Geçen akşam arkadaşlarla okey oynarken çok yorgundu zihnim. Belli etmemeye çalışıyorum ama nefes alamıyorum, Ciğerlerim baskı yapıyor bir damla nefes için. Kafamda bambaşka şeyler var. Neyse Velhasıl bakmadan taş alıp taş atıyorum. Ne attığımın farkında değilim. iki kere yere okey atmıştım iyi mi?
Üstüne bir de koskoca insanlardan bu yüzden trip yedim.
bir de metroda birini izlerken öyle dalmışım ki durak kaçırmışım. Bakın işte bu bir dramdır.
belki de fazla zorlamamdı, seneyi hatırlamıyorum, kırık çatısı olan bir evden içeri giren su vardı ama beni ilgilendirmiyordu çünkü ben çatıdaydım, oradan atlamak ise benim için oyundu, nitekim defalarca atladım fakat birinde çok kötü bir şey oldu ve ayağı takılıp direk betona düştüm. çenem yarıldı ayağım da kırıldı, o gün işte dalgınlığım bana fenaya patladı. çünkü tedbirli atlasaydım belki de bunlar olmayacaktı anlıyor musun? lanet olası ayağı kırmayacaktım. öylesine acı çektim ve hayattan öylesine mahrum kaldım ki ayağımın kırığı 2 ay falan sürdü.
sıçarken de zorlandım ve kimse beni anlamdı. zaten o pozisyonda anlaşılmaz bir hal alıyordum, karizmatik de bir duruşum vardı.
Tapuda staj yapıyordum. Kocaman ciltlere tapuda yazan kişileri falan yazıyordum. Ufak tefek yanlışlarımı toplu iğne ile kazıyorlardı ama hatırladığım üzere kocaman bir sayfayı yanlış geçirmiştim. Tutanak tutmuşlardı deftere geçirmişlerdi. O işler riskli işler. Yanlış olduğunda deftere yazmak zorunluymuş.