elektrikler kesildiğinde "eh ben de müzik dinliyim bari" deyip teybin yanına varılır. "dur önce şunun fişini takıyım" denir ve fişi takarken uyanılır. evdeki kanka kopar, kanka'ya küfür edilir, kös kös karanlıkta oturulur.
arabayi yikasinlar diye oto yikamaya birakip karsiyaka çarsiya gitmek, sonra vapurla eve dönmek ve 3-4 gün sonra yikamacidan "kardesim araban yikandi gel al artik" diye firça dolu bir telefon almak. evin telefonunu da karakoldan bulmuslar.
kucuktum kucucuktum. gazete almaya gitmistim bakkala. bakkal da hadi olsun olsun 10 metre falan uzakta. yanlis aldigim gazeteyi degistirmek icin gittigim bakkaldan yarim saat sonra eve dondum.
babaannemlere ugradim. hal hatir sormak icin iste. akil da 5 yasindaki cocuk akli. merak ettim ne yapiyorlar diye. o yarim saatte annem * in omrunden nerden baksan bi 10 yil almisimdir. ya dalginlik gercekten. sen eve gidicem deyip babaannene gidersen olacagi budur. babaannemle bakkalin arasi da iste 50 metre falan. cok degil yani.
gecenin bir yarısı telefonum çalmıştı.. ben de sabah oldu ve (bkz: little black dress) beni uyandırmak için aradı diye meşgule verdim.. okula gitme(me)k için istasyona gitmem gerekiyordu.. sonra başladım giyinmeye.. eni konu giyindim.. odadan çıktım tam merdivenlerden inerken babamın "hayrola?" demesiyle kendime geldim mi? hayır.. "aa baba sen burda mı uyudun hadi ben trene yetişcem bay bay" diyip yola devam etmeye çalıştım.. aşağı indiğimde mutfak camından havanın karanlık olduğunu görünce ters giden bir şeyler olduğunu anladım.. ve saati sormamla herşey normale döndü..
bir kere de trene yetişecem diye evden terlikle çıkmıştım.. hayır karda nasıl kayıp düşmeden iki sokak aşağıya kadar o yokuşlardan indim onu çözebilmiş değilim?!
Cumartesi gecesini cnbc-e dizileriyle kendi paramparça eden bedene ait beyin gece 4 sularında 'yat' komutu verir,04,30 dolaylarında girilen uykudan önce 'ulan gene haftasonunun içine zıçtık,pazartesi gene tarumar olucaz' düşüncesi beyinde habis ur gibi büyür.Ve Pazar sabahı kaçınılmaz son:10,30 dolaylarında uyanan beyin saate bakmasıyla zirve yapar,hemen telefona sarıaln eller daha ağız ne söyleyeceğine karar vermeden ara'ya basar,ve akabinde anlamsız diyalog:'ismail bey,ben uyuyakalmışım,beni idare edin,yarım saate kadar işte olucam'...iyi de ulan bugün pazar....
işsiz kalınan istanbul günlerinde olayların sıkıştırmasıyla kendine sığınacak kapı arayan ruh,bir zaman din istasyonunda ağır duraklar.iş edinilen din,zamanla zamanı kaplar,yayılır,büyür ve bir perşembe günü öğle vakti cuma namazı niyetine abdest alınıp camiye girildikten ve 2 saf cemaat gördükten ve zamanla öğle namazının kombinesinin bu kadar olduğunu anladıktan sonra zirve yapar,sonra dibe çöker..
arkadaşlar ile sınavdan çıktıktan sonra stres atmak için okulun açık havuzuna gitmiştim. otururken bir şey farkettim*. ortamda, pekte umrumda olmayan bir kız arkadaşın bikini altının kenarından hafifçe kıllar gözükmektedir. ve bu, benim irite olduğum durumlar kategorisine giren bir durumdur. yakın arkadaşım da aynı şeyin farkında olmuş ki bana bakıp yavşakça gülmektedir.
bir süre sonra karınlar acıktığından havuzun büfesine gittik. yemekler bittikten sonra bu malum kız arkadaş tualete gitmek için kalktı. biz o sırada muhabbetimize devam ettik. benimle beraber durumu farkeden arkadaşımın '' hadi tualete gidelim. '' demesi ile kalktık ve tualete girdik. gelişen diyalog;
cemmm: oğlum x in acilen o kılları kesmesi lazım çok iğrenç lan.
arkadaş: evet abi, bakmak istiyorum bakamıyorum ne pis kızmış be bu.
cemmm: ahaha, sorma abi ya.
geyik biraz daha sürer ve tualetten gülerek çıkılır. yaklaşık 1-2 saniye sonra kadınlar tualetiyle erkekler tualetinin arasında sadece ince bir duvar olduğunu farkettik. biz bunu farkederken x tualetten çıktı ve '' sesiniz çok rahat yan tarafa geliyordu. '' dedi. arkadaşıma dönüp 10 saniye boş baktım. '' ehehe, şey nasıl ya ne sesi? '' deyip aptallığa vurmak istedim, yemedi. her ne kadar kız umrumda olan bir şahıs olmasa da o an benim bittiğim andı sedat abi.
