sözlü iletişim tekniğinde an az ratlanan durumdur. yazılı olanında olması ise normaldir. hele ki sms yazarken yutulan kelimeler sebebi ile yanlış anlaşıldım demek salaklıktır. normalde anlaşılmayan bir şeyden yanlış anlaşılabilmek bir marifettir.
yanlış anlaşıldığımı anladığım an daha çok yanlış anlasın diye bir sürü cümle kurarım ben o kişiye. nasıl bir panik oluyorum o an bilemiyorum ki. sıçıp sıvarım. hele yanlış anlamak için can atan biri varsa ortamda, resmen gel beni yanlış anla derim ona istemeden. yanlış anlaşılmak diye bir şey yok bence, yanlış anlamayı seven insan var yoksa bir cümlenin kırk anlamı oluyor, istediğini anlarsan yanlış anlarsın elbet. suçu da üzerimden atıyorum böyle düşününce, insanı çok rahatlatıyor.
yanlış anlaşılmak karşındaki insanın seni yanlış anlamayı istemesinden kaynaklı oluşan bir durum.
çok başa gelendir. her tanıştığım kız sohbet ettiğim kız instagram da fotosunu begendiğim kız ya da twitter da takip ettiğim kız ondan hoşlandıgımı sanıyor. bazen de sevgilisi çıkıp 'hayırdır birader sevgilim birşeyler anlattı ne iş' diyor. ulan ne iş olacak amına koyayım senin sevgilinin götü başı ayrı oynuyor beni görünce gece hayaller kurmuş yatmadan önce sen de bunu bana soruyorsun.
bu olayın yaşandığı sene, hayalini kurduğum şeylerin aslını gerçekleştiremeyecek kadar mal olduğumu anladığım senedir.
lise 1 de okuldaki tüm güzel kızların listesini yapıp sınıftaki badilerimle karşılaştıran ben , sonraki sene bu listenin çoğunun toplandığı sınıfa düşünce "dut" yemiş bülbüle dönmüştüm adeta. tuğba, ece, banu, artemis, gamze ... (ulan şaka maka unutmamışım hala , abazanlığa bakar mısın arkadaş ya. ) her neyse, bu sınıfa başlamadan önce yerebbim nolur şunlardan biriyle ortamımı kesiştir diye dua edecek durumlara düşen ben, bir anda altın kaplama ferrarisinden utanıp babasından tren isteyen prens durumuna yükseldim tabi.
ona mı yazsam buna mı yazsam diye düşüne düşüne ruh sağlımı bozduğum günlerde ; eski abazan sınıf arkadaşlarımla yeni bir strateji belirledik. bu kız meselelerinde 1=1 olmuyordu , hertürlü olasılığı göz önünde bulundurmak ve birine yazarken diğerleriyle bağı koparmamak gerekiyordu. benim yapmam gereken şey de aynen buydu ; yani banuya yazarken tuğbayla kardeş olacaksın, banu'dan red mi yedin ? no sikinti abiciğim ne de olsa seçenek bol. ayrıyaten ben red yedim diye dostluğumuzu bitirecek değiliz ya ne de olsa eski sınıftan abaza tayfa açmış ellerini rablerine yalvarıyorlar. kardeşliğin önemi bu denli anladığım ve hakkını verdiğim günlerde sınıftaki tüm kızlar tarafından zor durumlarda mutlaka yanlarında olacağım abi, kardeş ve direk olarak sınıflandırılıyordum an ve an. halbuki yaptığım şey siyasetten ibaretti si-ya-set. arkadaş terzi kendi söküğünü dikemez ya hani , okulun esra erol'u konumuna gelen (mal) ben , kendime bi türlü kız arkadaş yapamıyordum. ama tabiki durum böyle de olsa faydalanmak gerekirdi, faydalandık da zaten. okulun en güçlü çocuğu bizim sınıftan ece'ye yazmış, allahuuuuuuuu aqbaaaaar, şimdi götü yiyen elini kaldırsın bana bakalım ne oluyor. ne para sıçan ozan artemis'e mi abayı yakmış , pamuk eller cebe o zaman kardeşim , elini korkak alıştırma öyle hadi , heh , eferin oğluma.
para bendeydi. güç bendeydi. ilgi bendeydi. kızlar bendeydi. adeta bir godfather olmuştum okulda. ama bu gönül sevgiye muhtaçtı. sadece bir uzun saçlının onu gerçekten sevmesine. ulan hiçte yalan atamıyorum be. lafı dolandırmaya gerek yok bu çocuğunda cinsel ihtiyaçları ve yaşıtları gibi libidosu vardı heralde. eeee duum böyle olunca da ferre ler gele ferre gide , kısacası ferreler hak getire.
