Çilekli tesislerinin oradaki, yılların eskitemediği shell benzin istasyonuna girdim.
Pompanın yanında durdum, arabadan indim, pompacıya dönerek abi benzin alıcam dememe kalmadan adam, lan lan lan aboov diye koşmaya başladı, arkamı bir döndüm, el frenini çekmemişim, pompacı abimle beraber tampona yapıştık ama tutamadık:(
5 metre yandan kaysa, araba kendi kendine ikinci köprüye bağlanacaktı..
Yeni takım elbise aldıktan sonra kalsın bunlar akşama uğrar alırım dedim mağaza sahibine(tanıdık), aradan bir hafta sonra evime kargo geldi içinde aldığım takım elbise vardı.
Mağaza sahibini aradım bundan sonraki alışverişlerimde her ne alırsam alayım her zamanki gibi evime yollayacağını söyledi.
iş çıkışı arkadaşlarla biraz dedikodu yapalım bir iki kadeh şarap içeriz tabi yarın iş var abartmadan evlere döneriz niyetiyle yola çıkılan ve tabi ki 2 kadehle asla bitmeyen bir gecenin ertesi gününde cereyan eden olay;
sabah bir gözümü başımın ağrısından kapalı ve diğeri de yarım açık halde iş yerinin önündeki simitçiden simit alıp, giderken de hadi öptüm, görüşürüz demek.
Aydın'ın Kuşadası ilçesinde ikamet ediyorum malum buralar epey sıcak oluyor yazları.Bundan 3 gün önce yaşadığım bir dalgınlık.
Sabah uyandım izin günüm denize gireyimde sabahtan öğleden sonra girecek yer kalmıyor kalabalıktan mantığıyla sabahtan bir yüzdüm geldim. Sonra eve girdim dedim cıkmayayım dışarı bir karpuz alayım buz gibi olur ona gömülürüm 35'lik rakı alırım bir de ufaktan bir keyif yaparım mantığındayım. Gittim falan markete. Araba dedim koyayım ağır olur şimdi karpuz. Başladım markette gezmeye bira dolaplarının olduğu yerde bomonti filtresizleri gördüm. Dedim alayım 4 tane şundan mis gibi soğuk.Gittim karpuzdu cipsti aldım. Karpuzu kestim eve gelip hemen dolaba bıraktım soğuması için. Epey soğuduktan sonra köfte yaptım kendime cipsi cıkardım karpuzuda koydum bir kaç meyve ile birlikte.Şalgam suyu ve buz kovasıda hazır. Dolabı bir açtım rakı yok.
Nasıl olmaz diyorum olması gerek aldığıma eminim. Dolapta yüzüme bakan bomontileri görünce anladım rakı diye ben soğuğa adamışım kendimi ve direk biralara gömülmüşüm. Hayatımda kendimden utandığım nadir anlardan biridir sanırım bu. Anlatınca çok heyecan uyandırmasada yaşanması çok berbat bir duyguydu.
Sabah bir telaşla fena şekilde uykulu uykulu okula gitmişim. O gün sınavım var sanıyorum ama dalgınlık var serde, hangi dersten sınavım olduğunu bile bilmiyorum! Nasıl bir kafaysa... Kendimi sınıflardan birine atıyorum. Kağıtlar dağıtılmış. Kağıdı inceleyip Adımı yazma faslına bile geçemeden asistanın söylediği soruları yazmaya başlıyorum. Yazdıkça öfkem tepemde, bunlar nasıl sorular! Sonunda dayanamayıp patlıyorum...
"Bu sorular da ne böyle, ben bunların hiçbiri ile alakalı bir şeyler gördüğümü sanmıyorum! Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz!?"
"... Bölümü öğrencisi değil misiniz?"
"Yoooo?"
"x dersini de hiç almadınız haliyle?"
"Aaaaa!!! Heheheheh... O zaman benim bu sınava girmeme gerek yok yani? Heheheh çıkayım ben... Pardon... Başarılar..."
