yalnızız

entry105 galeri2 video1
    29.
  1. peyami safa'nın baba romanıdır. yalanın aciz insanların geçici silahı olduğu şeklinde bir cümle geçer ki enfestir.
    okunası...
    2 ...
  2. 28.
  3. tavsiye etdigim arkadaşlar,40 sayfaya kadar okuyorlar"sapıkmısın lan"deyip kitapı suratıma fırlatıyorlar,bilmiyorlarki 40 sayfadan sonra olayların geliştigini.
    4 ...
  4. 27.
  5. 26.
  6. okuduğum en mükemmel romandır. o kadar okuduk üzerine, yok abi, vermiyor yerini kimseye. okuyun, okutturun.
    3 ...
  7. 25.
  8. --spoiler--
    öncelikle belirtelim peyami safa'nın bütün romanları türk muhafazakar düşüncesinin kadına ikircikli bakışı konusunda eşsiz metinlerdir. tüm romanlarında az çok kadının tekinsiz bir varlık olduğuna vurgu vardır ve kadının ilerlemeye çağdaşlaşmaya koşut olarak medeniyetle tanışma anı peyami safa ve genel olarak türk muhafazakar düşüncesi açısından başlı başına bir problemdir. yalnızız da kadına bakış açısıyla son derece taraflı bir roman. erkek bakış açısıyla ve erkeklerin üst perdeden konuşma iktidarını meşrulaştıran bir anlatım var. kitap boyunca kocasını aldatıp sefih bir yaşam süren necile'yi, para için pariste ihtiyar bir adama kaçan feriha'yı ya da birden fazla erkekle birlikte olup samim'i aldatan meral i samim'in (erkeğin) bakış açısından yerin dibine batırıp, ahlaki anlamda düşük kategoride değerlendirirken öz kızı olup olmadığı belirsiz , kendinden 25 yaş küçük bir kızla ilişkisi olan romanda aklı temsil eden samim'in moral değerleri roman boyunca övülür. romanın sonunda samim'in hayatına girmiş anne-kız bir şekilde felakete sürükleniken, samim felsefe yapmaya devam eder. düşkün addedilen kadın romanın sonunda düşkünlüğünün ilahi bedelini öderken en az onlar kadar suçlu samim'e ise hiç bir şey olmaz. peyami safa diğer romanlarında olduğu gibi yoldan çıkan kadınların muhakkak ilahi ya da dünyevi bir cezalandırmadan nasibini alması gerektiğini bu romanda da göstermiştir.
    ahlaka dair bu kadar kafa yoran, başka bir dünyanın başka temeller üzerine kurulan bir değerler sisteminin yani simeranya'nın felsefesini yapan adamın bizzat kendisi ahlaki açıdan son derece tartışılır bir durumda olmasına rağmen yazar roman boyunca verdiği olması gereken dünya düzeni mesajlarını hep samim'in ağzından verir.
    peyami safa meçhule ilgi duyan kadınları asla affetmez romanlarında. genelde bir mekan üzerinden betimlenen meçhul, kadın için tuzaktır. fatih- harbiye de harbiye'nin temsil ettiği değerlere ilgi duyan kadın, bir akşamdı da istanbul'u merak eden kadın ya da yalnızız da parisi merak eden kadın. üçünün de bu mekan ve dolayısıyle materyalist zevkler addedilen macera merakları roman boyunca yargılanır. kadın için en güvenli yol bulunduğu yerde kalmaktır. yalnızız da meral'in saadeti onun hayatına müdahale eden tüm erkekler için eylemsizliktedir. ne abisi ne sevgilisi ne babası meral'in kendisi içi iyinin ne olabileceğini seçebileceğine inanır. dolayısıyla kadına dair bütün kararların erkekler tarafından alındığı bir dünya muhafazakar düşünceye göre daha güvenlidir. romanın psikolojik tahlil olarak karakterlerin iç dünyasına inme açısından çok güçlü bölümleri olduğu muhakkak ama romanda peyami safa'nın vermek istediği mesajları bazen tamamen romandan koparak vermesi göze batan bir unsur. hele romanın sonunda manevi değerlerimize geri dönelim tarzı mesaj son derece didaktik bir sonla romanı bitirir ki romanın bütün olay örgüsünü araçsallaştıran bir anlama geldiğini algılarız okuyucu olarak. türkiye'de muhafazakar düşüncenin en önde gelen kalemlerinden birisi olması hasebiyle peyami safa kontrollü değişim mesajını bütün romanlarında kadınlar üzerinden vermeyi ve kontrolsüz değişimin kadınlar için dolayısıyla kadınları felakete sürüklenmiş erkekler içinde ne kadar yıkıcı olabileceğini anlatmaktan asla vazgeçmemiştir. bu romanlar feminist bir okumayla ele alınırsa aslında kadına yönelik kültürel değerlerin nasıl üretildiği ve edebiyatın da bu konuda hiç de masum olmadığı sanırım daha iyi anlaşılır.
    --spoiler--
    7 ...
  9. 24.
  10. Okuduktan sonra "Samim, Samim" diye aylarca gezindiğim Peyami Safa'nın en güzel romanı. Romanda bir "aç adam" vardır ki ne zaman acıksak aklımıza o tabir gelir.
    3 ...
  11. 23.
  12. harika fevkalerde bir roman. *şiddetle okunmasını tavsiye ederim.
    2 ...
  13. 22.
  14. tekniğine hiç değinmeyeceğim. yazarının rahmini tekmeleyerek çıktıktan sonra kendi ayakları üzerinde duran bir eser, bilimsel bir dua sanki.
    5 ...
  15. 21.
  16. 'gülersen bütün dünya seninle birlikte güler, ağlarsan yalnız ağlarsın. ' old boy repliğini aklıma getiren 1. çoğul şahıs eki almış kelime.
    anladık tamam tamam.
    (bkz: başlık entry uyumsuzluğu)
    2 ...
  17. 20.
  18. peyami safa nın fatih-harbiye den sonra okuduğum ikinci romanı. bir kere genel kanının aksine ben peyami safa nın , romandaki samim karakteri ağzından konuştuğunu düşünmüyorum.samim in bunaltıcı ahlakçılığı aslında büyük bir ahlaki sorunun üstünde inşa edilmişken, peyami safa, samim in ahlaki duyarlılığını ancak bir ibret olarak vermiş olabilir gibi geliyor bana.