sıcağı saıcağına az önce;
izmir-karabağlar ziraat bankası kavşağından dönmek istemek yanlışlıkla gidiş yönüne yani gaziemir tarafına değil de konak yönüne dönmek,üzerine gelen arabaları görünce dumur olmak,aniden kendine gelip aradan sıyrılmak ve kavşağın diğer cebinden ustalıkla kendini gaziemir yoluna atmak.işin ilginç kısmı zor durumdan nasılda sıyırdım lan be diye kendi kendine sırıtırken kavşaktaki polisi tamamen hesaba katmamış olmak ve polisin "gri bora çek kenaraaaaaaaa" anonsuyla kendine gelmek
(neyseki ceza yemedim ama sağlam bir ayar verdi)
bir yılbaşı gecesi daha kutlanacaktır. o buz gibi soğukta elde şampanya şişesi ve kamera ile dışarı çıkılır. bir park bulunur. yeni yila girerken 10 dan geriye sayma işlemi gerçekleştirilir. kamera eşliğinde şampanya patlatılarak "yehuuu ehuuuu yaşasın 2004" diye çığlıklar atılır.
15 dakika sonra merak edilir, video izlenilmek istenilir. ancak farkedilir ki kayıt yapan arkadaş kırmızı düğmeciğe basmayı unutmuştur.
kameranın saati 15 dakika geriye alınır. hiç bozuntuya verilmez. ve bu sefer beyaz şarap* patlatılmaya çalışılarak yeni yıla girilir.
10 kişilik bir yemekte sol tarafında oturan adamın şirketi hakkında açılan sohbette, adamın o firmada çalıştığını bilmeden firmayla ilgili yaşadığın olayı anlatmak, 10 kişilik masada konuşurken düpedüz konuşmak ve konuşmanın içinde "tabir-i caizse ben böyle döt muamelesi görmedim" demek, akabinde sol tarafındaki adamın seninle telefonda konuşan adam olduğunu öğrenmek ve renk vermeden olay üzerinde geyik çevirmeye devam etmek durumudur...
öğleye doğru, bir gece önce göze bir damla uyku girmemesi nedeniyle salondaki koltuğa uzanarak uyuyakalmak. yok aptalca olan kısmı bu değil. uyandıktan sonra saatin 6 olduğunu ve annenin de tv izlediğinin farkına varkına varmak. anneye "aa anne sabahın köründe niye kalktın ki? ben de salonda uyuyakalmışım bak görüyor musun, kaç saattir uyuyorum" demek ve annenin şaşkın bakışları ile birlikte anneden saatin 6 olması konusunda doğru bir saptamada bulunduğumu, fakat sabah akşam kavramını yitirdiğimi öğrenmek.
baş kahraman annem olsa da torpil geçemeyeceğim bu konuda o yüzden yazacağım.
cennet vatanımızın turistik sahillerinden birinde freedriver annesiyle yüzmektedir. güneş tahmin edilebileceği gibi tüm yakıcılığıyla en tepede ışıldamaktadır. heralde bundan olacak ki anne freedriver birden freedriver'a dönerek "ayyyy, görüyor musun bak..tüh tüh tüh... kadıncağızın bikinisinin üstü düşmüş de farketmiyor. söylesek mi acaba ya." freedriver ise güneşin etkisinden değil ama bu dumurlardan dumur beğendiren olayın etkisinden dolayı "anne o kadın üstsüz yaaaaaaaa" dememiş, diyememiştir.
buradan anneme ve tüm annelere sesleniyorum. affedin beni ama bunu yazmadan duramazdım.
kafanın çok bozuk olduğu bir gün sözlüğe girilir. çok sevilen silte ile biraz dertleşilir. kendisinin yazdığı bilgi içerikli entrylerden dolayı nick altına bir şeyler yazılmak istenir. kafa dalgındır son derece. özene bezene entry hazırlanır. fark edilmeden silte baslığı yerine brezilya dizileri başlığına yazılır. sonra bak bakalım entryi beğendin mi denir. silte'nin "ama entry yok ki" demesiyle acı gerçek fark edilir. o entry hemen silinip doğru yere yazılır. ama bu durum isildur'un gözünden kaçmaz.
sevgilinin gönderdiği resmi bebegim olarak masaustune kaydettikten sonra, bir başka mailden gelen dördüz bebek videosunu da bebegim olarak kaydederiz. gelen dorduz bebek maili cok hostur, arkadaslarla paylasmak istenir. gmail acilir, posta olustur a basilir, konu olarak bebegim yazilir. dosya ekleden bebegim secilir ve ne hikmetse o maili bir suru kisiye gonderme istegi dogar. liste kabarir ve gonder tusuna basilir. iletiniz gonderilmisti uyarisi da gelir. 15 saniye sonra cevaplar gelmeye baslar.
- "ooo masallah masallah"
- "guzel kızmış"
- "ne o lan sevgili yaptın diye bizi fotoğrafını mı yolluyorsun"
- "lan dana kızın resmini ne yolluyorsun"