insanın kendini neden yanlız olduğunu hissetmesine bağlıdır. mesela bir sebebin salya sümük ağlatabileceği gibi başka bir sebebin "ulan iyi ki yalnızım" dedirtmesine neden olabilir.
işten eve gelirken rastgele bir numara çeviririm, "evde ekmek var mı" derim. "ne diyon la" cevabını alır, "tamam yoğurt var mı peki" diye de devam eder, "siktir git lan manyak mıdır nedir" cevabından sonra da "ben de seni seviyorum. öperim, ilk kez öpmüş gibi" der kapatırım.
fırına girer, bir ekmek rica ederim. sonra da "ya benimkisi şu çavdarlıya bayılıyor. sen onu da sar" deyip, bir de çavdarlı ekmek alıp, fırıncıya iyi akşamlar dileyip bakkala girerim.
dolaptan bir tane yoğurt alırım. "başka bir şey var mı" diyen bakkala "yok... ya dur var aslında. şu ays ti'yi de koy sen. içiyor evdekiler" deyip, onu da poşete koydururum.
ellerim dolu olduğu için dış kapının ziline basarım. açılmayınca, ısrarla tekrar basarım. beni kapıda gören komşularımın "ne oldu komşu anahtarın mı yok" sorularına "ya var da ellerim dolu, zile bastım açar şimdi benimkisi" diye cevap veririm. komşuların "alla allah" diye iç çekişlerine "duşta herhalde duymuyor, neyse siz açın" deyip apartmandan içeri geçerim.
benimkisi duşta olduğu için, eve artık kendi anahtarlarımla girerim. içeri girer girmez, "ben geldiiiiim" diye bağırır, sonra duşa girer "hoşgeldiiiiin" diye de cevap veririm.
duştan çıkar, "ne var bakalım bugün yemekte" diye en şeker halimle mutfakta dolanırım. "pek bi şey hazırlayamadım. beraber yapalım mı bir şeyler" diye sempatik yanıtlar veririm. olmayan bir mutfak önlüğünü üstüme geçirir, amarikanca müzikler eşliğinde mutfakta çılgın alevli yemekler hazırlarım. yemek hazırlarken mutfağın anasını bellesem de, romantikliğimden asla ödün vermem: krem şokela olsun, domates sosu olsun hep ağzıma burnuma sürer, olmayan gamzelerimi çıkartaraktan gülümserim. kendime küçük kaçamaklı öpücükler vermeyi de ihmal etmem.
yemekler hazır olduğunda, olmayan deniz manzaralı balkonumda çift kişilik bir masa hazırlarım. beş günlük bekleme süresi ile artık onu şarap kabul ettiğim 2014/sultangazi kolamı, yine şarap bardağı kabul ettiğim çay bardaklarına itina ile doldururum.
plaktan açtığım klasik müzik eşliğinde duygusal komedi filmlerine selam çakarcasına şen kahkalar eşliğinde yemeğimi yerim. yemekler bittiğinde, balkonda duran halı ile salona geçer, yine müzik eşliğinde halı ile saatlerce dans ederim.
şaraptan, müzikten, danstan sarhoş olduğumda yatak odamın, yani çekyatımın yolunu tutarım. battaniye ile güreşe tutuşur, fransız filmlerindeki gibi götümden ipek ve saten kumaşlar kaydırırım. hiç git gel olmadan muhteşem bir sevişme yaşarım.
sevişmeden yorgun düştüğümde, yastığıma bir öpücük kondurur, "iyi ki varsın. sensiz geceler sanki cehennem çukuru, sensiz uykular haram olsun bu ölümlü gözlerime. iyi geceler, tatlı rüyalar" der, sonra da bebekler gibi uyurum!
- baksır ve modern yalnızlık veyahut şırdan, syf. 12-13
sürekli bir şeyler düşünmek ve bu düşündüklerinin bi s.kime yaramaması.
aklında yüzlerce cevapsız soruyla adeta patlamaya hazır bi bomba gibi gezersin ortalıkta. insanlardan, onların ilişkilerinden, filmlerden, kitaplardan, yemekten, içmekten, dolunayı izlemekten... kısacası her şeyden bıkarsın. yalnızlık ölmek istetir.