*
bir gün aniden, muhtemelen iş yerinizde masa başında ya da sabah karınızın yanında uyandığınızda farkına varacağınız durumdur. iki seçenek belirecektir bu aydınlanma anında kafanızda. birincisi hemen kendinizi öldürmektir. ikincisi ise "aman bana ne ki!?! bu hayat zaten benim hayatım değilmiş" demektir.
yolun yakınlığına uzaklığına bakılmadan ait ve mutlu olacağı hayata ki$inin tüm zorluklara rağmen dönmesi tavsiye edilen hayattır.
sonrasın da gozume gecmi$ kaçti dememek için....
olmak için doğulan kişi olunamaması durumunda ortaya çıkan durumdur...
öyle iki üç günde belli olmaz bu, kaptırırsınız kendinizi hayatın o tatlı denen ama size en büyük acılardan bile acı gelen telaşına, sesinizi çıkarmazsınız, görev insanı olursunuz, okulda iş yerinde vs... bir an, bu lambalar olur ya insanın başında çotanak diye yanan, heh işte onlardan biri yanar... lan ben ne yapıyorum, neredeyim dersiniz, başlarsınız düşünmeye... ancak; iş işten geçmiştir zira işinizi değiştiremez, yaşadıklarınızı silemezsiniz... önemli midir bu ekle-sil? pek tabii önemlidir, zira istediğiniz hayatın gururu yaşadıklarınızı kabul edecek kadar alçakgönüllü değildir... ve buradan gelir, hiçbir yere-kişiye ait olamamak hissi...
beni yanlış evlerde aradılar; süt dökmüş kedilerin,
kapısı kilitli dağların yamacında.gereğinden fazla
süren suskunluğun eşiğindeydim oysa.
...
ayna. beni yanlış öptüler aslında.
istenmeyen bir yerde istenmeyen bir kişiyle beraber olunan zamandır.
geçmek bilmez ve sadece acı verir.
insan hep kendini suçlar ve karmaşık sorular içersinde yaşar gider...
hayatı yanlış yaşadığımızı sanmaktır belkide. her şey yerli yerindedir ama bi türlü kendimizi kendi hayatımızın merkezine oturtamayız. ya biz yanlışızdır ya hayat yanlıştır ya da olaylar yanlış gelişmiştir. ama farkına varılmadık bi kuytu köşede illa ki doğruya giden bi yol vardır ve mutlaka bulmalıyız bu yolu. başka çare yoktur. çünkü ya biz doğrulup hayatımızı da düzene koymalı, ya da hayatımız düzelip bizi dosdoğru yapmalı..
yanlış zaman da yanlış yerde olmanın acısıdır kimi zaman. kah işinden memnun değilsindir, kah kentinden, çevrenden, içinde yaşamak zorunda bırakıldığın toplumdan. tam o anlarda sık sık aklına gelen söz öbeğidir. aslında hayatın kendisi anlamsızdır be gülüm. ve biz bu hayatı çekmek zorunda bırakılıyoruz ya, gücüme gidiyor böyle yaşamak. *
en doğru yanlış, hayatın yanlışlığında doğru yaşanamayacağı bilincidir... yanlış bir hayatı doğru yaşamak, kaç yazar şimdi suda balık olsak ? ya da yanlış bir hayat doğru yaşanamaz, beni anlamalısın ! ya sev ya da terk et...