    buna karşılık romandaki her karakterin ahlaki ve kişisel sorgulamaları sonucunda bir olumsuzluk ile karşılaşmalarına karşın ahlaki anlamda en az kaygısı bulunan kişi olan besim in herhangi bir yanlışının olmaması ironik bir durumdur.

    bir de romanın başında besim, 1923 ten önce doğanların nesebinden kuşku edilmeyeceği imasında bulunur ki cumhuriyet ile ilgili duyduğum en aşağılık imaya karşılık gelir. ağızda kötü bir tat bırakır.
    6 ...
  19. 19.
  20. birlikte bir yalnızlıgı ifade eder. mecazi anlamlıdır. mantıken yalnız kelimesinin yapısına terstir.
    4 ...
  21. 18.
  22. incesaz'ın kalbimdeki deniz albümünde yer alan şaheser.

    sözleri:

    Yalnızız

    Yalnızım yalnızsın
    Söyle istanbul şimdi mutlu musun
    Yalnızız yalnızız
    Bütün olanlardan sen sorumlusun

    Sahiller,çay bahçeleri,denizin sesi
    Adalar,yalılar,köşkler
    Gösteriş hepsi
    Vitrinler,meydanlar,yollar
    Onlar da yalan
    Kandırdın ah istanbul hepimizi
    Gün bitti dağıldı herkes
    Sığındı birden
    Kırk kilitli kapıların ardına ahh
    Bir mahrem örttü
    Dokundu siyah geceden
    Büründün muhteşem yalnızlığına

    Yalnızım yalnızsın
    Söyle istanbul şimdi mutlu musun
    Yalnızız yalnızız
    Bütün olanlardan sen sorumlusun

    Açık hava sineması mehtapta gezi
    Afişler,pazar ekleri
    Gösteriş hepsi
    Şarkılar, şiirler,sazlar
    Onlar da yalan
    Kandırdın ahh istanbul hepimizi
    Gün bitti dağıldı herkes
    Sığındı birden
    Kırk kilitli kapıların ardına
    Bir mahrem örttü
    Dokundu siyah geceden
    Büründün muhteşem yalnızlığına

