--spoiler--
"beni yanlış evlerde aradılar; süt dökmüş kedilerin,
kapısı kilitli dağların yamacında. gereğinden fazla
süren suskunluğun eşiğindeydim oysa.
--spoiler--
öykülerin en güzeli bu diyerek başlamadım bu hikayeye. yılların getireceklerini bilemeden yaşadım.
sonra...
"gitmem gerek bu şehirden." dediğinde aklım başımdaydı artık. yaşananlar mı hayaldi yoksa sen mi ayırt edemez halde buldum kendimi.
bitecekti yağmur öyle diyordun ama yağmurun bitmesi değildi ki istediğim. kapalı havaları hep daha çok sevdim, biliyorsun.
sabretmek de istemiyordum. sabır sıkardı beni inatla sabrettiğim zamanlarda. bunu da çok iyi biliyordun.
cesaretim yoktu, yorgundum. bilerek çıkmamıştım hayatımın bu en derin yoluna. yol mu uzundu yoksa ben mi çok yavaştım aklımın başımda olmadığını farkedemeden ilerlerken?
yavaştım, yavaştık. öyle bi yavaşlıktı ki bu sadece benim her noktama, senin her noktana değil geçtiğimiz yolun her noktasına seni, beni bırakmıştık.
gayret ediyordum hızlanmaya ve bıraktıklarımızdan uzaklaşırken gözlerimi sımsıkı kapatmaya.
"bir çocuktum sevmiştim, avuçlarımda aynalar."
unutmaya çalışmaktı bu, evet. bütün hırsımla, bütün aşkımla ve bütün öfkemle unutmaya çalışmak.
ne mümkün!
"hep benimle beraber unuttuklarım."
.....
sensiz de geçti zaman. unutamadıklarımla beraber. şimdi onlara ne demeliyim? "hatıra" mı? yoksa "parçam" mı?..
parçalayarak içime yerleşen parçalardan ibaretsin artık sadece.
"dönmüyor epeydir başım...sevmek ateş olurmuş derler, yanmak yalan!"
seni sevmek seni de beni de yakmadı. sadece bir ateşti geride kapkara küllerini bırakan. kimsenin dokunamadığı, dokunana simsiyah bulaşan...
"şimdi öyle uzak ki geldiğim yollar,
yanlış bir öyküdeyim
beni yeniden yaz!"
bulunduğu öykü de imla hatası yapmış birinin söylemidir. yeniden aynı öyküye yazılmak her zaman iyi sonuç vermez. silip düzeltse daha iyi sonuç alacaktır.