(1909-1990) peleponez doğumlu yunanistanın en buyuk şairi.nazımın,nerudanın,aragonun ırmağının kanalıdır.tum muhaliflerle aynı izduşumü yansıtsa da ömrünün yazgısı susmayan,susamayan,susturulamayandır.ölgun sulara uzanarak görmezden gelinen,bilinmeyen,bilirek es gecilmiş karakterleri,durumları,nesneleri okuyucuya nakış nakış işleyerek zihne kazıyan bir guctur şiiri.asla kabalaşmadan,sloganlaşmadan lirik armoniyi ile dilinde ebem kuşağı yaratabilecek yetidedir.
kendinde konuşan ama asla kendinde susmayan bir parrhesiastestir.Bu yanıyla doğruyu söyler çünkü söylediğinin doğru olduğunu bilir ve söylediğinin doğru olduğunu bilir çünkü söylediği gerçekten doğrudur.aragon yuzyılın en buyuk şairlerinden biri olarak selamlarken, metaforunun imgelediği noktayı gösterebilme gucunu de hesaba katarak sözü yalın ve direkt muhatabına yoneltmesinin etkisinden bu unvanı layık görmektedir.
biliyorsun,ölüm diye birşey yok,diyor adam kadına.
biliyorum , evet artık öldüğüme göre,diyor kadın
iki gömleğin de ütülendi ,çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim
(çev:cevat çapan)
çağdaş yunan şiirinin en büyük adı.
yalnızca yunan şiirinin değil dünya edebiyatının da en önemli şairlerinden biri sayılıyor. nobel edebiyat ödülüne birçok kez aday gösterilmesine rağmen, bu ödül ona değil, diğer yunanlı üstat elitis'e verilmiştir. oysa ritsos, çoğu eleştirmenlerin de belirttiği üzere daha büyük bir şairdir.
şiirleri mitolojiden fırlamış, yüzyılımıza barış türküleri, şiirleri söylemiş gibidir. barış, özgürlük gibi belli temalar üstüne yoğunlaşmış ama aşkı ıskalamamıştır.
tüm şiirleri varlık yayınları'nca tek kitapta toplanmış ve özdemir ince ile herkül milas'ın orjinal dilinden yaptığı çeviriyle yayınlanmıştır.
Siyasal görüşleri yüzünden Metaksas ve Papadopulos dönemlerinde Ege adalarında sürgün olarak yaşamış 20. Yüzyıl Yunan şiirinin büyük ustalarından. Ayışığı Sonatı (1956) adlı kitabıyla Ulusal Şiir Ödülü'nü, 1976'da Etna-Taormina Şiir Ödülü'nü ve pekçok uluslararası ödül kazanmıştır.
farklı halkları aynı duygusallıkla anlatması bakımından yunanistan'ın nazım hikmeti diyebiliriz onun için. ayrıca nazım hikmet için şu dizeleri kaleme almıştır:
"karanlıkta gülümsedi bir adam.
belki çünkü karanlığı görmüstü,
belki cünkü karanlıkta görmüstü."
1909 doğumlu yunan şair. ege'nin barış karanfili. kin bayraklarını yıkan şair.
bir çok güzel şiiri vardır.
Barış
Çocuğun gördüğü düştür barış,
annenin gördüğü düştür barış,
ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış;
Gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir
gülümseme elinde yemiş dolu bir zembil ve
alnında ter tomurcukları,
Pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi;
Akşam üstü eve dönen babadır barış,
Dünyanın yüzünde yara izleri kapanırken
ağaçlar diktiğimizde
havan mermilerinin kazdığı çukurlara;
Yangının kavurduğu yüreklerde
ilk tomurcuklarını açarken umut
ve ölüler kanlarının boşa gitmediğini bilerek
yana dönüp içerlemeksizin uyuyabildiklerindedir
barış…
Barış yemek kokusudur tüten,
Aksamlayın
arabanın yolda durmasının korkutmadığı,
Kapı çalınmasının dost demek olduğu,
Ve pencereyi saat başı açmanın renklerinin uzaktaki çanlarıyla
gözlerimizin bayram etmesini sağlayan
gökyüzü demek olduğu zamandır barış;
Barış bir bardak sıcak süt ve bir kitaptır,
Uyanan çocuk önünde
başaklar birbirlerine eğilip işte ışık ışık ışık dedikleri
Ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı zamandır barış;
Hapisaneler onarılıp kitaplıklar yapıldığı zaman,
Eşikten eşiğe bir türkü yükseldiği zaman
geceleyin,
Cumartesi akşamları mahalle berberinden çıkan yeni tıraş olmuş
bir işçi gibi baharda ay buluttan çıktığı zamandır barış;
Geçmiş gün yitirilmiş bir gün olmadığı, sevinç yapraklarını akşamın içine salan bir kök ve kazanılmış bir gün hak edilen bir uyku olduğu zaman acıyı kovmak için zamanın dört bir bucağından güneşin hemen ayaklarını bağladığını duyduğun zamandır barış.......
