ego kartı almak için metroya incektim. yanımdaki arkadaşım sigara içmekte olduğu için gelemedi benimle, o yukarıda bekleyecek ben kart alıp yanına gelecektim. aşağı indim ve kartımı aldım.
yarım saat sonra -çocuktaki de iyi sabırmış, yarım saat beklemiş beni- çalan telefona ve yöneltilen "abi nerdesin" sorsuna pişkin pişkin "evdeyim" dedim.
arkadaşı ağaç dibinde unutup gelen otobüse atlamıştım.
arkadadaşın evine gidilir.
onun telefonuyla oynarken telefonunu cebine katıp eve getirilir.
daha sonra bir başkasını arayacağım diye rehberi kurcalayıp saçma sapan isimler ve numaralar görüp bir süre olayı idrak edilemez.
sonra arkadaşın telefonu olduğu anlaşılır ve hemen arkadaşla irtibata geçilir.
kendi telefonundan arkadaşının cep telefonunu aramak sol elinde çalan telefonda ismimi görüp telefonu açıp "efendim" dedim yetmezmiş gibi sesin yankılı geldiğini söyledim 5sn sonra durumu idrak edip ve telefonu kapattım.
tabi bunlar olurken telefonların hangisinin benim olduğunu habire karıştırmakta cabası.
arkadaşın evi aranılır ve telefonunun bende olduğu söylenir. *** **
dershanede yapılamayan bir soru çözülmeye çalışılıyordur hocayla.
abazan arkadaşlarda genç ve güzel hocaya pis pis bakmaktadır.
arkadaşlardan birisi dürter dur derim durmaz yine dürter dur derim yine durmaz.
en sonunda sinir olurum bağıraraktan "a...na koyacağım şimdi dur artık bir!.." deyip hocanın size garip bir ifadeyle bakması yeter.
sonra arkadaşa kızgın bir şekilde bakılır "si..tir git lan şurdan" denir ama hoca hala yanımdadır.
hoca 2. defa baktıktan sonra hocadan özür dilenir.
hoca soruyu anlattıktan sonra oradan uzaklaşılır ve bir daha soru sorulmaz o hocaya.
ilk ders 9.55'dedir.
dersin sahibi hoca 1 saniye bile geç kalanlara almamaktadır.
bu korkununda etkisiyle yarım saat önceden okula gidilir.
bir bakılır öğrenciler akın akın aşağı iniyor. peşlerine takılınır; servisle cibali'ye ana kampüse gidilir.
halbuki; ana kampüse gitmemesi gereken sınıfta okuyordur iki arkadaş.
30 dakikada cibali'ye varılır içeri girilir 2 dakika sonra çıkılır avcılar otobüsüne binilir ve okula gelinir. dersin bitmesine dakikalar kala internete girilip bu entry girilir.
kaybedilen; 90 dakikalık derste işlenenler ve onun dışında çekilen o kadar yoldur.
kalça kemiğindeki ezilme yüzünden röntgen cihazının altına uzanılmıştır. röntgenci amcanın talimatı ile bele kadar örtü çekilir ve aşağıda giyilen her şey örtünün altında çıkarılır. röngen cihazı çalışırken, aptallık bu ya, bünyenin hayatı sorgulayacagı tutar ve cihazın ışıklarına bakarak " bu yaşa kadar geldim, istediğim gibi yaşayabildim mi?" vs şeklinde maksimum gereksiz düşüncelere dalar. derin düşüncelere dalmışken röntgenci amcanın "tamam şimdi sağa dön" uyarısı ile sağa dönülür. amcanın "pohahah" diye gülmesi ile o dingin hava birden bozulur. artık çok geçtir. sağa dönerken örtüyle beraber dönünce popo tamamen meydana çıkmıştır. örtüyü tekrar örtmekle pantolonu toplamak arasına kararsızca çırpınarak röntgen cihazının ışıkları altında debelenilir. o garip çekimleri gören doktorun yüz ifadesi yıllar sonra hala merak edilmektedir.
ortaokul yıllarında alice'in ödül alacagi bir gundur.tezat bi sekilde disiplinli bir okulda okumakta olan alice her zamanki gibi uyuşuk davranmış,ev ahalisinin tum cabalarina *ragmen gec uyanmistir.okulda rozet veya kravat takmak zorunludur,herkesin gozu korkutulmustur ama alice okulda hemen her allahin gunu sunuculuk veya and okuma gibi dangalak seyleri yapmak zorunda bırakıldıgından aile onun sabahlari sacini yapma,onu süsleme aktivitelerine kendini alistirmistir,onlar da hazirdir.
alice nihai bir cozumle uyanmis ama servisi kacirmistir.bu islemler hizlandirilarak yapilmistir,fakat kravat ve rozet o telasede bulunamamistir.babasi alice'e kendi kravatlarından bile vermeyi dusunmustur,alice o kadar aglamaklidir.*.alice daha kucuktur naapsındır ama bku yiceinin bilincindedir **neyse alice pur telas bi sonraki servise yetistirilmis *ama kravatı yok diye napıcaını dusunmektedir.
