bugün

kendi icindeki sesle barısmaktir yalnızlıgın alısıla gelmişligi.

insan nasıl ki dogar da yalnız,ölür de yalnız ölür tıpkı yaşamın bir parcasında her daim bu tünelin icindedir.siz sanarsınız ki yanınızda bir cok dostunuz,arkadasınız hep sizinle gel gelelim bir göz acıp kapayıncaya kadar.birer rüya misali yok olmalar.tıpkı denizin icinde yosunun diger yosun topundan kopup engin denizlere,okyanuslara yol alması gibi.ne kadar tuhaf degil mi?

insanoglu yaradılısında var olan bir gelenek abidesidir. hala süre gelmekte,emin adımlarla yoluna devam etmektedir.patikadan da olsa yalnızdır.varolan kalabalıgın icinde kalan koskocaman yalnızlık.alısmak mı? alısmaya ayak uydurmak mı? bence her ikiside niye diye soracak olursak;yalnızlıgın tek düzelige serpiştirdigi hayat, hep bizimle varolan cicegin yeşermemiş tohumunu oluşturmuştur.bu yüzdendir alışmak yalnızglıga.
yalnizligin anlasildigi anları iplemez duruma gelinen, bir sure sonra bencillige alısılan, hayatınıza yeni insanlar yeni renkler sokmayı isterken gerceklestiginde ise arkanıza bakmadan kactıgınız, "hayat seni yendim nidaları" attıran cunku ne de olsa kimsenin yardımı olmadan bir sürü seyin ustesinden gelinen * aslında sadece hayata ve insanlara karsı kacak oynanan oyun.
(bkz: tehlikeli oyunlar)
(bkz: yalnızlıga alı$amamak)
'insan yalnızlığa alışır, ama bunu bir günlüğüne bile bozarsanız, yeniden alışmak gerekir ve bunun için de, herşeye ta baştan başlamalısınız'.
richard bach
kimse yalnız olmak için yalnız olmaz, zorunlu olarak olur. yalnızlık insana acıdan ve olgunlaşmaktan başka birşey vermez. yalnızlığa alışmak diye birşey bana göre yoktur. yalnızlık kötüdür, soğuktur, acıdır, gözyaşıdır, pişmanlıktır, geçmiştir vs. kimse yalnızlığa alışamaz yani. yalnız insan hep birilerini bekler gelmeyeceklerine bilsede bekler.
düşünmesi bile kötüdür bu durumu.
her baba yiğidin harcı değildir.
ilk başta sıkıntı çekilecektir. daha sonra ise yalnız olmamak bir sıkıntı haline gelecektir. yalnızlığa alışabilmek için bütün insanlara kapıları kapatmak gerekir. daha sonrasında ise o kapıdan girmek isteyenler istenmese bile kovulmaya çalışılacaktır.
Kötü bir alışkanlıktır, bir kere alıştı mı insan bir daha terketmesi zordur.
ne demiş izel ?
(bkz: alıştım yalnızlığın soğuk makamına üşümeyim yeter)
yalnızlığı anlama biçimimize bağlı değişken alışkanlıktır. kimileri vardır, etrafında bir çok kişi varken bile yalnızdır. Kimileri vardır tek kelime muhabbet bile edecek birisi yoktur. tamamen alışılmaz, en azından yalnızlığımızı gidermek için bir çabaya gireriz. Sonuç ne tür olur bilinmez ama başarılı olunması muhtemeldir, sonuçta dünya küçük...
ismet ozel bu entryi giriyo olsa soze; "once yalnızlık nedir onu bir bulursak yalnızlıga alısmayıda bulmus oluruz" diyerek baslayacagı konudur. sanırım haklı olurdu cunku herkes farklı bir yalnızlıktan bahsediyo gibi. ben oyle felsefeden falan anlamam o yuzden "sizi kimse anlamıyorsa etrafınızda binler olsada yalnızsınızdır" falan gibi derin seyler de yazamıycam. bir topluluk içinde olmak da kurtarmıyor yalnızlıktan bunu da gorduk. bu yuzden derin seyler yazmayacagım daha derinlerde bi yere bakmaya curet edecegim.
bi avrupalı soylemişti sanırım "cagımız yalnızlık cagıdır" diye. cok yuzeysel gibi gorundu bana ilk duydugumda. simdi biliyorumki bu zorundasınız anlamı tasıyor. yalnızlık artık alısılmak zorunda olunan biseydir.

