otomotiv ana sanayinde çalışan bir mühendis olarak, yan sanayilere kalite eğitimleri vermek durumunda kaldım bir dönem.
her verdiğim eğitimin süresi 1 gündü ve karşımdakiler o yan sanayi fabrikasının okumuş mühendisleri, müdürleri, kalite sorumlularıydı. yani "okumuş çocuklar"dı.
ve ben o eğitimleri verirken, her seferinde o 1 günün sonunda nasıl yorulduğumu hatırlıyorum.
tam en önemli yeri anlatacakken, müdür'ün birinin telefonu çalar, eğitim bölünür. biri dışarı çıkar, üretim durmuştur, "en önemli yeri kaçıracak acaba eğitime devam etsem mi" diye düşünürsünüz.
sürekli ayakta, konuşuyor, bilgi vermeye, anlatmaya çalışıyorsunuzdur, ama dinleyicilerden biri o esnada cep telefonuyla oynar, ve siz anlatırken bu duruma gözünüz ilişir, sinir olursunuz. "bu kadar dil döküyorum bir dinle eşşoleşşek" dersiniz.
anlattığınız konu hakkında hiç dinlemediği belli olan biri basit bir konuda, az önce anlattığınız yerle ilgili, "peki ama şu nasıl oluyor da oluyor" diye sorar. "az önce dedim ya lan" dersiniz içinizden.
bir sivri çıkar, sırf aykırılık olsun diye, anlattıklarınızı çürütmeye çalışır.
sonuç olarak:
mühendislere eğitim verirken bile bu kadar yoruldum her eğitimin sonunda, ben bilirim.
oysa bir öğretmenin karşısında;
ilkokul çağında dikkatini toplayamayan çocuklar, aklı oyunda olan 6 yaşında çocuklar, deli çağında ortaokul gençleri, hababam sınıfı kıvamında aklı hep hinliğe çalışan ergenlik çağındaki lliseliler var.
ve eminim bir de velileri.
o ilkokul çocuklarının, o kanı kaynayan, "ya hocam bunlar gelecekte ne işimize yarayacak allahaşkına" diye düşünen ergenlerin olduğu bir sınıf.
ve o sınıfta otoriteyi sağlamaya çalışan öğretmensiniz.
kusura bakmayın ama bu insanlara bu yaz tatili çok değil.
zira ofiste bilgiyasayar başında geçirilen süre ile bu insanların sınıfta geçirdiği süre yoruculuk açısından bir değil.
ve bunu, yılda en fazla 1, bilemedin 2 hafta izin kullanabilen, ve yoğun çalışan bir mühendis olarak ben diyebiliyorum.
öğretmenlik hakikaten kutsal bir meslek, herkesin yapamayacağı bir sabır işi.
bir insanın tatili, maaşı sorgulanacaksa, bu asla öğretmenler olmamalı. belki devlet dairelerinde çalışan, bir telefona bakmaktan aciz, bir mail atmaktan aciz insanlar, devlet memurları olabilir. ya da akademisyenler.
ama asla öğretmenler olmamalı.
Zamanında diktigi ağacın meyvesini toplayan kisidir. Madem yan gelip yatmak o kadar kolay herkes gidip yatsın önce anası ağlayarak. Yan gelip yatmayan kisidir.
eniştem olur, beden eğitimi öğretmenliği yapan bu şahıs her an yorgundur ve bir şey yapmaya hali kalmamıştır. yaz tatili bittiğinde ise sak ki dünyanın sonu gelmiştir.
öğretmenevi ve kahvehane köşelerinde oyun oynamaktan, derste gazete okumaktan büyük zevk alan kişilerdir, özellikle milli eğitimde çalışan öğretmenler yan gelip yatmaktadır.
kardeşim o kadar boş vaktin ve tatilin olursa tabi ki aldığın maaş yetmez az gelir! sen yan gelip yat sonrada öğretmen geçinemiyor edebiyatı yap.
okullar açılalı bir hafta oldu daha. ben 3 yıllık muhasebe ve finansman öğretmeni olarak yaz boyunca nasıl yan gelip yattığımı anlatayım.okullar 14 haziran da kapandı ama liselerde sorumluluk sınavları ve ortalama yükseltme sınavları yüzünden temmuzun beşine kadar okula gidip gelmeye devam ettik. ondan sonra bir hafta daha istanbuldaki işlerimi hallettikten sonra ankara ya gittim ve 1 ay dediğiniz gibi yan gelip yattım ağustosun 15 inde istanbula döndüm. erken dönmemin sebebi bilgisayarlı muhasebe semineri içindi ama, okulumda 2 müdür yardımcısı izne ayrıldığı ve müdür rahatsız olduğu için ve liselere önkayıtlar başladığı için okuldan arayıp gelmemi rica ettiler. semineri iptal ettim ve hafta içi hergün 9-17 arası okula gidip geldim. diğer hafta müdür yardımcılarından biri ve müdür dönmüştü ama halen işleri yetiştiremiyordu ve memurda izne ayrılmıştı. o hafta içi de okula gidip geldim ve ister inanın ister inanmayın öğle yemeği yemek için koridordaki kalabalıktan müsade istedik. ben günde bir paket sigarayı bitiren adam, o günlerde eve döndüğümde gün boyu sadece 5-6 sigara içmiş oluyordum. 2 tanesi de zaten sabah kahvaltısından sonra yakarım. eylülün ilk iki haftası kesin kayıtlar ve genel kurul için yine yine dolu dolu geçti. ama arada erken kaçıyordum ya da bi gün felan gitmiyordum işlerimden dolayı. okula ne zaman gitsem akşamın 7-8 e kadar duruyordum. okulun açılmasına az bi süre kaldı ama yapacak çok işimiz var dı.
ve son on gündür hafta sonları dahil okula gidip akşama kadar bilgisayar üzerinden çalışıyoruz. dün de okuldaydım. bilgisayarlara format çektik. bu yazıyı bitirdikten sonra yine gidecem ve akşam en erken 7 gibi döneceğim.
kimseye şöyle çalışıyorum, böyle yoruluyorum deme derdinde değilim. diyecek olsam zaten müdüre söylerim ki bana ek ders yazsın. anlatmak istediğim "yan gelip yatmak" sadece öğretmenlere has bir eylem değildir. çalışmak isteyen öğretmenin başını
kaşıyacak vakti olmaz. Yan gelip yatan, her türlü memuriyette vardır. sadece bizim tatil süremiz biraz daha uzun diye göze batıyoruz.
Yan gelip yatarak kendisini eğiten insana nankörlük yaparak onun maaşını diline pelesenk eden iyi aile çocuğuna dert olmuştur. Az daha okusaydın da sen de öğretmen olaydın , sonra gelip burda hüngür hüngür ağlamazdın.
lisede tanıdığım bir hocamdı. tek yaptığı şey bir kitaptan fotokopi çekmek ve bu fotokopilerin üstünden geçerek -üstüne hiç bir şey katmadan- anlatan bir hocamdı.