kısmen doğrudur, yaratıcı-üretken olamayanın akıbetidir. ancak küstahlığı da barındırır, eleştiri kabul etmeyenlerin sığınağıdır biraz da. ne yani, yumurtayı beğenip beğenmemek için yumurtlamak mı gerekir.
nedense en ufak yapici eleştirinin ana avrat soy sop asfaltta dümdüz gidildiği varsayilan diyarlarda sıkça söylenen söylenen söylenen söz öbeğidir.
iki tip eleştiri vardir. birincisi var olan hatalari dile getirerek bunlarin asgariye indirilmesini sağlamak, ikincisi ise sadece elestiri yapmak için eleştiri yapmak.
birincisinde kaz kafali ve yeteneksizler kulakları tıkarlar ve bok içinde badem kadini gibi kalmaya mecbur olurlar.akl-ı selim ve yetenekli olan kişiler ise bunlari dikkate alir
ve yorum farkıni koyarak uygulamaya koyarlar.
ikinci elestrinin bir çok nedeni vardir. elbette cekemezlik, kusur arama olmayacak nüanslari götünden anlama yahut aptala yatma gibi şeyler.
şimdi diyelim ki ben size -işte atiyorum- mesela;
philippus sağlıkkeyken, tam sekiz kollu
bir tahtta taşınıyordu ya,
akıllı sanirsan sen onu, avitus
düpedüz delinin birisin
dersem -from the martilalis- dersem bundan kim ne anlar? yahut ne anlamaz? avitus diyerek bize gerzek mi demek istiyorsun derler. ondan sonra ugras dur.
fakat ben bu ayrinitiya roma devletinde martilalis hakkında bilgi versem üzerine aciklayıcı bu epigramdaki kişileri bir dip notla aciklasam herhalde birinci tip elestirmenler beni tebrik eder ve uslubumdaki olasi kusurlari ve benzeri seyleri iyi olmasi tenkit ederek kusursuzlastirirlar.
ikinici tiptekiler ise halk bunlardan anlamiyor ucuk elitist mealli elestiri bombardimina tutarlar.
engin ardic'in dediği gibi;
'bu kadar pis bir camiada ve boylesine ahmak bir toplumda yazi yazmak mutluluk mu verir sanirsiniz'
yazi yazmak olayini değiştirin ne bileyim bakkaldan ekmek almak olarak okuyun bakın neler oluyor.
süper söz. ama yapamadığı halde birilerinin şans verdiği ve yapma imkanı tanıdığı, sırf bu yüzden yapıyor olanlar ile hakkını verenleri de ayırmak gerekir.