"...
giderek siz oluyorsa bütün bir kalabalık
yüzünüz yüzlerine benziyorsa, giysiniz giysilerine
ansızın bir hastanın
kendini iyi sanması gibi
gücünüz yetse de azıcık bağırsanız
bir yankı: durmadan yalnızsınız
durmadan yalnızsınız
..."
edip cansever -trajedyalar 3 den bir bolum

1.insan sosyal zeki canlı diye tanımlanır basitce.
2.insan insanın kurdudur demiş bir ecnebi.
insan sonunda insanı öldürdü diyorum bende. (gerci biri kesin demiştir "soylenmemiş soz yoktur" ozdemir asaf)

ancak icimizde birsey var hala alısamadık yalnızlıga. bu yuzdendir modayı takip edisimiz bir zamanlar. trendler geldi pesinden dolduramadı boslugu. yalnız değilim demek icin giderek biz oluyor bütün bir kalabalık yüzümüz yüzlerine benziyor, giysilerimiz giysilerine.
yalnızlıgın en basit gostergesi birbirimize benzemek -yalnız olmayana benzemek- yalnız olmadıgı bize soylenene benzemek-
sadece insan olamak, kendi gibi ne istiyosa onu soyleyen nasıl istiyorsa oyle gorunen biri olarak kabul gormek mumkun değil. yalnız olmak zorundasınız.

bir kadın geciyor istiklalde o kadar guzel ki. bir moda dergisinde gordugunuze yemin edebilirsiniz. hatta bende yemin edebilirim.
canta louis vuitton, burun cansu dere, jenifer lopez kalca, ayakkabı prada, pardesu vakko. kişiligini yansıtacak bir sac modeli mesela shakira tarzı. bir yankı:durmadan yalnızsınız. yalnızlıga alısıcaz sırada bir mamül olarak yasamaya alısmak var. bir mamül, mesela biri bir buzdolabını oldurse kac yıl yer? mamul bir insanı oldurmek suç. neden? hem zeki değil hem sosyal değil. neden?
tahammül seviyenin düştüğünü sanırsın. oysa tahammül edilecek ve edilemeyecek insanları ayırdedebilecek kadar kendini iyi tanımaktır asıl müsebbib. senin için önemli ve de değerli olan şeylerin kendisinde barınmadığına kanaat getirdiğin insanları umarsızca sırtını dönebilmektir. alıştığının dışına çıkmaya değecek değeri görmenle değişir işler.
yalnızlığa alışmak, filmin ortasındaki “on dakika ara” gibi bir şey değildi ki…

insanlara ara verilmiyor, verilse de on dakika ara gibi nefes aldırıcı olmuyordu. sürekli çift şekerle içilen bir çayın tek şeker atıldığında ağızda bıraktığı eksiklik gibi bir şeydi bu yalnızlığa alışma evresi. masada ikinci şekeri arayıp, bir yandan da çayını içmeye devam etmekti.
insanın kendine tahammülüdür bir nevi. kendine alıştıkça yalnız kalmayada alışır insan kendini buldukça bırakır başkasını. ve yalnızlaşır.
yalnızlığa alışmak kimine göre acizce bir kaçıştır. fakat uzaktan laf edenler bilmezler ki yalnızlığa alışmak herşeyden çok daha zordur. büyük cesaret ister. gözü kara olmayan yapamaz ve sığınacak bir liman aramaya başlar hemen. oysa cesur olan bizler meydan okuruz insan yığınına. alışırız yalnızlığa, insanlığa alışamadığımız kadar....
gereksiz bir eylemdir. şayet insan doğasında yalnızlık yoktur, insan sosyolojik bir varlıktır, yalnızlığa alıştığını sanan insan da yalnız eğildir iç sesiyle konuşur durur. *
alışkanlıklar güzeldir...
psikolojik bunalımlık sonrası girilen durumdur. hayattaki kimseden ve hiçbirşeyden zevk almamaya başlanılır, geceler gündüze karışır, belli bir zamandan sonra hayata tekrar başlama kararı alınır, uygulamaya geçilme süresi kişiye göre değişir..
öyle bir alışmak ki yanında insan olduğunda daha yalnız hissetmek. (bkz: )sen ölmüşşün dostum
alısmak sevmekten daha zor bazen...
cevrendeki insanlara güvenmenin hayal kırıklığı ile sonlanması durumunda,yapman gerekendir; ta ki biri senin buna zorunlu olmayacağına inandırana kadar...
Şeker olmadığı için çayı şekersiz içmek gibidir. Bir süre sonra alışırsın tat almazsın ama uzun süre sonrada şekerli içemezsin.
kişi bunu bir başkasından duyduğunda, içinde inkar edecek bir gram istek yoksa, bunu söyleyen kişiyi de yalnızlığı bozacak kadar değerli görmüyor ve hayatına girmesine izin verecek konumda tutmuyorsa, daha bir mutlu daha bir gururlu ve daha bir yalnız olmanın verdiği şevkle yaşamına devam edebilir.

yalnızlığa alışmak güzeldir. yalnız olmak güzeldir. iki gözününüzünde açık olduğunu bilmek, yürürken dikkatinizi ot böcek aşk çiçek gibi dalgaların dağıtmadığını bilmek, antibiyotik saatlerinizi unuttuğunuz zaman tedavinin boka saracağını bilmek, ve kalkıp birazdan kendini iyileştirmek adına ıhlamur suyu koymazsa kimsenin gelip ona böyle bir kıyak geçmeyeceğini bilmek kadar destekçidir yalnız olmak.
önce yalnızlığa sevinme hali gerçekleşir. daha sonraki evrelerde ise aynalarla konuşma ya da bir pet hayvanı ile arkadaşlık kurma çözümleri bulunur. ancak bunlar alışmak değil sadece geçici çözümlerdir. çünkü yalnızlığa alışılmaz.