"Aylardan ekimdi. Kendisi gibi buna benzer pek çok sabahı atlatabilmiş biri için bile geçirmesi zor bir sabahtı. Neredeyse 60 yıldır beklemekten başka hiçbir şey yapmamıştı albay. Gelen birkaç şeyden biri de ekimdi." *
yalnızlık bir çifti gördüğünüz zaman , onların nasıl mutlu veya işin içinde hissettiklerini anlayamadığınızda hissettiklerinizdir. bir çift görürsün ve hayatlarını tahmin etmeye çalışırsın, kızın konuşmalarını , erkeğin tepkisini gözlemlersin , nasıl bir bağ olduğunu çözmeye çalışırsın ama kapasite yoktur , çünkü yalnızlığa alışmışsındır. bilmezsin biriyle paylaşmanın nasıl bir şey olduğunu , derdiyle dertlenmenin , her mutlu anını haber verme gerekliliğini hissetmenin , en saçma ayrıntıyı bile anlatma dürtüsünün nasıl bir şey olduğunu idrak edemezsin. sarılmanın , şakalaşmanın , kızmanın , mutlu etme çabasının anlamını bilmezsin. hayal kurarsın , kendi mükemmel ilişkini düşünürsün. gece yatmadan önce kitap okuduğunu , eşinin rahatsız olduğunu , o yüzden kitabı boşverip ona sarılarak uykuya dalmanın çok daha kavrayıcı ve doygunluk verici bi his olduğunu hayal edersin. ama sadece hayal.
Yalnızlık... yalnızlık gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir.ısınmak için güneşin doğmasını beklersin ama o güneş hiç bir zaman doğmaz.yalnızlık bulmadığın sevgiyi başka yerlerde aramak gibidir.ne yaparsan yap onu bulamayacağını bilirsin ama yine de denemekten vazgeçmezsin. onun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın.yalnızlık aynı havayı soluyup da bir türlü yan yana olamamak gibidir..aldığın her nefeste onun kokusunu duymak istersin ama yapamazsın.aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar.yalnızlık dediğin eski bir sandalyenin gıcırdamasıdır yalnızlık...