Barış ışınlar demetidir yaz ovalarında iyilik alfabesin tanın dizlerinde,
Kardeşim dediğin yarın kuracağız dediğin zaman kuracağız dediğimizi kurunca
türkü çağırdığımız zamandır barış;
Ölüm yüreklerde az yer kapladığı ve güvenli parmaklarla
mutluluğu gösterdigi zaman bacalar;
ikindi vaktinin büyük karanfilini
ozan ve proleter aynı şekilde kokladığı zamandır barış;
insanların sıkışan elleridir barış,
Dünyanın masasındaki ekmektir,
Gülümsemesidir annenin
Budur yalnızca
başka bir şey değildir barış
Ve toprakta derin yarıklar açan sabahlar
tek bir sözcük yazarlar,
Barış başka bir şey değil barış;
Dizelerimin rayları üzerinde
buğday ve güller yüklenmiş geleceğe doğru yol alan bir trendir barış,
Kardeşlerim barış içinde derin derin soluk alıyor tüm dünya bütün düşleriyle
verin ellerinizi kardeşlerim işte budur barış…..
Sessiz gece. Sessiz. Ve sen vazgeçtin
beklemekten. Nerdeyse dingindi her yer.
Birden, orada olmayan kişinin o canlı
dokunuşunu duydun yüzünde. Gelecek.
Sonra kendi kendine çarpan pancurların sesi.
işte rüzgâr da çıktı. Ve biraz ötede,
kendi sesinde boğuluyordu deniz.
Bir şey bilmiyorum - dedi - bir şeyim yok, bir şey değilim
buradaysam, dünyanın içinde, çakılmış bir büyük kanatla göğsüme,
o'dur öğrendiğim tek sözcük, söyler ağlarım-
onu tanıyorum, onunla varım, onu haykırırım rüzgâra-
uykusuz ıssız gecelerde öldürenlerin öğrettikleri
onca taşın taşlanmanın altında - yalnız bir sözcük:
Özgürlük, Özgürlük, Özgürlük.
" Sana bu pembe bulutları göstermek istiyorum gecede.
Ama görmüyorsun. Gece olmuş -insan neyi görebilir ki?
Artık senin gözlerinle görmekten öte bir seçeneğim yok,
diyor,
demek ki yalnız değilim, yalnız değilsin. Gerçekten de
bir şey yok sana gösterdiğim yerde.
Sadece bir araya gelmiş yıldızlar, yorgun,
bir kır eğlencesinden kamyonla dönen insanlar gibi,
hayal kırıklığına uğramış, aç, hiç biri türkü söylemeyen,
terli avuçlarında ezik yaban çiçekleri
Ama ben direteceğim, diyor, görmekte ve sana göstermekte
çünkü sen görmezsen, sanki ben de görmemiş olacağım
hiç değilse senin gözlerinle görmemekte direteceğim-
ve belki bir gün buluşacağız başka yönlerden gelip. "
(1 Mayıs, 1909 - 11 Kasım, 1990) Yunan şair.
Peloponez yarımadasında Monemvasia'da doğdu. Ritsos liseyi bitirdikten sonra, on yedi yaşında Atina'ya gitti. Daha sonra yüksek öğrenimden vazgeçti. 1927-1931 yıllarını verem hastalığı nedeniyle bir sanatoryumda geçirdi. ilk şiirlerini bu dönemde yayımlamaya başladı. 1931'te komünist gruplara katıldı, bu şiirinin doğrultusunu çizdi; ilk şiirlerinde burjuva karşıtı devrimci sanatçıların çizgisini izledi. Trakter (1934, Traktör) adlı, Sovyetler Birliği'nde sosyalist düzeni ele aldığı ve teknik temasını da Yunan şiirine sokan ilk kitabında, nihilizme karşı tavır aldı. Epitaphios (Yazıt-Mezar Yazıtı) (1936) adlı kitabı Atina'da Zeus tapınağında, faşist cunta yönetimi tarafından törenle yakıldı.