Misafirlikte şarap kadehini alırken kadehin elimden kayması ve bir kadeh kırmızı şarabın beyaz halıda güller açtırması.
Ev sahibesi hanımın ve diğer misafirlerin kocaman gözleri.
bir keresinde işe çok erken gitmek için 3-4 saatlik uykuyla kalkmak zorunda kaldım saat 5 buçuk gibi artık bu dalgınlık mı bilmiyorum ama aşırı uykulu gözlerimle yüzümü yıkamak için suyu açtığımda abdest için niyet etmiştim.
interaktif bir sunum sonrası yanıma gelip teşekkür edenlerden biriyle konuştuktan sonra onun "hoşça kalın" demesine "merhaba" demiştim. O an sunumla birlikte ben de bittim. ışınla beni scotty diye bağırasım geldi. Bazen ezbere yaşıyorum gibime geliyor.
en aptalcası olmasa da aptalcalarından birini geçen senelerde müşteri yemeğinde yaşadım.
ilkokulda hem sağ hem de sol elimle yazma kabiliyetine sahiptim. öğretmen başkalarını rahatsız ediyorum düşüncesiyle sağ elle yazmam konusunda beni "motive" etti. kendimi her işimi yaparken sağ ele zorladım.
zamanla alıştım ancak arada sırada el koordinasyonumda ufak kırılmalar yaşanmıyor değil. en sonuncusunu ciddi bir iş yemeğinde yaşadık.
yabancı misafirleri akşam yemeğine götürüp, orada işi bağlayacağız. beni de kültürü tanıyorum ve iyi geyik yapıyorum diye götürüyorlar. ortamı yumuşatma misyonum var, orda bulunmamın başka bir espirisi de yok aslında.
neyse adamlarla oturduk yemeğe, ana yemek geldi., bir yandan yiyiyoruz, bir yandan ben kültürel bazı şeylerden bahsediyorum. bir elimde tuzluk, bir elimde su. suyu içip, tuzlukla yemeğe biraz tuz ekecektim. tek hayalim buyken, ben tuzluğu ağzıma götürdüm. bence buraya kadar da kabul edilebilirdi, anlamayabilirlerdi yaptığım mallığı.
ama elimdeki suyu güzelim yemeğin üzerine dökmeyecektim.
o saatten sonra durumu açıklamak için ilkokula da dönemedim.
elim çarptı da diyemiyorum. allah da belamı böyle verdi bence benim.
neyse devamını mesaj yoluyla merak edenlere anlatacağım. yeni trend buymuş sözlükte, böyle entry'ler gördüm. *
Pazar günü ehliyet sınavında ne oldu biliyor musunuz? Ben de bilmiyorum çünkü sınav ctesi imiş.Evet,pazar günü sınava girmek için koşa koşa telaşlı sınav adresine ulaşılır.Hem ne dersiniz;sanayii mahallesinde üstelik, bir tane allahın kulu yok soracak ortalıkta,zar zor bir esnaf bulunur okulun tam yeri ögrenilir,gidilir bakılır okul kapalı,sınav giriş belgesine bakılır; sınav dünmüş!
(bkz: aramızda kalsın)
yakın zamanda yaptığım dalgınlık. bilgisayar kasasının düğmesine basıp açıp, lavaboya gitmiştim ben gelene kadar açılsın bilgisayar programcılığı ödevimi hızlı yapayım diye. geldim ekran da görüntü yok. kasanın ışığı yanıyor. he dedim ekran koruyucusu devrede. fareyi oynatıyorum ekran gelmiyor. bir daha hareket ettirdim yok. he dedim pili bitmiştir. dalgınlık devam ediyor. yeni pil bulup taktım, yine yok. hafiften lan ne oluyor tribine girmemle çıkmam bir oldu, meğer monitörün dokunmatik düğmesine basmamışım. swh. öyle bir psikoloji yarattı ki, arabanın kapısını açıp, anahtar nerede ya demek gibi bir şey.