    Yalnızım yalnızsın
    Söyle istanbul şimdi mutlu musun
    Yalnızız yalnızız
    Bütün olanlardan sen sorumlusun

    Yalnızım yalnızsın
    Söyle sana şimdi kimler ağlasın
    Yalnızız yalnızız
    Kalmadı hiç kimse tutmaya yası
    4 ...
  23. 17.
  24. neresinden başlasam bilemediğim, düşüncelerimin derin sis bulutları arasında bir görünüp bir kaybolmasıyla netleşemediğim, netleştiremediğim roman.

    fena spoiler içerir

    bir kere şu açık; döneminin en iyi romanlarından biri ki psikolojik çözümlemeleri bu kadar ayrıntılı yapan başka hiçkimse yoktu o vakitler bildiğim kadarıyla. o sebeple türk edebiyatı için bir yüz akı. fakat genel anlamda bakarsak nasıl bir roman yalnızız? karakterlerden başlayalım;

    romanın baş karakteri samim ve birçok şeyi onun gözünden görüyoruz. onun hissettiği şekilde okuyoruz. samim hayatında manevi değerleri her şeyin üzerinde tutan bir karakter ve hatta mutaassıp olmadığını savunsa da günümüz için bile oldukça mutaassıp düşünceleri olan bir erkek. meral ile olan ilişkisi, cemiyet hayatında yolunda gitmeyen şeylere karşı tavırları, yarattığı simeranya'sında her şeyin fevkalade oluşu... şahane. direkt vermek istediği duygu da şu; samim gerçekten dört dörtlük bir adam. ee tamam, bunu da kabul ediyoruz ki, zaten kitabın ilk yarısı diye tabir edebileceğim kısımda samim ile alakalı tek fitne fücur da yok. lakin etrafındaki kadınların hepsinin birer aşifte olduğunu defalarca kez okuyoruz. buna da tamam, ki gerçekten öyleler. rahat hayat içinde, dönemin şartlarını da göz önüne alırsak olabildiğince serbest ve şaşaalı hayatlar yaşıyorlar, erkekler ile münasebetleri hayli fazla, işin içinde yalan dolan, entrika, aldatmaca ne ararsan var.

    bir noktaya kadar samim'in samimiyetine güvenimiz tam.
    lakin olay bende şu noktadan sonra koptu; meral yani samim'in deli gibi aşık olduğu uğruna sayfalarca ruh tahlilleri yaptığı, tek haraketini satırlarca anlattığı deli aşkı, eski aşkının hatta yasak aşkının kızı! yani necile'nin kızı.

    be hey adam! senin bu sayfalardır anlattığın edep, ahlak çözümlemeleri ne oldu öyleyse söylesene bana?
    sen zamanında evli bir kadın ile delice bir aşk yaşamadın mı? aradan yıllar geçtikten sonra onun kızı olduğunu bile bile kendinden yaşça küçük bir kızla birlikte olmaya çalışmadın mı?

    işte bu noktadan sonra kendimi inanılmaz aldatılmış hissettim. samim gözümün içine baka baka oyun etmişti bana. kendini şahane ve dört dörtlük bir insan gibi göstermiş ardından çıkan hadiselerinden dolayı da en ufacık vicdan azabı duymayıp, ahkam kesmeye devam etmişti.

    bir kere samim, aslında adından da anlaşılacağı üzere samimiyeti ararken asla samimi değildi.
    hele şimdi aklıma geldi, necile hanım'ı uzun zaman sonra ilk kez görmeye gittiğinde renginaz'ın acayip isteklerine karşılık vermesi!!

    tek kelime ile, nasıl deniyor fransızca'da, bilemedim şimdi... türkçe'sinin söyleyebilirim ama: edepsizlik.

    neyse efendim olanlar oluyor, ilahi adalet tecelli edecek ya, herkesin başına fena haller geliyor. meral yanıyor, necile kalp krizi geçiriyor ölüyor, renginaz artık kafayı mı yiyor, nedir anlamadım bir şeyler oluyor. herkes cezasını çekiyor yani. eee samim? anlamıyoruz bile ne hal olduğunu. şahsen ben anlamadım yani.