o dönem haftanın bir günü ilk iki dersimiz beden dersi olurdu , şimdi anlatacağım utanç verici olayın yaşandığı haftada beden dersinin ikinci dersi ile tarih yazılısı kesiştiği için beden hocamız zafer hoca beni ve uzun saçlı kardeşlerimi sınıfa çıkarmış ve yazılımıza başlatmıştı. tarihe her zaman meraklı olan libidocu kardeşiniz sınavını erkenden bitirip zafer hocasına teslim edip, izin istemeden telefonunu çıkartıp instagramda yeşil gözlü avına çıkmıştı. birden karşısına zafer hocası belirip şöyle bir muhabbete yol açmıştı :
z.h.- oğlum sınavda telefon yasak bilmiyor musun ?
yürüyen libido- hocam ben sınavımı verdim zaten, canım sıkıldı ondan yanii.
z.h.- benim de canım sıkıldı o zaman bi araba yarışı açta ver şu telefonunu o zaman
yürüyen libido- tamam hocam bekleyin getiriyorum.
çıkar ilişkilerine çok alışmış olan yürüyen libido abazan sapık müptela kardeşinizin kader çizgisi değişmek üzereydi, hocanın kanına gidince beden sözlüsünün daha çok olacığını düşünen bu kirli beyin, hocaya araba yarışı açılmış telefonunu teslim eder. hoca telefonla oynarken bir anda kıpkırmızı kesilir ve benim yanıma gelerek -"evladım al şu telefonu bu bozuldu mu ne ? anlayamadım." der ve sırasına geri döner.
hoca gittikten sonra "alla alla acaba ne oldu da bu adam böyle kızardı anası satıyım ?" diye düşünüp son açılan programlara bakayım dedim en iyisi. anasını satıyım sayın seyirciler dün gece izlediğim ferre google chrome gizli sekmesinde açık kalmış. o an heyecandan sağ üstteki amına kodumun minnacıcık çarpısına dokunuyum derken kapamak için, yanlış yere tıklamış olmalıyım ki birden sınavın ortasın da tüm sınıfta inleme sesleri yankılanmaya başladı. ulan kapatmaya çalışıyorum kapanmıyor ibnenin evladı. (android pişmanlıktır) bataryayı çıkarana kadar kan, ter içinde kalmıştım. başımı bir kaldırdım uzun saçlı kardeşlerim dehşet içerisinde bana bakıyorlar ve öbür yandan zafer hoca bana doğru yürüyor.
z.h.- çık lan dışarı pis ferreci
hayatı kaymış ferreci- ([cevap yok amk ne diyebilirsin ki bu durumda?])
çıktım dışarıya, sınavın bitmesini zafer hocanın gelmesini beklerken zafer hocanın o kırmızı yüzünün nedenini geçte olsa anladım. hayat böyleydi işte. çok hızlı yükselen imparatorluklar gibi bir iniltiyle çöküşe geçmiştim. ama hala kurtarma şansım olduğuna inanıyordum, ben onlara reddedemiycekleri bir teklif yapar , o da olmadı gatfadır mod:off yapar esra erol mod:on yapar bir yolunu bulurdum yeniden güçlenmenin.
zafer hoca sınıftan dışarı çıktı -"yürü çabuk ferreci it oğlu it" dedi. tüm koridor beni izliyor uzun saçlı kardeşlerimin kahkahaları kulaklarımda çınlıyordu. sanki onlara ayarladığım sevgilileri izlemiyordu hiç anasını satıyım! zafer hocamla soluğu müdür yardımcısının odasında aldık. zafer hocanın iddaasına göre ona içinde ferre açık telefon verip tuzak kurmuş daha sonra da kendi tuzağıma kendim düşmüştüm. hayatımın her aşamasında zorluklar çekmişimdir, sıkılmışımdır, bıkmışımdır ama bilerek yaptığım herhangi bir hatadan veya bir hamleden hiç bir zaman utanmadım , gerek o libido tavan günler de gerekse bugün. ama o gün zafer hocanın beni öldürme günüydü. imparatorluğumun çöküşünü izliyordum, reddedilemiyecek tekliflerim parmaklarımın arasından kayıp gidiyordu ... okuldaki uzun saçlı arkadaşları geç eski sınıf abazaları bile benimle yan yana görünmek istemiyorlardı o sene. çünkü ben ferre izliyordum amına koyum. her neyse yine darlandım o günü hatırlayınca ...
bu olayı yazmamın sebebi 3,4 gün öncesinde eski sınıf abazalarından biri olan mustafa hiyarının beni zafer hocanun cenazesine çağırmasıdır. "helal etmiyeeeem" vesselam.