öyle bir geçer zaman ki'nin her bölümünde ayrı ayrı içi şişen biri olarak, yaprak dökümü'nün sadece finali izledim ama yine de içime bir şey olmadı. üzgünüm, olmadı yapamadım.
Ali rıza beyin ölümü, ailenin dağılmasına,duygusallıktan;
salak natalinin hiç konuşmayıp sadece bu bölümde konuşmasına, Şevketin nikaha gitmesine, babasını onu son kez göremediğine,
Nataliden daha salak Necla'nın o kadar parası olmasına rağmen onları Trabzona gindermesine (hemde trenle) ise sinirden ağladım.
Allahım inanamıyorum nihayet bitti diye rahatlamamdan.
(bkz: Bir dizi ömrümü yedi)
dizi manyağı yazarlardır. diziyi gerçek hayatlarına karıştıran, dizi karakterlerini kendi ailesinin fertleriymiş gibi benimseyen, sanal gerçek farkını ayırt etme yetilerini kaybetmiş kişilerdir.
bu ağlayan yazarlardan bir tanesi de benim bu arada. trabzona tren bileti istendiğini duyduğum anda kahkahalarla gülmeye başladım. öyle güldüm ki gözlerimden yaşlar aktı. (hadi bunu ağlama olarak saymadın) romanı böylesine dejenere etmenin alemi ne? bu dizi bittiği için mutluluktan ağladım.
Dizi bittikten sonra defalarca toygar ışıklı'nın göçebe şarkısıyla kendine eziyet edip, gözyaşlarının dibine vuran yazar(lar)dır.
(bkz: beni tanıdılar sen kaç)