annemin dantellerini ,3 tonluk yorganları ve o çeyiz sandığını imha etmek için evi kundaklayacağım o günü sabırsızlıkla bekliyorum. o gereksiz şeyler yanarken ben yanan evimin manzarasında paketimde kalan son sigaramın keyfine varıyor olacağım.
Ben daha 5. sınıftaydım o zamanlar. Eski ahşap bir evde otururduk. Öğlen öğrenci grubundaydım okulda. O yüzden sabahları biraz geç kalkıp geç hazırlanırdım. Fakirlik o zamanlarda bir çok vatandaşın başının etini yiyen bir dertti. Bizde o mağdurlardan sadece bir tanesiydik. Elektriklerimiz kesikti. Evimizin alt katında perdeler sonuna kadar kapalı olduğundan sabah mumları yakmıştım, çok zor gözüküyordu etraf çünkü. Hızlıca bir şeyler hazırlayıp okul için hazırlanma telaşındaydım. Yemek yediğim yerin oraya bir mum koymuştum. Okul saatinin yaklaştığını görünce hızla üst kata çıktım ve önlüğümü giymeye başlamıştım. Hayatım boyu aklımdan çıkmayacak bir anıya sahip olacağımı bilmiyordum. En sonunda hazırlanıp aşağıya inmek için harekete geçerken kapıların arasından dumanları fark ettim. Hani derler ya "beynimden vurulmuşa döndüm" en iyi şekilde anlatan söz öbeği bu o durumu. Hızla kendimi merdivenlere attım alevler arasından yüzümü kapaya kapaya çıktım. O yanan evden kurtulmam şanstı. Ancak daha büyük bir şans olan evde benden başka kimse olmamasıydı. kurtulan şeyler önemlidir, ailem için büyük bir acı bırakmadığım için mutluydum. Ancak kaybettiğim oyuncaklarım için, en sevdiğim hırkam için, çocukluk anılarımın mekanı için, ben bak bu evde doğup bu evde büyüdüm diyemeyeceğim için çok üzgündüm. Maalesef hiçbir şey kurtulmamıştı o gün. Benim için kocaman yuvamdı kurtarılamayacak tek nesnem.