1.
Şunu soran insan, ses tonunun kırılmasından anlar o gün sende bir şeyler olduğunu,
bakışlarını kaçırmandan anlar içindeki enkazı boğazından yutkunmaya çalışırken gözlerin dolmasın diye son zerrene kadar kendinle savaştığını.
Gun içinde gidip gelip senin gözlerinde sönen ışıkların sayısını hesaplar,
Azaldıkça endişelenir,
Alıp kaçırmak ister seni ama sen yalnız kalmak istediğini bağırırsın dudaklarını sımsıkı kilitleyerek.
Eli ayağına dolaşır,
ruhu senin etrafında tavaf ederken aynı anda bedeni çakılı kalır seni daha iyi görebileceği bir yere.
sormaz öncesini berisini nedenini suçlusunu mağdurunu,
Sonra o soru gelir irilmiş gözlerdeki rengin tonuyla,
"Yapabileceğim bir şey var mı?"
Varlığını rahatsız etmeden kendi varlığını teslim eder sıkmaktan kızarttığın avuçlarına, kayıtsız şartsız...
insan biriktirirken hesapladığın süzgecin küçüklüğü için bir kez daha minnettar olursun kendine.
iyi insanlar, kendini sana sevdirir.
2.
yok olduğunu biliyorsun. imkanlar kısıtlı, para istesem veremezsin, iyileştir onu desem yapamazsın, iyi bir hastane doktor bul desem "bizim teyzeyi ameliyat etmişti iyiydi ama bilmem" diye alakasız bir hikaye anlatırsın.
yok olduğunu biliyorsun ama yine de soruyorsun, başın sağolsun der gibi otomatik teselli cümlesi.
gel beni öldür geri kalanla sen baş et.