Şair, solcu siyasal görüşleri yüzünden Metaksas (Limnos, Agios Evstratios, Makronisos adaları) ve Papadopulos (Giaros ve Leros adaları) dönemlerinde Ege Adalarında sürgün olarak yaşadı. Ayışığı Sonatı (1956) adlı kitabıyla Ulusal Şiir Ödülü'nü, 1976'da Etna-Taormina Şiir Ödülünü ve pek çok uluslararası ödülü kazandı. Ritsos'un otuzdan çok kitabı yayınlanmıştır. Ritsos 1977 Lenin Uluslararası Barış Ödülü'nü almıştır
Ritsos, metaforlarla örülü şiirlerinde, Yunanistan coğrafyasını arka plana alarak, yurtseverlik duygularını işledi. insanın günlük yaşamdaki durumuna yaklaşımı, nesnelere duyduğu ilgi, ayrıntıları bütün yalınlığıyla yansıttığı kısa şiirlerinde iyice belirginleşir.
Şiirleri 80 kadar dile çevrilmiş ve milyonlarca insana ulaşmıştır.
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
...Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi
ter damlalarıyla alnında...
barış budur işte.
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek, kanlarının,
barış budur işte.
Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda
yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi
ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.
Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun
gökyüzünün dolmasıdır içeriye;
gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla
bayram günlerini çalan gözlerimizde.
Barış budur işte.
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun
gözlerinin önüne tutulan kitaptır.
Başaklar uzanıp, ışık! Işık! - diye fısıldarlarken birbirlerine!
Işık taşarken ufkun yalağından.
Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler
Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından
cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi;
barış budur işte.
Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de
bir kök olduğu zaman
gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya.
Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman
dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra.
Ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden
zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için
ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin.
Barış budur işte.
Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya
kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.
Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde
mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların
şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine
büyük karanfilini alacakaranlığın...
barış budur işte.
Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların
sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.
Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.
Ve toprakta derin izler açan sabanların
tek bir sözcüktür yazdıkları:
Barış
Ve bir tren ilerler geleceğe doğru
kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden
buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.
Bu tren, barıştır işte.
Kardeşler, barış içinde ancak
derin derin soluk alır evren.
tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte.
kendi deyimiyle; ''sırtında taşıyıp da başkalarına veremediği ışığı en büyük yük sayan'' şairlerden biri.
1 mayıs 1909'da yunanistan'ın peleponez bölgesindeki küçük bir köyde dünyaya gelir.
dünyaya geldiği süre içerinde yaşanılan toprak reformu ve feodal kalıntılara son verme umudu arasında ailesi maddi kayıplar yaşar.
maddiyatla yok olan ailesi kayıplarını vermeye başlar. annesi ve erkek kardeşi bu dönemde veremden ölür. ve kısa süre sonra bunun etkisinde kalan kız kardeşininde delirdiğini görerek tamamen yıkılır.
yıllar sonra çok etkisinde kaldığı bu olayı kız kardeşimin türküsü olarak olarak edebiyat dünyasına armağan eder.
şiirde küçük kardeşine; ''yalnız senin gözlerinin pınarı susuzluğumu dindirebilir ve hayatıma baharı getirebilir'' şeklinde seslenir yüreği.
liseyi bitirip atina'ya yerleşir. burada kendi görüşlerini ve düzeni sorgulamaya başlarken o da tıpkı annesi gibi ciğerlerini vereme teslim eder.
ama ritsos tedavi için gittiği hastanede bile susmaz. şiirin yanı sıra resim, heykel ve müzikle de ilgilenmeye başlar.
öte yandan marksizmi benimser.
ve ilk şiir kitabı traktörler'i 1934 yılında yayınlar.
1935 yılında ise piramitler gelir edebiyat dünyasına.
ama ona asıl şöhreti getiren epitaphios olur. bu şiiri yunan devrimci hareketinin marşı olur.
bu süre zarfında dikta rejimine karşı eserlerini yayınlamaya devam eder şair.