neyse alice arkadaslariyla okula girer,mutludur,ohhoh canima degsin demektedir.sunuculuk yapmak uzere merdivenlerden cikar,herkes toren alanindadir.birden bi kahkaha kopar.alice de kesin bise var bende demeye baslamistir.megerse alice'in kravatı külotlu corabinin icinde bir topak bir dalga halinde uzanmistir.ama burda garip olan alice'in de kopması ve torenin 5 dakika gec baslamasidir.
yine alice ilkokul 4. sınıfta bilgi yarismasina katilmistir.konferans salonuna 500 *kisi toplanmis,basin gelmistir.oturma düzeni hilal seklindedir.hilalin bi ucunda yarismaci bi grup,diger ucunda yine diger grup ortada da soruyu soranlar vs bulunmaktadir.yarismanin sonlarina alice dogru hilalin tam ortasina dogru akan bir su ve hatta bir akarsu olustugunu farketmistir.
alice sorunun soruldugu sırada arkadaslarina "aaa d.*altına yapmisss" derken mikrofonun acik oldugunu farketmemistir!
bunun üzerine deyim yerindeyse salondaki tum cocuklar *da gulmekten altlarına yapmislardir.d. aglayarak kalkmis,sahnenin ortasindan inmeye calisirken daha bi rezil olmustur.bu d.nin hikayesidir.
burda da garip olan o akarsuyu tam sahnenin ortasındayken kimsenin nası görmedigidir.*
orta okulda cuma günlerinin okul cıkısındaki o vazgeçilmez maçlarından biridir ve okulun o sürekli şikayet edilen ama yinede bizim oldtrafordumuz olan beton bahçesinde herşey hazırdır(hava şartları,taştan kaleler,hakem,vs).mac cok ciddi biçimde geçerken iki kişi kafa topuna cıkar düştükleri anda birsinin bileği yere paralel olarak denk gelir ve çatt sesiyle birlikte bir feryad duyulur.Ayak kırılmıştır malesef ve herkes panik içindedir,bi atraksiyon bi heyecan olsa da maceraya atılsak derken bu olay hiç süphesiz şurup gibi gelmiştir.herkes koşuşturmaya başlar,bir lider yola inip hemen bir araç durdurmalı hasta hastahaneye yetiştirilmelidir.son derece sıradan ve ciddi olan eylem bize o an hazine arıyormuşcasına bir heyecan vermektedir * .fırlama başı yola atlar kırmızı bi minübüs yaklaşmaktadır,hemen el kol fuuuııııyyyyhhtt ıslık minübüs durdulur.herkes minübüse doluşmuştur.abi hemen hastahaneye cek denir sanki swat ekibi olarak göreve gitmekteyizdir.adam hemen elini vitese atar fakat kalkmadan tekrar arkaya dönerek sorar,hani yaw hasta kim? der.o an herkes sırayla arkaya bakar ve daha sonra da birbirine.önce fırtına öncesi bir sessizlik daha sonra bir nükleer kahkaha bombası.dışarıdan ayağı kırık yerde ağlayarak yatan platin keremin beni bırakmayııınn anneeeee ölüyorummm auuuughhh sesleri bizi kendimize getirmiştir.
can dostunun babasının cenaze namazı kılınır. camiden çıkılır. arabaya binilir konvoya katılmak için. yanlış cenaze takip edilir. izmir'in öbür ucundaki bir mezarlığa gidilene kadar kimse fark etmez yanlışlığı. son sürat geri dönülür. ama cenaze defnedilmiştir.
1-bulaşık makinasının üzerindeki su ısıtıcısının fişini takıp, su ısıtıcısını çalıştırmak, su ısınsın artık diye beklemek, bi fokurdama sesi duymıyınca "ulan lambası da yanmıyo niye çalışmıyo ki" diye düşünmek, beyin fırtınasını abartıp "lan bunun üzerinde başka bi tuş mu var acep" diye bakınmak, salaklığın pik yaptığı noktada şaşkolozluğunu fark edip bulaşık makinasının fişini taktığını anlamak *
2-askerde gerçek el bombası atış talimi yaparken solak olan birinin sağ elindeki bombadan sol eliyle pimi çekmesi*, gene o sol eliyle bombayı attığını zannedip pimi atması, bombanın sağ elinde kaldığını farkediş, ölüm gibi uzun bir bekleyiş, komutanın ve arkadaşların çığırması ve nihayet sağ eldeki bombanın fırlatılmasından sonra kocaman bir "oh" çekiş *
(yazıcıda problem oluşmuştur, kablo sorunu halledildikten sonra kullanıcıya bir çıktı göndermesi istenmiştir)
salca: abi göndersene bir sayfa deneyelim
abi: gönderdim
salca: ee gelmedi, allah allah olması lazım..
abi: of ya sen gönder diyince kafam karıştı, mail yazıyordum onu yarım gönderdim, yazıcıya çıktı yerine..
salca: muahahahahaha
Turkiye is bankasina girip, denizbank kredi karti ile sira numarasi almaya calismak. Akabinde size ne kadar mal bir durumda oldugunuzu gösteren bakislara maruz kalmak. hemen ortamdan kacmak...
sabah ofisin anahtarini evde unutmak, dolayisi ile nasil olsa benden önce gelir açarlar diye tekrar eve dönmeye üşenmek ve bunlarin akabinde ise ayni aksam ev anahtarini iş yerinde bırakmak.