iş yerimde bir yemek molasında verilen muzu iyice şişmemden ötürü yiyemeyeceğimi anlayarak arkadaşlar muzumu yemek isteyen var mı sorusu ve ardından oluşan derin bir sessizlik.
telefonda dişçi bir müşteri ile olan konuşmamdır.
adama sabahtan beri ulaşamıyordum. öğleden sonra 2 gibi aradı beni.
"kusura bakmayın, dişçideydim açamadım telefonunuzu" dedi.
bende sevimli olmaya çalışarak;
"eee terzi kendi döküğünü s*kemezmiş" dedim...
dememle gözlerim yerinden fırlayacaktı.
adam "ııııııııııııı" dedi, ben "ııııııııı" dedim,
"başka bir şey var mıydı artemistik hanım" dedi,
"ee ben imzaları şeyaptım, kartlarınızıda cırtlatım, gelmenize gerek yok" dedim ve hayatımın en en saçma telefon görüşmesini sonlandırdım.
market ten muz alıyodum, son muz kalmış haliyle, tam ben aldım muzu, sonra akabinde bi kadın geldi, yanında da bi kadın daha vardı, arkadaşlar galiba, neyse aaa muz bitmiş mi dedi, bana bakarak, ben de evet sonuncusunu ben aldım ama isterseniz benim muzumu size verebilirim dedim, yanındaki kadın güldü, bildiğin kahkaha attı lan, ulan ben de utandım, hayır harbiden kötü niyetim yoktu, kaldı ki bi erkek olarak muz u hiç bi zaman çüküme benzerlik olarak görmedim, ama şeftali yi gördüm itiraf ediyorum, neyse, yaz mevsimi olsaydı ben de cevap olarak ben de sizin şeftalinizi alırım diyebilirdim tabi. neyse, sonra muzumu verdim kadına, teşekkür etti, rica ederim dedim falan filan.
rusçadaki yazmak ve işemek (bkz: pisat) fiilerinin telafuzları neredeyse aynıdır. arkadaşın yanlışlıkla tahtaya kalkıp işemek için hocadan izin aldığı olmuştu. hoca o an felç tabi*.
bir cuma pazarının anneyle yapılıp 2 saatlik yorucu bir seyahattan sonra eve doğru geri dönerken yorgunluk başıma vurmuş olsa gerek karşıdan gelen ingilizce öğretmenimi tanıdım ve ona iyi akşamlar yerine günaydın demiştim.
avm'nin dışındaki bankta oturup sigara içerken yanıma bir bayanın gelip çakmak istemesi, akabinde cebimden çakmağı cikarip refleks olarak "çakayım mı?" demem. kadının yüz ifadesi efsaneydi.
askerde yemekhane çavuşuydum. her öğünde yemek duası yapıyorum. bir gün nöbetçi komutan varken dua okuyup selam duracam. ağzımdan şu şekilde döküldü. ''yüksek seksle''.
Arkadasım tam benim kuracagım cumleyi kurdugunda "hay agzını öpim" dedigim iste o an. Sonrasında domates gibi olmamdan hic bahsetmiyorum bile.Ama toparlamak yine de zor olmadı. *
lisedeyken dersimizin biri boştu. sınıf doluydu çünkü sınava hazırlanıyorduk herkes soru falan çözüyordu ben ise arkalarda bir yerlerde başımı sıranın üzerine koymuş uyumaya çalışıyordum. koridardan geçen bir bayan hoca sınıfa girdi ve "dersiniz boş mu arkadaşlar" dedi, işte "evet" falan denildi. bizlere; boş boş oturmayın, soru falan çözün, hiç değilse şiir okuyun "şair burada ne anlatmaya çalışıyor diye düşünün" falan dedikten sonra sessizlik oldu ve kapı kapandı. bende tabi sınıfın anarşik cool'u olarak başımı hiç sıradan kaldırmadan hocanın arkasından, orta parmağımı kaldırarak, " hocam peki şair burada ne anlatıyor" dedim ve sınıftan gelen taşakvari gülüşmelerle kafamı kaldırdığımda hocanın gitmediğini sadece cereyan yapmasın diye kapıyı kapattığını fark ettim ve ayağa kakıp ağzımdan çıkanları yakalamaya çalışırken, hocanın yanına gidip eline kapanarak özür diledikten, 1 kilo baklava aldıktan sonra ancak gönlünü almış bulundum.
üniversitedeyken, bir akşam arkadaş aradı, "ee n'apıyorsun bakalım?" diye sordu, "annem geldi ziyarete, ev arkadaşım ve annem, hep beraber osuruyoruz" dedim. Hala görüşürüm o arkadaşla, sağolsun hiç üşenmez, her defasında "annene selam, iyi osurmalar" der. ama biz oturuyorduk ya, oturuyorduk.