düşünüp , çok düşünüp bundan sonrasının da bundan farklı olamayacağını anladığın andır. içinde siyah bir acı vardır tarifsiz, kusmak istersin kusamazsın o hep ordadır , yalnız kaldığında içini dökmek için bir omuz ararsın yaslanacak ,
bulamazsın..
dokunaklı şarkılar,melodiler dinlersin de,ağlarsın içine içine de o an kimsenin bundan haberinin olmaması , koca evrende tek başına olmanın değersizliği , önemsizliği hissedersin , bu önemsizliğin içerisinde bunları neden yaşıyorum ben dersin , bunları hak edecek ne yaptım ben diye düşünürsün ,
bulamazsın..
7 milyar insanı düşünürsün,dünya üzerine dağılmışlar,sen bir tanesini bulamazsın içini dökecek,sen ondan yorum yapmasını,karşılık vermesini beklemiyosun ki ,sen sadece anlaşılmayı bekliyosun,sadece dinlenilmek istiyosun,kendini işe yarar görmek istiyosun,değerli hissetmek,önemli olmak istiyosun ,
olamıyosun..
geleceği düşünmeye başlıyosun,kırılma noktası arıyosun,bi yerde döner heralde diyosun,hiç inandırıcı gelmiyo sana, aynaya bakıyosun sonra, odandaki kocaman aynanın ta içine giriyosun da gözlerine bakıyosun,ona ne istediğini soruyosun,öneri bekliyosun ondan,cesaretlendirmeye çalışıyosun şişmiş gözlerini, geri kısılıyolar , ne mutlu olmak ne ağlamak ne bakmak ne görmek ne de iç geçirmek istemeyen bu iki göze bakıyosun
bu telefon ne kadar sessiz deyip mobil veriyi ya da kablosuz interneti açmak için eline aldığında, verinin ya da internetin zaten açık olduğunu görürsün ya.
bir gün bir yerde kahvaltı yapacaktım, yalnız yemeğini yiyen biri vardı. onun yanından geçen bir kız topluluğu "şu yalnızlara da çok acıyorum ya" diyerek o kişiye acınası bir şekilde baktı. yaptığı çok aptalca bir şeydi. ama bir şey demedim tabi. şu yalnızlara acımaktan vazgeçin.
kötü bir olay olduğunda kimsenin merak edip aramaması.
Ankara depremi olduğunda bizzat yaşadığım olaydır. herkes telaşlı telaşlı birilerine iyi olduğunu anlatırken ben kenarda oturup sessizce izledim sadece.