Dudak dudağa muhabbetteler yakın zamanların düşmanları. Ağusunu birlikte karıyorlar aşkın. Yer onların. Gök torunlarının. Yırtığı yamamak düşüyor bize.
Altmış yıldır dinmek bilmez obur bir iştihayla ağızları köpürüyor emek düşmanlarının. Kan yitiriyor memleket zam altında. Yolunu özgürlüğe düşür ey yolcu,soluğundan hesap sorulmayan sabahlara.
Köyünden ilçe merkezine giden çerçi gibi sergi açmayı düşlüyor Berlin'de pazarcı Memet. Bir koyup beş alacağına inanıyor Avrupa Birliği'nde. Kulağına üfürülen yalan onun suçu değil elbette.
Türkçe'yi anlamıyor rafinelerdeki makinalar. Elektriğin şalteri gazın vanası denizler ötesinde. Bozkıra düşür yolunu da gör tezeğin peşinde yürek hoplatanları. Masal değil,gerçeği anlatacaktır sana kerpiçten evler.
Uçurumlardan geçiyoruz kırık terazili bir adaletle. Fermanı yoksula işleyen bir Tanzimat havası varoşlarından kalbine iniyor kentlerin. Üzerine doğduğumuz toprak hüzünlü bir rehin türküsü.
Fukara edebiyatı yaptığımı söyleyen eyy, hangisi yalan bu acınası görüntülerin? Ya gerçekten bilmiyorsun ya da bizden değilsin. Acı sularda demleniyor ömrümüz. Kurşunun yerinde ağırlığı inceliğimizden alıyor hızını.
Dudak dudağa muhabbetteler yakın zamanların düşmanları. Ağusunu birlikte karıyorlar aşkın. Onlara sınırsızlık, bize tel örgüler. Yırtıklar da yamanmıyor artık. **