bu bir sobalı ev ritüelidir,çaydanlık ortaya konur etrafı portakal kabuğu ile süslenir,sabah sobanın içerisinde sucuk pişirilir, akşamdan kalan mis gibi kokunun içine edililerek ritüel tamamlanır.
hey gidi günler! yer samsun, anneannemler ya da babannemler *...sömestr tatili olmuş, her yer ayaz. yanan bir sobanın önünde portakal yenmiş. küçük dernier haricot annesine çaktırmadan atar kabukları sobanın üzerine (nitekim annesi kokusundan rahatsız olmaktadır her kokuya duyduğu rahatsızlık gibi). çok zaman geçmeden koku tüm salona yayılır, anne haricot durumu farkedince kızar küçük haricot'a. halbuki o güzelim koku öyle hoşuna gitmektedir ki dernier haricot'un... anne haricot portakal kabuklarını bir maşa yardımı ile alır ve çöpe gönderir. zavallı haricot'un duyduğu üzüntüyü babannesi farkeder ve içeriden fındık alır gelir.
(bkz: sobada fındık kavurmak)
şimdi herkes doğalgaza dönmüş, hiç o eski ayrıntılar var mı ki? o ayrıntılar ki kendisi küçük etkisi kocaman...
dünaynın en keyifli eylemi.
hele bir de o kabuğu ortasından ikiye katlayıp sobanın gövdesine sıkınca küçük küçük kıvılcımlar çıkar ortaya süper olur.
aklıma geldi de çocukluğumun en keyifli anları soba başında geçmiştir.
portakal kokusunun odaya yayılması için yapılan çok güzel bir şeydir ama kabukların yanmamasına dikkat edilmeli yoksa o güzel kokunun heme nardından yanık kokusu hiç hoş olmaz...
ritmik biçimde puflayıp ortamın havasını değiştirmese de eldekinin her şeyinden faydalanma mantığının en çarpıcı örneklerinden biridir. onu yapanlar tüketici damgasını en az hak eden tüketenlerdi.
kokan portakal kabuk kokusu iyice yanık kokusuna döndügü anlarda farklı curcuna yaşanırdı. bazı zamanlar fındıkları dizerdik sobanın üstüne. trt güzel film verecegi zaman ışıkları kapatırdık sinema gibi olsun diye. çocukluk bir başka ve o zamanlar kar daha bir güzel yagıyordu sanki.