once upon a time
tatil bitmiş, bulgaristana, okula geri donüyorum. bavullarım hazır.(olağan bir durum yani 2-3 yıldır gidip geliyordum)
- anne ben çıkıyorum. beni otogara bırakır mısınız?
-peki. babanla konuşayım, bakarız bi çaresine.
annem konuşur babamla ve yola çıkarız ancak otogara değilde kapıkule ye kadar gideriz. yani aşağı yukarı 90km. orda otobüsü beklerken.
ben:
-ya siz niye geldiniz ki?
babam:
-e sen demişsin ya bırakın beni diye annen dedi.
ben:
-yoo.. ben öyle bi şey demedim
annem:
-bende demedim. ben sadece bırakalım demiştim. sen kalktın buraya getirdin bizi.
babam:
-tobe tobe. benimde bi dunya işim var kalktım buraya geldım. bi de kızıyorm içten içe bilmiyor mu işimin olduğunu da bırakın dio beni kapıkuleye.
ben:
-muhahaha. siz bunca yıldır nasıl anlaştınız hayret valla.
"odtü ye gidecek olan var mı?" sorusunu "otçuya gidecek olan var mı?" şeklinde algılamak, etraftakilere gizlice ot bulundurup bulundurmadıklarını sormak, sonra da sorunun sahibine üzgün bir şekilde "yok sanırım bulamayız... zaten ben sigara bile içmiyorum. ama barışta olabilir." diye arkadaş da ifşa etmek şeklinde gelişen olaylar bütünüdür.