1938 yılında ilk yaz senfonisi ardından 1940 yılında okyanusun yürüyüşü ve 1942'de yağmur ritimli mazurka gelir.
yunan iç savaş döneminde, siyasi düşünceleri nedeniyle 4 yıl sürgün yaşar. bu süre zarfında toplama kamplarında yaşar ve bizlere uyanıklık ve dünyanın mahalleleri kitaplarını armağan eder.
1952 yılında ise tekrar atina'ya döner.
''her birimiz aşka tek başına gidecek, kadere ve ölüme tek başına'' dizelerinin yer aldığı ay ışığı sonatı şiiriyle 1956 yılında ulusal şiir ödülünü alır.
1958 yılında yabancı ile yaşlı kadınlar ve deniz kitabını yayınlar.
daha sonra tekrar gelen dikta rejimi onu ve bir çok aydın yazarı tekrar sürgüne atar.
ve bu sırada 1981 yılında özdemir ince'ye röportaj verir.
tarihe geçen ise dönemin başbakan yardımcısına verdiği sözler olur .
kendisine bir şair olarak neden siyasetle ilgilendiğini soran başbakan yardımcısına cevabı kendisi kadar diktir.
''bir ozan önce vatandaştır ve politikayla ilgilenmek onun en asil görevidir''.
9 defa nobel ödülü'ne aday gösterilir fakat asla ödülün sahibi olamaz. ve 1977'de lenin barış ödülü'nü alır ve belirtir; ''bu ödül benim için nobel'den daha değerli''dir der.
not: copy paste değildir. tamamen bana aittir. hoş bu da asla okunmayacak ya neyse..
bırak ben de geleyim seninle. ne kadar da güzel ay
bu akşam! iyidir ay, iyidir, -kimse görmeyecek
nasıl da ağarmış olduğunu saçlarımın. ay
altın rengine dönüştürecek gene. sen de anlayamayacaksın.
bırak ben de geleyim seninle.
ay çıkınca, büyür evdeki gölgeler,
görünmez eller açar perdeleri,
piyanonun tozlarına unutulmuş sözcükler yazar
solgun bir parmak -duymak istemem onları. ne olur sus.
bırak ben de geleyim seninle,
biraz daha uzağa, fabrikanın duvarlarına kadar,
o beton, o göksel, o ayışığıyla badanalanmış,
öylesine kayıtsız, öylesine maddeden uzak,
öylesine gerçek ve neredeyse soyut kentin
göründüğü o köşebaşına kadar,
istersen inanabilirsin yaşadığına, yaşamadığına hatta,
istersen hiç yaşamadım diye düşün, inanma istersen
Bu ağaçlar katlanamaz daha basık bir göğe
Bu taşlar katlanamaz yabancı çizmelere
Yalnız güneşe boyun eğer bu yüzler
Yalnız doğruluğa boyun eğer bu yürekler...
Ağustos mehtabı ışıyor mutfakta
kalaylanmış bir tencere gibi (sana bu söylediklerim
yüzünden öyle görünüyor),
boş evi ve evin diz çökmüş sessizliğini aydınlatıyor-
sessizlik hep öyle diz çökmüş gibi kalıyor.
Her sözcük bir geçittir
bir buluşmaya, çoğu zaman vazgeçilen,
işte o zaman doğrudur o sözcük; buluşmakta direttiği zaman.
kadıköy'de en son enerjimle dolaşırken çok güzel bir kitapçı görmemle başladı tanışıklığımız... hatta deli gibi, aa şu kitap evet evet şunuda istiyorum derken, nasıl geldi bilmiyorum da kucağımda bir sürü kitap arasındaydı. Sayfaları çevirdikçe ben nasıl olurda daha yeni tanışıyorum diye kendime kızdım... Uzun süre en iyi arkadaşım olcak gibi...
şiirleriyle ortaokulun sonlarında tanıştığım, 'belki bir gün' şiiriyle mest olduğum değerli şair. o şiir hala telefonumda ve zihnimde kayıtlıdır. olaylar, hissedilenler belki çok benzer ama herşey ifade edebilmekte. ifade biçimi ne denli önemli!
(bkz: belki bir gün)