Bir şeye dosdoğru bakarsak, onu gerçekte olduğu gibi görürüz, halbuki arzu ve endişelerimizin karıştırdığı bakış (yamuk bakış) bize çarpık, bulanık bir görüntü verir. Gelgeldim, ikinci metafor düzeyinde tam tersi bir ilişki söz konusudur: Bir şeye dosdoğru, yani gayri şahsi, nesnel bir biçimde bakarsak, şekilsiz bir noktadan başka bir şey göremeyiz, nesne, ona ancak belli bir açıdan, yani arzunun desteklediği, nüfuz ettiği ve çarpıttığı şahsi bir bakışla baktığımız takdirde açık seçik özellikler kazanır. Bu da objet petit amn, arzunun nesne-nedeninin kusursuz bir tarifidir: Bir bakıma, bizatihi arzu tarafından koyutlanan bir nesne. Arzunun paradoksu, kendi nedenini geri dönüşlü olarak koyutlama-sıdır, yani a nesnesi, sadece arzu tarafından çarpıtılmış bir bakışla algılanabilen bir nesne, nesnel bir bakış için var olmayan bir nesnedir. Başka bir deyişle, a nesnesi her zaman, tanımı gereği, çarpıtılmış bir biçimde algılanır, çünkü bu çarpıtmanın dışında, kendi içinde varlığı yoktur, zira tam da bu çarpıtmanın, arzunun nesnel gerçeklik denen şeye soktuğu bu kargaşa ve karışıklık fazlasının cisimleşmesinden, maddileşmesinden başka bir şey değildir. Objet petit a, nesnel açıdan hiçbir şey değildir, ama belli bir perspektiften bakıldığında, bir şey biçimine bürünür.
Birşeye dosdoğru bakarsak, onu gerçekte olduğu gibi görürüz, halbuki arzu ve endişelerimizin karıştırdığı bakış yamuk bakış bize çarpık, bulanık bir görüntü verir. *