bu sırla ölmek istemediğim için herşeyi tüm açıklığıyla anlatmak istiyorum. bu gözler neler gördü, bu kulaklar neler işitti. ama böylesini daha önce hiç görmemişti. *
yıl 2009. bir arkadaşın düğünü.
arkadaş epey samimi, bu nedenle de düğün konvoyuna katılma şerefine bizi de nail etti. bastık kız evine gittik, kızı alıcaz, sonra konvoyla kornalara basa basa düğünün yapılacağı mekana gideceğiz. kimse tabi hiç sormamış kardeşim düğün nerede diye.
sabah arabasına atlayan herkes arkadaşın evinin yolunu tuttu. neyse damat evinde buluştuk ve konvoy halinde kız evinin yolunu tuttuk. epey kalabalığız haliyle.
neyse efendim, arabaları parkettik, kızı almaya apartmanın 3. katına çıktık. kapı tutmalar falan, o fasıllar geçti, adettendir diye lokumlarımızı yedik sonrasında damadı ve gelini gelin arabasına bindirdik. biz de havlularımızı takarak gelin arabası önde biz arkada kornalar eşliğinde düğünün yapılacağı yere vardık. efendim kızı aldığımız yer ihsaniye, düğün ataevlerde. bilenler bilir arası 10 dakika ancak var.
Velhasıl düğün salonuna girdik, ama arkadaşlardan birini bir türlü göremiyoruz.
herkes birbirine "hüseyin nerde hacu" gibi sözler sarfediyor.
grubun en akıllısı olarak tabi, bunu en iyi bilen kişi olan hüseyin'e telefonla bağlandım.
ben: hüseyin nerdesin göremedik seni.
(korna sesleri gelmektedir.)
hüseyin: abi konvoydayız ilerliyoruz.
ben: nerdesin nan?
hüseyin: sitelere varmak üzereyiz abi.
(siteler bulunduğumuz noktadan yaklaşık 45 dakika uzaklıkta.)
ben: napıyorsun orda hacı?
hüseyin: abi damat tarafı değil miyiz la biz? konvoydayım işte, asıl siz nerdesiniz göremiyorum.
velhasıl arkadaşlar hüseyin'e durumu açıklamak zor oldu epey. dost acı söyler, kendisi konvoyları karıştırıp başka düğünün damat tarafı olmuştu bilmeden. olsun biz onu öyle de sevdik, aramıza aldık. hüseyin düğünün sonuna doğru, doğru düğün mekanına gelmişti gelmesine ama biz arkadaşları olarak bu olayın bıraktığı derin yaraları bir türlü silemedik.