yalnızlık... derin bir acı ve kendini bilmenin son noktası. yalnızlık insana ne öğretebilir ki? bir düşünsenize yalnızsıznız, yapayalnız; tek başına. uyumak, uyanmak bir; yaşamak, yaşlanmak belki de zamanla. içten içe çürüyen bir beden, kafada soru işaretleri.
git gide can acıtır yalnızlık ve o zaman öğrenirsin işte, tam o noktada: 0.
ve kendi kendine dersin 'hayır bir daha asla: asla'
yalnızlık ayakta durmayı öğretir, kendi kendine yetebilmeyi ve en önemlisi: taş kalpli, yıkılmayan, soğuk bir dev olmayı.
(#6363099) artı günde iki paket sigara içmeyi, gece ev ahali yatınca sekiz kutu bira içmeyi ve üstüne eve misafirler için alınan yetmişlik rakıyı yarılamayıda öğretmiştir bünyeye.
telefon rehberindeki yüzlerce insan arasından sevinçlerini, üzüntülerini, umutlarını, hayallerini paylaşabileceğin insan sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini anlamak.
çok gariptir yalnızlık. bazen cidden kimsenin olmadığını hissedersiniz, bazen de birden aslında birilerinin size değer verdiğini farkedersiniz tam da yalnız olduğunuzu düşünürken. kendinizi gözden geçirirsiniz. zordur lan yalnızlık. bazen birilerini çok özlersiniz ya da bazı şeyleri..
edit: oha bir ara yalnızlık bana cümle kurmayı da öğretse fena olmayacak.
etraftaki nesnelere bakıp bakıp onların geçmişini düşündürür kimi zaman.
mesela bakılan bir sandalyeyse; kim kesti acaba bu ağacı, kesen şimdi napıyodur, ağacın diğer parçaları kimin evinde ne olarak yaşıyodur gibi saçma sapan düşüncelere daldırır insanı. kendine geldiğinde ise napıyorum ben ya der insan. sonra bi bakar gözü perdeye dalmış, onu düşünmeye başlar ...
böle böle devam eder gider.
kısaca etrafındaki herşeyi ve herkesi sorgulamaya başlar ve neden bu hale geldiğini anlamaya çalışır.
sabretmeyi öğretir yalnızlık sonra bir kadeh şarabın tadını bir de aslında kalabalıkta bile bir başına olduğunu ve tabi ki kendini daha iyi tanır insan yalnızken.