    demem odur ki olabildiğince tek taraflı düşünülmüş ve kurgulanmış bir roman yalnızız. ayrıca adı da mantığa aykırı. herkesin içinde bir birinci bir ikinci var ise nasıl yalnızız? bir kere kendi içimizde yalnız değilmişiz. bütün roman boyunca bunu dikte ediyor bize yazılanlar. ikinciyi öldür, birinciyi göğe çıkart. olay budur.

    roman türk edebiyatı açısından psikolojik çözümleme konusunda oldukça başarılı bir ilk roman. başlarken de dediğim gibi bir mihenk taşı. kesinlikle okunması gereken bir yapıt. lakin konu işlenişi, yazım tarzı, üslup ve daha birçok şey ile şahsi fikrimce; daha iyileri var.

    yalnızız çok heyecanla okumaya başladığım bir kitaptı benim. ve çok samimi söyleyebilirim ki okuduğum şunca kitap içinde en büyük hayal kırıklığımdır. fatih-harbiye bu romandan kat kat güzeldir ayrıca.

    okuyacak olanlara tavsiyem konuya çok takılmamaları gerektiği, hatta sayfaları işaretleyip sadece ruh çözümlemelerini okumaları gerektiğidir. bu şekliyle daha faydalı olacaktır.

    fena spoiler içerir
    5 ...
  25. 16.
  26. 16.
  27. yalnız başına yaşanan acı ve kaosların paylaşıldığında azalacağı gerçeğidir.
    2 ...
  28. 15.
  29. insanlığı, materyalizmin kör çemberini kırmaya, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır kitap. insanın bütün problemleri kendi ruhunu keşfedememesidir. Bunu yapabildiğimiz taktirde yaşamımız anlam kazanacaktır ana fikridir.
    4 ...
  30. 14.
  31. 13.
  32. peyami safa'nın düşünce ve sanat gücünü aksettiren en olgun eserlerindendir.
    4 ...
  33. 12.
  34. Peyami Safa'nın ne kadar büyük bir romancı olduğunu, karakter tahlillerindeki başarısını, cümle seçimindeki özenini gördüğümüz şaheseri. herkes hayatında bir kez olsun okumalıdır. içinde insanı derinden etkiliyen, yaralayan, mutlu eden, heyecanlandıran o kadar çok yeri vardır ki.

    romanın başlarında, Samim'in simeranya anılarını yazdığı günlüğü karıştırılırken, sevgilisinin gözlerini anlattığı bölüm gibi ...

