışları arasında çimlerde hak edilen yer alınır.şimdi bu ayrım niye diyorsunuz ama bu ayrım aslında gerekli. protokol denilen bir şey var. *
the number 23 filmi * için iki arkadaş sinemaya gidilir, seans 15 dakikayla kaçırılmıştır ve bir sonraki seansa (21.30' biletler alınır...salon boş göründüğü için genelin tercih edeceği en güzel yer seçilir...iki saat aylaklık yaptıktan sonra salona girilir...film başlamıştır ve salon tıklım tıklımdır...o sırada şu konuşmalar geçer;
-oha salon full lan bu saatte..
-iyi lan yerimize oturmamışlar allah'tan
-yandaki herife sorsam mı, filmin başında bişey kaçırdık mı diye...
yandaki arkadaşın kızgın bakışlarından çekinilip sorulmaz...ancak filmde bi gariplik vardır ve 10 dakika sonra anlaşılır...film biter, ışıklar yanar, herkes gitmeye hazırlanırken yan sıralardaki herkesle birlikte kahkahalar patlatılır...bilet kontrol edilir seans 21.30 değil 21.45 tir..filmin sonu öğrenildiği için kendi seansları eziyet olmuştur...
bu iki salağın şükrettiği tek şey ise; salona ilk girildiğinde yandaki şahısa, 'bişey kaçırdık mı' diye sormamaları olmuştur...
sehrin gobeginde, belediye otobuslerinin ana duraginin onunden gecerken, insanlarin otobuslerde dusurdukleri kimlik vb seyleri bulabilmeleri icin her zaman soforlerin oturdugu yazihanenin camina ilistirilen bu belgelerden birinin, kendi ogrenci kimligin oldugunu gormek ve onu aslinda aylarca once kaybettigini o esnada ogrenmek..
alsancakta arkadaşla muhabbet ederek dolaşırken bi güzel durağa toslamak ardından hızını alamayıp gülcem die düşmek ve arkadaşın hala kendi kendine muhabbet ede ede gitmesi caddeyi yarılayınca arkasına bakması. burdan sonra eve gitmeye çalışmak we arada bi numara oynayan ve başka bi yere giden otobüse binmek. ve yarı yolda fark edip inmek ve sonunda eve gitmek. evde kimse olmamasından dolayı yemek yapmaya kalkışmak ve hazır pizzayı mikro dalga fırına yerleştirip kapağını kapatmayı unutmak ve pizzayı pişirdiğinide o an unutup oda toplamaya kalkışmak bi yarım saat sonra gelmek. ve pizzanın kapak açık olduğu için ancak ısındığın görüp afiyetle yemek. ama bu bi gün için çok fazlaydı cidden ya kabus gibi.
ilkokul yıllarında 1.30 civarında olan boyu uzatmak için karşıyaka basketbol yaz okuluna kayıt yaptırılır. ilk gün büyük bir heyecanla kalkılır, giyinilir, çanta hazırlanır, idman sahasının yolu tutulur. sahada birçok tanıdık olduğunu görmek, kaynaşma problemi yaşanmayacağını bilmek sevinci katlar. idman koşuyla başlar, koşu esnasında yandaki arkadaşla sıkı bir muhabbete dalınır. son turlara yaklaşırken saha ''dankkkk'' diye bir sesle inler. yandaki arkadaşı dinlerken kafa son sürat basketbol potasının direğine çarpılmıştır. alın bölgesinde ortaya çıkan davulun inmesi 2 haftayı bulmuş yaz okulu tek kelimeyle yalan olmuştur.
bir kac yil once arkadasin evinde, ve yine arkadasin bilgisayarinin karsisinda bi guzel icerken, yillardir hoslanilan kiz ile msnde karsilasilir. hos muhabbetler sonunda hoslanilan kiz bir sarki aradigini ve dogal olarak bir turlu bulamadigini soyler. hatta sarkiyi bulursam bana jack * ismarlayacagini soyler. heyecanla sarkinin adini ogrendikten sonra sarhos arkadasin yardimiyla dc paylasim programindan sarki bulunur ve hemen somurulmeye baslanir. bu sirada hoslanilan kiza mujdeli haber verilir ama bir turlu inanmaz, bekleyemez ve o yuzden screenshot yapmami ister. bu istege aninda cevap verilip dc'ye screenshot yapilip hoslanilan kiza msnden gonderilir. sarki bitmis mi diye dc'ye bakilir ve keske bakmaz olaydim denilir. cunku dc den o sirada sexy nurse 2 de inmektedir ve screenshot karsi tarafa teslim edilmistir.. ölüm sessizliği... bir an hayatta geri al tusu varmis gibi dusunulur ama ne yazik ki yoktur. iste o an benim offline oldugum andir.
şehirlerarası otobüste bir erkeğin yanına kızın gelip oturması. bundan hiç şüphelenmeden oturup beklesi, sonra muavinin gelip bilete bakarak kıza yanlış otobüs firmasına bindiğini söylemesi.
karşında sevgilin otururken anneme mesaj gönderiyorum diye hafif hafif flört ettiğin başka birine yazdığın mesajı sevgiline yollamak.bunu yapmıştım ve terk edilmemiştim.mübarek insandı kendisi yahu.
sevdicekle konsere gidip, fordçulardan korumak için sevdiceğin arkasına geçip akabinde beline sarılıp elinden tutmak... sonrasında ise sevdiceğin bir şey söylemek için arkaya dönüp iki elini birden kaldırması... eş zamanlı olarak sizin de elinizi kaldırmanız ve yanınızdakinin elini tuttuğunuzu farketmeniz... allah tan on yaşlarında spastik özürlü bir çocuktur ve ailesi de oldukça hoşgörülüdür...
kuzenle sabahlanan alkollü bir gecenin ardından, eve dönmek için çıkılacağı sırada "dışarı cıkmısken boş şişeleri de atayım" diyerek çantaya konulan şişeleri * eve kadar getirmek. (mesafe kadıköy-küçükçekmece arası.) *
baska bir zaman aynı kuzene, köyden gönderilen (kola şişesine konulmus) pekmezi vermek yerine resmen içinde kola olan şişeyi vermek suretiyle aynı mesafe * boyunca taşıtmış olmak.