Günlerden bir gün dolmuşa bindim. insanlara kibar davranan, kibar konuşan bir insanım. Neyse Yanımdaki abi parasını uzattı ve şoföre verdi. Ben de çantamdan parayı çıkartıp şoföre uzattım:
-Merhaba. Şuradan benimsikimi de alır mısınız?
Ne dediğimi anlamadım başta. Şoför bana ne diyor bu kadın diye bakıyor. Jeton düştüğünde kanım dondu. Ev ile alakası olmayan, gördüğüm ilk yerde indim ve soğuk hava yüzüme vururken eve doğru yürüdüm. Aklıma geldikçe utanıyorum tanrım.
Yemek yenmek için gidilen mekanda boş yer ararken kalkan bir masaya doğru hamle yapmamın akabinde yanımdaki bayan arkadaşın ben her yere oturmam demek isterken "ben her kalkana oturmam" demesi. akabinde yanımızdaki diğer bayanın da boş bulunup "tabi tabi seçmek lazım" şeklinde arkadaşını onaylaması.
Arkadasla kafede oturuyoruz kendinden kücük liseli kiz arkadasi var. Bende dalga geciyorum. Artik sen buyutursun onu diye arkadasin dedigi laf "bu isler bole ya ben onu büyütürüm o benimkini (!) Büyütür"
Sonuc: ole demek istemedim tarzinda laflar. Kirmizi suratlar.
4 gün önce bayan okutmana ben de size kıyamam dedim... Lan ben kimim kıymıyorum ya. Ama bir anda ağzımdan Çıktı, en ufak bir art niyet yoktu fakat rezil olmak kaÇınılmaz tabi.
üniversitedeyken, bir akşam arkadaş aradı, "ee n'apıyorsun bakalım?" diye sordu, "annem geldi ziyarete, ev arkadaşım ve annem, hep beraber osuruyoruz" dedim. Hala görüşürüm o arkadaşla, sağolsun hiç üşenmez, her defasında "annene selam, iyi osurmalar" der. ama biz oturuyorduk ya, oturuyorduk.
lisedeyken dersimizin biri boştu. sınıf doluydu çünkü sınava hazırlanıyorduk herkes soru falan çözüyordu ben ise arkalarda bir yerlerde başımı sıranın üzerine koymuş uyumaya çalışıyordum. koridardan geçen bir bayan hoca sınıfa girdi ve "dersiniz boş mu arkadaşlar" dedi, işte "evet" falan denildi. bizlere; boş boş oturmayın, soru falan çözün, hiç değilse şiir okuyun "şair burada ne anlatmaya çalışıyor diye düşünün" falan dedikten sonra sessizlik oldu ve kapı kapandı. bende tabi sınıfın anarşik cool'u olarak başımı hiç sıradan kaldırmadan hocanın arkasından, orta parmağımı kaldırarak, " hocam peki şair burada ne anlatıyor" dedim ve sınıftan gelen taşakvari gülüşmelerle kafamı kaldırdığımda hocanın gitmediğini sadece cereyan yapmasın diye kapıyı kapattığını fark ettim ve ayağa kakıp ağzımdan çıkanları yakalamaya çalışırken, hocanın yanına gidip eline kapanarak özür diledikten, 1 kilo baklava aldıktan sonra ancak gönlünü almış bulundum.
Arkadasım tam benim kuracagım cumleyi kurdugunda "hay agzını öpim" dedigim iste o an. Sonrasında domates gibi olmamdan hic bahsetmiyorum bile.Ama toparlamak yine de zor olmadı. *
askerde yemekhane çavuşuydum. her öğünde yemek duası yapıyorum. bir gün nöbetçi komutan varken dua okuyup selam duracam. ağzımdan şu şekilde döküldü. ''yüksek seksle''.
avm'nin dışındaki bankta oturup sigara içerken yanıma bir bayanın gelip çakmak istemesi, akabinde cebimden çakmağı cikarip refleks olarak "çakayım mı?" demem. kadının yüz ifadesi efsaneydi.
bir cuma pazarının anneyle yapılıp 2 saatlik yorucu bir seyahattan sonra eve doğru geri dönerken yorgunluk başıma vurmuş olsa gerek karşıdan gelen ingilizce öğretmenimi tanıdım ve ona iyi akşamlar yerine günaydın demiştim.
rusçadaki yazmak ve işemek (bkz: pisat) fiilerinin telafuzları neredeyse aynıdır. arkadaşın yanlışlıkla tahtaya kalkıp işemek için hocadan izin aldığı olmuştu. hoca o an felç tabi*.
market ten muz alıyodum, son muz kalmış haliyle, tam ben aldım muzu, sonra akabinde bi kadın geldi, yanında da bi kadın daha vardı, arkadaşlar galiba, neyse aaa muz bitmiş mi dedi, bana bakarak, ben de evet sonuncusunu ben aldım ama isterseniz benim muzumu size verebilirim dedim, yanındaki kadın güldü, bildiğin kahkaha attı lan, ulan ben de utandım, hayır harbiden kötü niyetim yoktu, kaldı ki bi erkek olarak muz u hiç bi zaman çüküme benzerlik olarak görmedim, ama şeftali yi gördüm itiraf ediyorum, neyse, yaz mevsimi olsaydı ben de cevap olarak ben de sizin şeftalinizi alırım diyebilirdim tabi. neyse, sonra muzumu verdim kadına, teşekkür etti, rica ederim dedim falan filan.