    "Gözleri, gözleri... onu doğduğu günden evvelki benliğime sıkı sıkı bağlayan, en yakın akrabadan daha yakın bir kan münasebetini kat kat aşan ve ruhlarımızın beraberliği hissini bir anda uyandıran bakışlarında kendimi ne kadar çok buluyorum."
    7 ...
  35. 11.
  36. çok güzel kitaptır, hayatımdaki yeri de büyüktür amma velakin peyami safa'ya şunu sormak isteğiyle yandım tutuştum kitabı okurken..peyami safa'nın kendi ağzından konuşturduğu ütopya (bkz: simeranya) yaratıcak kadar müthiş , mükemmel görünümlü bi kişi var kitapta..herkesi sakinleştiren telepatisi kuvvetli , bütün fikir akımlarını sindirmiş , huzuru bulmuş biri..ve sürekli aşık olduğu bi kızı düzeltmeye çalışıyor..hatta sonunda kız onun gözünde yoldan çıkmış , yollu olmuş bi kız oluyo ve ondan yüksek değerleri uğruna vazgeçiyor..kız da * adeta yaptıklarının cezasını çekercesine kendini kazara yakıyor ve ölüyor..şimdi soruma gelince: nasıl oluyor da bu kadar bilgili kültürlü bi adam kendisinin yarı yaşında bi kıza aşık oluyor..hatta o kızın annesi de bi zamanlar bu adamın metresiyken..diyeceksiniz ki , işte burda üstad aşk hariç her şeyin mantıkla açıklanabileceğini göstermiş böyle de müthiş bi ders vermek istemiş ki ben de öyle düşündüm başta..vay be dedim , koca adam onca dünyayı dolaşsın yeni eğitim modelleri bulsun , thomas moore misali ütopyalar yaratsın hem de aşkın tanımlanamaz olduğundan dem vursun..ama ikinci kere okurken , baktım ki her 10 sayfada bi meraL'a öğütler verirken kendisi aşkın tanımını yapmış..işte o an ikiyüzlü bi karakter gibi geldi kitaptaki bana..şu çok güzel konuşan ,fikir kolajı terzileri gibi olan ama yaptıklarını uygulamaya gelince bunu becremeyen biri gibi..ama belki de peyami safa burda da hiç bi insan mükemmel değildir, bak adam o kadar müthişimübermenschim sandı kendini ama kızı tavlayamayınca kudurdu zaaflı yaratıklarızvesselamdemeye çalıştı kim bilir..
    6 ...
  37. 10.
  38. bu güzel romanda bulduğum bir kusur, şimdi ismini hatırlayamadğım erkek karakterin,yıllar önce okumuştum romanı,evinin yanışı ya da intahar eden bir akrabasını görmeye giderken(ikisinden biri, gene tam hatırlayamıyorum) arabada olanca sakinliğiyle yaptığı felsefi yorumlardır. Evi yanan ya da yeğeni intahar etmiş bir insan olay mekanına giderken bu derece soğuk kanlı olup. Bu tip tahliller yapamaz.
    işte bu baş eserden hatırladığım tek kusur budur.
    peyami safa= yerli dostoyevski
    6 ...
  39. 9.
  40. "kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım" roman karakteri meral in intihar notu.
    burada bahsedilen; süper ego da dediğimiz sosyal ben in, içgüdü ve refleksleri yöneten biyolojik ben den olan nefreti. nedeni ise biyolojik ben in etkisinden tam olarak kurtulamaması ve kendisini özgür hissedememesinin verdiği iğrenme duygusu. romana göre bunalımların ve intiharların nedeni bu iki ben arasındaki çatışma ve "kendini" öldürme isteğinin ardında yatan neden de bu.

    velhasıl; insan psikolojisini çok iyi çözümlemiş, akıcı ve felsefeyle ilgili olanlar için de oldukça zevkli bir roman.
    9 ...
  41. 8.
  42. "iki tarafta da arzuyu gurura hesap vermeye çağıran iç muhasebe anları olmasaydı, kendi kendini yiyen aşkın işkenceleri ne kadar azalırdı."
    *
    7 ...
  43. 7.
  44. bir peyami safa romanının ismi.
    Dünyada bir çok dile tercüme edilmiştir. Harvard üniversitesi tarafından evrensel kültür mirasları olarak değerlindirilmektdir.
    Olay ve mekan tasvirine sıkışmış türk romancılığında, muhteşem ruh tasvirleriyle çığır açmış peyami safanın ustalığna hayran olunan defalarca okunacak bir romandır.
    ünlü fransız düşünür Jean Baudrillard, insana dair argümanlarımı gözden geçirmem için beni uyandıran kitap demiştir. Ayrıca 2005 yılında japonyada verdiği bir seminer sırasında yanlızız eserinden uzun uzun bahsetmiş ve bu romanı okumadan insan üzerine konuşmayın demiştir.
    yirminci yüzyılın en saygın entelektüelleri arasında gösterilen Amerikalı düşünür Noam Chomsky yanlızız romanı için;
    keşke dostoyevski okuyabilseydi ama hayat herzaman mükemmel değildir demiştir.

    Her cümlesi makış nakış işlenmiş, peyami safa gibi bir dehanın ustalığı önünde şapka çıkarılacak ve muhteşem finaliyle okuyanı derinden etkileyen bir şaheserdir. Dünyada kıymeti fazlasıyla bilinen, türkiyede hala bir çok insanın okumadığı bilgelik ve insan sevgisi kitabı.
    17 ...
  45. 6.
  46. peyami safa nın yine muhteşem romanlarından biridir.sevimli, fakat sadisttir istihza. öperken ısırır. bazan da koparacak kadar.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük